Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Karşı Yakalı
Karşı Yakalı
@Deli_Dumrul
IT
Lisans
South UK
Karşıyaka
226 okur puanı
Nisan 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
İç Dünyamızdaki "Bozkır"
Anton Çehov'un "Bozkır" adlı eseri, insan psikolojisi ve toplumsal dinamiklerin incelikli bir portresini sunuyor adeta.
Çehov'un ustalığı, karakterlerin derinliklerini ve yaşamlarının karmaşıklıklarını harika bir şekilde ortaya koyuyor.
Aslında "Bozkır", insan doğasının derinliklerine inen dokunaklı bir yolculuk diye düşünüyorum.
Hikaye, bir çocukla birlikte bozkıra giden bir adamın yaşadıklarını anlatıyor. Adam, doğayla olan bağını güçlendirirken, kendi iç dünyasını da keşfeder.
Çehov, bu öyküde insanın doğayla olan ilişkisini ve varoluşsal soruları ustalıkla ele alıyor. Hikaye, doğanın güzelliği ve acımasızlığıyla insanın içsel yolculuğunu birleştiriyor.
Ve elbette..Rus Halkı ve kültürüne de bir sürü göndermelerle eserini süslemiş Çehov..
·
Puan vermedi
Kitabı ikinci kez bitirmiş olmanın verdiği güzellik var üzerimde
Mr. Bennet..hastayım sana..
O nasıl bir mizah anlayışıdır..
Yarılıyorum her konuşmasına..
Müthiş bir baba örneği sunmuş Jane Austen..
Ve Jane Austen döneminin İngilteresi ile bizleri bir Netflix dizisi ayarında olan kitabıyla başbaşa bırakıyor..
Olayları anlayış tarzı..
Mizah anlayışı..
Ayrıntıları aktarması..
Harika bir eser..
Dedikodulara varana kadar müthiş ayrıntılar barındırıyor kitap..
Tek derdi kızlarını evlendirmek olan Mrs. Bennet..
Sen ne tatlı bir annesin öyle..
Efendim kitap kesinlikle tavsiye edilir..
Nereden Nereye
Kitaba başladığımda ve kitabı bitirdiğimde aynı duygu var idi..
Bu ülke bu halden günümüze nasıl böyle değişebilmiş..
O kadar kötü şartlar diyemeyeceğim..
Zira ortada şart dahi yok..
Sefalet desen değil..
Başka bir şey yaşanmış 19.yy'da bu topraklarda..
İntihar etmeye bile parası yetmeyen insanlar tanıyacaksınız..
Parasızlıktan eşini ve çocuğunu öldürenleri okuyunca, bunlara inanamayacaksınız..
Haşereler arasında yaşarken açlıktan öleni dahi görünce bir kere daha yamulacaksınız..
Öyle bir sefalet yani..
Ama işte bu durumdan günümüze gelinen nokta..
Ben bu kısma odaklanmak istiyorum..
Neden bizim ülkemiz de diyorum..
İnsan haklarında..
İşçi haklarında..
Kadın haklarında..
Diyorum ve sıkışıyorum bu düşünceler arasında..
Okur Takip Önerileri
Gerçekçi yazarların hastasıyım..
Ama..
Yine geç tanıdığım bir yazar..
Ama aynı zamanda kendime de çok kızdım..
Bu kalemi nasıl geç tanırım diye..
Doğduğum, büyüdüğüm, yaşadığım toprakların insanı..Karşıyaka'm..
Ve Karşıyakalı bir yazarı bu kadar geç tanımak..
Hem üzücü hem de kahredici..
Kendime mi kızmalıyım..
Onu tanıtamayan yetkililere mi..
Bilemedim..
Kitabı okurken kaçakçılıkla alakalı bu kadar ayrıntılı ve duygusal bir eser yazabilen birisinin, o topraklarda yaşayan harika bi kalem olduğunu zannetmiştim..
Olayları harika bir ayrıntıyla anlatmış zira Tarık Dursun..
Tarık Dursun sıradan insanların hayatlarını ve içsel çatışmalarını derinlemesine işlemiş bu eserinde. Sade ve akıcı dili, beni hikayenin içine çekerken, karakterlerin duygusal karmaşalarını ve içsel çatışmalarını anlamaya yöneltti.
Kitap, insan ilişkileri üzerine derinlemesine bir bakış sunuyor, aynı zamanda toplumsal sorunlara da değiniyor.
Ve kitabı okurken karakterlerin duygusal karmaşası içinde buldum kendimi.
Kitap kendini içine çekebiliyorsa tam puan verdim her zaman.
Kurşun Ata Ata Biter'de olduğu gibi..
Değiş(e)meyen Ülke Tarihi
Müthiş bir kitap okudum yine ülkem ile ilgili..
Dili sade ve akıcı..
En önemlisi gerçekçi..
Üzücü olanı ise kendi halkına hain gibi davranılması..
Ben o darbe günlerini yaşamadım..
"Sol" gelenekte devran eden babam o yılları anlatırken hep aynı şeyi söyler..
Olaylar birden kesildi, bir yerden emir gelmişçesine..
Üniversite okurken uğradığı saldırıları anlatır..
Derslere giremeyişini..
Engellemeleri..
İnsan hakları ihlallerini..
Günümüzde olduğu gibi..
Değişmemiş şu insan hakları ihlalleri..
İşkenceler..
Hala insan onurunu yok etmek için yapılan çıplak aramalar..
Evet ülkenin değişmeyen acı gerçeği..
Her muhalif hareketin terörist olmadığı, her farklı söylemin hainlik olmadığı inancının önemini görüyorsunuz açık açık bu kitapta..
Darbe Türkiyesi ve o çevrede dönen olaylar..
Sindirilmeye çalışılan inanışlar, fikirler, düşünceler..
Günümüze bakan yönleriyle okurken bu kitabı, o kadar çok benzerlik yakalıyorsunuz ki..
1900ler
Elimden bırakmadığım bir kitap oldu..
Hani mini series tarzı dizi izlerken bir sonraki bölümde ne olacak acaba dersin ve kendini o bölümü de izlerken bulursun ya..işte öyle bir kitap oldu benim için..
Yavaş ilerlemesine rağmen duyguları ile sizi içine çeken bir eser..
Batılılaşma anlatılırken eksikleri, bize uymayan yanları, iğreti duran özellikleri ve en önemlisi (bence) ara kültürünün oluşmaya ve gelişmeye başladığı zaman dilimleri ince ince işlenmiş..
Sonu hüzünle biten..
Umutsuz gibi görünen bir aşk..
1900lü yılları merakı olanlar(benim gibi) çok zevk alacaktır diye tahmin ediyorum..
Roma
600 küsür sayfalık bir kitaba başlamak için uzun bir konsantre süresi gerekti bana..
Zira Nazan Hanım kalitesinde yazılmış bir esere kendimi vermek için gerekli motivasyonu anca yeni yılda yakaladım diyebilirim..
Roma dönemi ve Roma çevresindeki gelişmeleri, yaşanılanları işlemiş Nazan Hanım..
Kitaba ve karakterlere alışmak zaman ve sabır istiyor..
Konu yavaş yavaş, katman katman ilerliyor..
Kendinizi zaman içinde gezerken bulduğunuz çok anlar yaşıyorsunuz..
Roma'nın asaletinden başlayıp zulüm yıllarına kadar her ayrıntı var..
7 uyuyanlar diye bildiğimiz efsaneye de şahitlik ediyorsunuz..
Kitap bitince, zaman da toplum da değişse işlenen ve yaşanan kötülüklerin hep aynı kaldığı, devam ettiği kalıyor akılda..
İnce ince işkenmiş bu eseri Nazan Hanım severler bayılacaktır..
İnsan olmak
Darwin'in insanın türeyişi ve hayvanlarla benzer yanlarını açıklama çabası olarak görüyorum bu kitabını da..
Yani benim için daha çok doktoru tezi özelliği taşıyor bu eseri de..
Kendi fikirlerinş dikte etme çabası..
150 yıl önceki bilimsel gelişmelerle anlatılmaya çalışılmış her şey..
Yenilenmesi gereken araştırmalar, fikirler.
Mikro organizmalara kadar inilen günümüzde maymun ya da başka bir hayvanla benzer yanların ispat edilmeye çalışılıyor olması bana gülünç geliyor..
Eşref Kuşçubaşı
Eşref Kuşçubaşı..
İlginç ve muğlak bir karakter olduğu için karşıma çıkan bu kitabı okuyayım dedim..
Ama kitap varsayımlarla dolu..
Yazar edindiği belge ve bilgileri yorumlarken sürekli Eşref'i yermeye odaklanmış..
Kitap daha çok Eşref Kuşçubaşının anlattıklarına anti tez niteliği taşıyor gibi..
Okuduklarımda objektif anlatım bulmayı tercih eden biri olarak aşırı subjektif bulduğum bir eser oldu..
Subjektif/duygulara bağlı hareketleri sevenlerin hoşuna gidecektir kitap..
İmkansız Aşklardan
Güzide Sabri..
İlk defa kendisini bu eseriyle tanıdım..
Önce diline vuruldum..
Sonra konu akışına..
Kitabımız Tanzimat dönemini hatırlattı bana..
Faytonlu..
Fesli..
Ellerinde dantelli şemsiyeleriyle gezinen bayanlar..
Ben o şekil okudum kitabı..
Kendimi "Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur" sözlerini mırıldanırken
Sev(ileme)mek
Kitabı okurken iletişimin ne kadar gerekli olduğunu, iletişimsizliğin doğuracağı sonuçları düşündüm durdum..
Birbirlerini tanıyamayan insanlar gördüm..
Sözde birbirlerini çok seviyorlar..
Ya da öyle zannediyorlar..
Ve..
Celile..
Evliliğinden mutlu olmayan baş kahramanımız..
Başkasına aşık olup mutluluğu arama yolunda eşinden boşanan Celile..
Dönemin eleştirel yapısında görüleceği gibi materyalist zihniyetin hayata yayılmış zamanları..
Yeni aşkından büyük beklentiler bekleyen Celile sevdiği erkeğinde de makam ve şöhret takıntısı olduğunu görünce yıkılan Celile..
Kadın ve çaresizlik müthiş işlenmiş..
Para sevdası..
Bencillik..
Suat Derviş ile harika anlatılmış..
Sonradan görme..
Çevre ne der psikolojisi..
Kıymetlisss
Ne zaman Yüzüklerin Efendisi kitabı denk gelse aklıma Alsancak Sevgi Yolu gelir. Sanırım oradan aldığım ilk kitaplar arasında var “Yüzüklerin Efendisi, Yüzük Kardeşliği” kitabı.
Üçlü serinin ilki olan kitap benim en çok hoşuma gideni. Fantezi romanlarının “efendisi” gördüğüm kitap Tolkien'in da en baba eseri diye
Zor Bir Sevda
Vadideki Zambak Balzac’tan okuduğum 3.kitap. Bugüne kadar uzak durduğum yazar, “Bilinmeyen Şaheser” ile önce beni çok sarmadı ama ardından Albay Chabertle ilgimi çekti. Bir “Challenge” bahanesiyle Vadideki Zambak eserini okudum, soluksuz hem de..
Çocukluk yılları zor geçen Felix sevgiye ve aşka hasret yaşamış adeta. Aileden uzak, sevgiden uzak, ilgiden uzak, muhabbetten uzak..Bu psikoloji ile yetişmiş ve genç yaşlarında aşkı evli olan bir kadında bulmuş.
Felix aşık olduğu Madame de Mortsauf’un mutsuz bir evlilik sürdüğünü görür ve ona karşı ilgisi her geçen gün artar. İki aşık, sevgilerini öyle yaşarlar ki olayın içinde buluyorsunuz kendinizi. Yaşanan o ince ve biraz da belki ütopik aşkı tüm hücrelerinde yaşıyorlar adeta. Madame de Mortsauf’un Felix’e olan aşkı ile eşine duyduğu sadakat duygusuna çocuklarının sevgisi karışıyor ve sonu olmayan bir yola girilmiş oluyor. Ve bu aşk sonu hüzünle biten bir aşk hikayesine evriliyor.
Balzac bu hüzünlü ve bir nevi yasak aşkı işlerken önümüze serer dönemin Fransa hayatını, çok güzel ve ince işlenmiş eleştiri sanatıyla.
Ben de bu kitaptan sonra bir kitap dostu arkadaşla beraber karar aldım. Her ay bir Balzac kitabı bitirmeyi planladık. Zira yazarın “yeni dönemi” işleyişi ve yazarken ince ince işlediği konusu bizi mest etti.
Bir babanın kızına “beni tanı” mektubu
Daha önce hiç inceleme yazmadım, zira kendimi öyle derin gören biri değilim. Okudukça öğreniyor, öğrendikçe de bunları hayatıma katmaya çalışıyorum.. Olayım bu.. Zaten burada da yeni sayılırım, admin inceleme yapmanız gerekiyor demiş “Sıkı Okur” a terfi etmek için..Onun içindir bu denemem
Oruç Aruoba felsefe - şiir denkleminde tanıdığım, harika bir yazar, düşünür. Elbette her kitabını çok sevdiğim söylenemez, böyle bir şey de imkansız zaten..
Bir okuma grubunda tavsiye ile tanıştığım Oruç Aruoba’nın kitaplarını seriye bağlayıp okurken “Zilif” çıktı karşıma..Bu kısacık ama bir çok şeyi özetleyen mektup/kitabında kızına kendisini aslında “beni tanı” ya da “beni anla” kızım demenin yollarını bizlere sunmuş..
Eşiyle ve çevresiyle yaşadığı “anlaşılamama” yı örnekleriyle bize dile getirmiş..
Belki de kendisini şu şekilde en güzel ifade etmiş de diyebiliriz. Kitabın da özeti mahiyetinde..
“Dünya ne ise oydu; ben de ne isem o oldum — uyuşamadık. Hepsi bu..”
Belki bu ifadesiyle bizim de sözcümüz oluyordur. Öyle değil mi?
