Doğan Hayat

Her şey bir hitaba bakıyor şu dünyada. Karşınızdaki insanla ilişkinizi belirlemek için ona nasıl sesleneceğinize karar vermeniz yeterli. Ya da onun size nasıl sesleneceğine izin vermeniz...
Reklam
+305
Neden kimi sözcükleri söylemek ayıp yada bayağı sayılır da, o sözcüklerin yerine aynı anlamı veren yabancı sözcükler kullanılınca ayıp sayılmaz? Bunu hiç düşündünüz mü? Örneğin sidik yerine Arapça idrar denilir; ikisi de aynı şey değil mi? "Çay çiş getirir" yada "çay çok işetir" denilmesi çok ayıp ama “çay diüretiktir" dersek ayıp olmuyor. Dildeki bu ikiyüzlülük beni sinirlendiriyor. Üstelik bu dil ikiyüzlülüğümüz gittikçe yayılıyor, yani bir anlama gittikçe sözde kibarlaşıyoruz. Çocukluğumda dona herkes don derdi ve don demek de ayıp sayılmazdı. Şimdilerde çok ayıp. Frenkçesi "külot" dersek kibarlaşıyoruz. Don kıçımızı kapadığı için mi ayıp sayılıyor? E peki, don kıçımızı örtüyor da külot neremizi örtüyor?
Askerlik
Askerliğin aslında vatan kaygısı demek olduğunu, vatandan da emekli olunmadığını bildiğimden, sorunlar ve çözümler üzerinde düşünmeye, yazıp çizmeye devam ettim.
Sayfa 424Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Balkan Savaşlarından sonra, özellikle Osmanlı Devleti için, Meriç Nehri batısında bir Osmanlı toprağı hayal etmek, gerçeği görememek demekti. Ama Yunanistan için durum oldukça farklıydı. Neredeyse yüz yıla yakın bir zaman öncesine dayalı bilinen bir hayalleri vardı. Anadolu'da yıllardan beri yaptıkları altyapıyı din adamlarıyla pekiştiriyor, Batı'nın büyük desteği ile Büyük Yunanistan hayali ve Bizans'ı yeniden hayata geçirme gayretlerini sürdürüyorlardı. Bu iş için de Karadeniz bölgesini seçmişlerdi. O günkü adı Pontusçu yapılanmaydı. Merkezleri bile belli olmuştu: Samsun! Yunanistan uzun vadeli bir mücadeleyi sürdürmekteydi. Bu iş için Osmanlı Devleti'nin en zayıf anını, köşeye sıkışmasını beklemekteydi. O bölge o tarihlerde Osmanlı'nın yumuşak karnıydı. Ruslar ile Ermenilerin desteğini bu bölgede rahatlıkla almaktaydı. Çetecileri yetişmiş, silahları Amerikan ve İngiliz kolejlerine yerleştirilmiş, yerli iş birlikçiler hazırlanmış, kiliseleri talimat bekler hale gelmişti.
Okuyacağım kitap, zamanımı boşuna harcamamam için bana biyanıyla daha baştan güven vermeli. Ya yazarı, ya çevirmeni, ya yayınevi yada bu kitabı okumuş olup salık verenlerin beğenileri bana güven vermeli ki o kitabı okuyayım. Yoksa ne denli uzun olursa olsun yine de çok kısa olan bu yaşamımın bikaç gününü neden güvenilmez bir kitabı okuyarak boşu boşuna harcamış olayım? Okuyacağım kitap beni eksiltmiş olmamalı.
Sayfa 622Kitabı okudu
Reklam
Reklam
303 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.