Damla

Ben bir adamı öldürürken belimdeki kılıcı kullanırım ama sizler kılıç kullanmazsınız. Sizler nüfuzunuzla öldürürsünüz, paranızla öldürürsünüz, süslü püslü sözlerinizle bile öldürürsünüz belki. Tabii ki kan dökülmez, karşınızdaki adam capcanlı yaşar ancak buna rağmen onu basbayağı öldürmüşsünüzdür.  Kiminki daha büyük bir günah bilemiyorum -sizinki mi, benimki mi ?
Reklam
Küçük mutluluklar denilen şeyleri doğru dürüst değerlendirmesini bilirseniz, bunların aslında büyük, hem de çok büyük mutluluklar olduğunu anlarsınız
En can alıcı nokta otantik olmaktır; kendiniz olun, çünkü başka herkes çoktan kapılmış. Şayet içinizden geldiği gibi davranmazsanız, hapishanede yaşamaya mahkum olursunuz; değişen tek şey gardiyanınız olur. Gardiyanınız bie gün ruju düşman ilan eder, başka bir gün tüm entelektüellerin ruj sürme mecburiyetini bildirir. Köleleştirmeyi en aza indirgemek ancak arzularımızın izinden giderek, ve böylelikle kendimiz olarak mümkün.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Masallardan biliyordum ki her gezi, her gidiş, her yolculuk güzel bir şiir gibi dalgalanır yürekte ve güzel, yeni şeyler keşfetme imkanı sunar. Hem masallarda şöyle denmiyor muydu: "Bütün iyi, süslü, güzel şeyler yolculukta olgunlaşır."
Hissedilerek çizilmiş her portre ressamın bir portresidir, modelin değil. Modelin orada bulunması yalnızca resmin yapılmasına yol açan rastlantı, bahanedir. Ressamın gözler önüne serdiği kişi o değildir; tersine, renkli tuvalin üzerine açıklanan,ressamın kendi kişiliğidir. bu resmi sergilemekten kaçınmamın nedeni şu ki resimde kendi ruhumun gizini ele vermiş olmaktan korkuyorum
Reklam
Bir sığırcık sürüsü ansızın havalanıp açılıyor gökyüzünde. Selver düşünüyor ki o gün, cennet bu dünyadadır. Cennet bir ağacın pıtrak gibi çiçek açışı, yağmurun bereketi, bir kuş sürüsünün hep birlikte havalanışındaki şaşırtıcı sevinç, bir meyveyi istekle ısırmak, bir tohumun dölyatağına düşmesi, güneşin yorulmadan doğup batışıdır. İstemiyor ötesini, cennet burası, bu dünya işte…Ama belki bir yanı da cehennemdir. Bir yaprağın bile bir tersi bir yüzü varsa, iyilik ve kötülük varsa, acı varsa sevinç varsa, bütünü neden yarı cennet yarı cehennem olmasın? Ama gerçekte cennetti ne de olsa. İnsanlar bıkmadan cehenneme çevirmeye uğraşıyorlardı, onlar yapıyordu bunu elbet…
Ne toprak kavgasıdır bu, ne din,ne iman. Ne alınacak var, ne verilecek. Ne düşmandır, ne talan. Nasıl bir çılgınlık ki bunlar hiç mi sevmemişlerdir insanı, kuşu böceği, uçanı koşanı, suyu toprağı, yağmuru güneşi, otu çiçeği? Sevmemişler midir ki el vurur ateş salarlar? Kimdir bunlar ki kimi kimin üstüne salar?
Toprağın coşkun, verimli kokusunu duydu. Yaşamı yeniden yakalayıp tutmak için zaman gerekecekti. Bir şaşkınlık kalacaktı geriye. Acılar dibe çökecekti. Anılar kalacaktı. Bir düğünden, bir seviden, bir türküden, bir yaz gecesinden. Güneşli bir bahçeden. Durgun bir suyun ağaçlarla dolu aynasından. Dayanacağım diye düşündü. Uzun da olsa alışmak. Boyun eğme değildi ki hem bu, zorunlu bir katılma, gerçeğin ta kendisiydi. İşte şu erik ağacı bir ay sonra çiçek açacaktı. Şimdi bir kurt kemiriyordu gövdesini onun içini kemirir gibi aynı, ama doğanın dirimi alt edecekti onu. Yeniden bahar gelecek ve her şey çiçek açacaktı erikle birlikte. Belki biraz kırgın, biraz soluk, cılız…Olsun. Bahar gelecekti ya…
Fakat mutluluk ve neşe insanı nasıl güzelleştiriyor! Yürek sevgiyle nasıl da kaynıyor! Sanki kendi yüreğini alıp bir başkasının yüreğine dökmek istiyorsun, herkesin neşelenmesini, herkesin gülmesini istiyorsun. Mutluluk nasıl da bulaşıcı!
Gökyüzü öyle yıldızlı, öyle berraktı ki, onu gören kendine sormadan edemezdi: nasıl oluyor da böyle bir göğün altında türlü türlü suratsız, kaprisli insan yaşayabiliyor?
Reklam
Kıskançlık affı olmayan bir tutku, dahası felaketin ta kendisidir!..
Sayfa 114Kitabı okudu
Derler ki, müzik güzelse, verdiği tat bütün duygulara ayak uydurur. Mutlu insan, melodilerde mutluluğu, hüzünlü insan hüznü bulur
Kamuoyunun belleği zayıftır, çok çabuk unutur.
Sayfa 113
…çürümüşsün, hayatında güzel olan ne varsa kendinle birlikte çürütüyorsun…
Sayfa 78
İlişkiler ne kadar karmaşık, insanlar ne kadar farklı, olaylar ne kadar renkli, ne kadar hızlı, ne kadar değişken olursa olsun, bir noktada, gerçeği; yani yaşamın hepimizi aynı konumda oynamaya koşullandırdığını, dolap beygirlerinden farklı olmadığımızı anlarız. Herkes anlar demiyorum, şu dünyada o kadar çok mutlu salak var ki, belki onlar anlamaz. Ne yazık ki senin benim gibilerin bunu anlaması kaçınılmazdır. Anlayınca da ya boş veririz- ki bence en iyi çözüm budur- ya da dert ediniriz. Dert edinenler arasında kimileri bu yazgıyı değiştirmeye çalışır. Ama kendi halinden memnun yaşayan bu salaklar çağında, değişikliği gerçekleştirmek çok zordur. Değişimin bedeli sanıldığından çok daha ağırdır.
Sayfa 58
463 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.