Bilenlerin konuşmadığı, bilmeyenlerin soru sormadığı, soranların cevap alamadığı bir toplum gönüllü cehalet içinde kalır. Gözlerini yumar, ağzını kapatır, kulaklarını tıkar ve böylece kapısının önünde işlenen suçtan bir haberinin olmadığına inanır.
Primo Levi
Andrey Tarkovski ile yapılan bir röportajda yalnızlığın tanımını mükemmel yapmış:
Soru: İnsanlara ne söylemek istersiniz?
Tarkovski: Bilmem… Sanırım yalnız olmayı öğrenmeleri gerektiğini ve kendi başlarına mümkün olduğu kadar çok zaman geçirmek için uğraşmalarını söylemek isterim. Bugünün gençlerinin hatalarından biri gürültülü, bazen neredeyse agresif etkinliklerde biraraya gelmeye çalışmaları. Yalnız hissetmemek için bu beraber olma arzusu bence çok talihsiz bir gösterge. Her insan çocukluktan itibaren kendiyle zaman geçirmeyi öğrenmeye ihtiyaç duyar. Yalnız olması gerekmez ama kendiyle kaldığında sıkılmamalıdır. Kendi kendine kaldıklarında sıkılan insanlar bana kendilerine verdikleri değer açısından bir tehlikenin içindeler gibi gelir.
Tarkovski severlere;
youtu.be/IKRbQcH7crY 💙
Söyle bana, çoktandır unutulmuş düşünceler nerede barınır da çağırılınca çıkagelirler?
Söyle bana, nerededir meskeni eski sevinçlerin? Ve nerededir senin kadim aşkların
Ve bir daha ne zaman tazelenecektir onlar ve unutulmuş zulmetleri ne zaman geçecektir
Mutlu insanlar kendileriyle hoşnutsuzluklarını, kendi içleriyle kırgınlıklarını daha kısa sürede geride bırakabilirler, çünkü muhatapları daha az ters, daha geçimli, daha halden anlar bir iç sestir.
P.Kesebir
#alıntı