Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ezgi Işık

Ezgi Işık
@Ezgiisik571
Mali Müşavir | Uzlaştırmacı | Konkordato Komiseri | Dış Denetçi
Yüksek Lisans
İstanbul
Sivas, 1989
6 okur puanı
Ağustos 2023 tarihinde katıldı
Kolonilerin Kurulması
1670den sonra toprağı olmayan hiçbir birey oy hakkına sahip değildi. Meclisler, uzun dönemler boyunca hemen hemen hiç değişmeksizin aynı kimselerle toplanıyordu. Memuriyetler, kralın valisi ve en zengin plantasyon sahiplerinin gözdeleri arasında paylaşılıyordu. Eğitim ve öğretim, yoksulların ulaşamayacağı bir şeydi…
Reklam
Amerika’da yaşamın mutluluk ve gelecek vaat ettiği, yaşanan örneklerle anlaşıldıktan sonra Avrupa kıtasından kendiliğinden büyük bir göç başladı. Birçok Püriten, İngiltere’yi terk etmenin ve Amerika’da yeni bir devlet kurmanın izlenecek en iyi yol olduğuna inandılar. 1628-1640 yılları arasında İngiltere’nin en cesur ve dayanıklı halkından yaklaşık 20 bin kişi yurtlarını terk etti. İngiliz şehirleri yarı yarıya boşaldı. Koloniler yalnız esnaf ve çiftçilerden değil, aynı zamanda doktor, hukukçu, öğretmen, iş adamları, sanatkarlar ve rahiplerden oluşuyordu. Böylece New England, içinde gelecekteki gelişmelerin tohumlarını taşıyan bir ülke ve eski İngiltere’nin küçük bir örneği oldu.
An, kula bir emanet. Her kulda bir tecelliyat var. Kadir kıymet noktasına gelince, önce ânın kıymetini bilmek lazım. "Bu bir demdir gelir geçer, duyamazsın demedim mi," diyor Pir Sultan Abdal. O an neyse onun kıymetini bileceğiz. Sonra o kuldaki tecelliyatı hissetmeye çalışacağız.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
4 Haziran 1876 Sultan Abdülaziz’in cinayet günü
Sultan Abdülaziz , 2. Mabeyinci Fahri beye bakarak: Şu kestirmeye kıydığın eller, iki gün önce sana kıymetli bir Sedef tesbih hediye etmemiş miydi ?
Sayfa 146Kitabı okudu
1648’de Sultan İbrahim’in öldürülmesinden sonraki kaos ortamında yeniçerilerle Sipahiler arasında büyük bir çatışma meydana geldi. Sultanahmet meydanı savaş alanına döndü. Ölen 200’den fazla sipahinin cesedi ,”asi” olduklarına hükmedilerek cenaze namazları kılınmadan denize atıldı.
Sayfa 139Kitabı okudu
Reklam
Mükemmeliyetçi biri için kontrol hem esaslı bir olay hem de önemli bir sorundur. Kendilerini hayli kontrolden çıkmış hissettikleri için etraflarındaki her şeyi ve herkesi kontrol etmeye çalışırlar. Kendilerini ve ailelerini mükemmel yapmaya çalışırlar ama durmaksızın getirdikleri eleştiriler ve olumsuzluğa odaklanmaları sonucunda tam tersi gerçekleşir. Çevrelerindeki insanlar kendilerini o kadar yetersiz hissederler ki nihayetinde denemeyi bırakırlar. Ne yaparlarsa yapsınlar o kişinin beklentilerine veya standartlarına ulaşamayacaklarını hissederler. Ne yaparlarsa yapsınlar karşıdan övgü alamayacaklarını bildiklerinden çabalamayı tamamen bırakırlar.
"Mükemmeliyetçi kişi, kendini savunmak için ya hep ya hiç düşünce kalıbını kullanır. ... Ya hep ya hiç. Mükemmel yapıyorsam başarılıyım ama en ufak bir hata bile yaparsam tamamen başarısız olurum Kendi kendilerini yenilgiye uğratıp sonunda aşırı derecede çaresiz ve kontrolden çıkmış hissederler."
Macar milli kahramanı Jan Hunyad’ın Sırbıstanı işgal edip bütün Ortodoks kiliselerini yıkacağını söylemesi üzerine korkuya kapılan Sırplı Yöneticiler , Fatih Sultan Mehmet’e bir heyet gönderirler. Heyet ,Fatih’e şu teklifte bulundu: “Hunyad bizi ve inancımızı yok etmek istiyor lütfen ülkemizi fethedip bizi bu zulümden kurtarın” Fatih Sultan Mehmed “Tamam” dedi . Ancak heyet gene de tedirgindi ve devam etti: “Gerçi adaletinizden ve müsamahanıdan eminiz , ancak kiliselerimizi yıkmayacağızı ağzınızdan duyarsam daha mutlu olacağız” Fatih Sultan Mehmed: “İnşallah Sırbistan’a hakim olduğumuzda , camiler yaptıracağız , ancak kiliselerinize dokunmayacağız. Siz nerede bir cami görürseniz yanına kilise yaptırabilirsiniz . Hatta duvarını bitiştirebilirsiniz de… Bizim dinimiz işte böyle bir dindir.”
Elçilik binaları 16.yy sonlarından başlayarak bugün Beyoğlu olarak bilinen Pera’ya yerleştiler. Caddei Kebir (şimdiki İstiklal Caddesi ) boyunca sıralanan elçilikler çok geçmeden Avrupalı tüccarları , İstanbul’un varlıklı Rumlar’ını, Ermenileri ve Levantenleri de buraya çekti. Zaman içinde yahudilerde Pera’ya taşındılar. Cumhuriyet döneminin başlarına kadar Türkler Pera’da azınlıktaydı.
Aranızda bir menfaat ilişkisi olmadığı için dostluk, muhabbet bağları kurulmaya başlar. Modern insan, bunu unuttu ve bütün ilişkilerini menfaat üzere kurduğu için kalbi kurudu. Kalbinin kuruduğunun farkında, bunun ıstırabını çekiyor ama çaresini bilmiyor. Çaresini bilmesi için bu hızlı hayatından, menfaat üzerine kurulu ilişkilerinden vazgeçmesi lazım.
Reklam
Osmanlı , büyük bir coğrafyadır. Bu coğrafyanın değişimi etkili ve gürültülü oldu. Büyük bir imparatorluk, bir milletler mozaiğinin çöküşü. Bügünün Türk insani maalesef bunu kabul etmekten uzak. Konuyu daha da açmak gerekirse iki açıdan aciz olduğu söylenebilir. Birincisi, maalesef bu tarihi anlamıyor, kavramıyor, öğrenemiyor. “Bunlar haydut, yağmacı, kardeşini öldürdü, yeniçerilerin kaldırılması için orduyu doğradı” şeklinde bimana değerlendirmeler yapılıyor veya “Bu millet üretmemiş” deniliyor. Bunu diyenlerin en hafif derecede dahi iktisadi tarih bilgisi yok.Mesela “Osmanlılar’ın kültürü yok” diyenlerin maalesef var olan kültürü de anlayabilecek donanımları yok. Bir ikincisi takım daha var ki onlarda çok müthiş bir hayal dünyası içindeler. Mesela bu imparatorluğu çok daraltma veya abartma merakına ve derdine düşüyorlar. Bu yapılamaz, çünkü bu imparatorluğun içinde çok başka türlü renkler var.
Sayfa 110Kitabı okudu
Filistin
Filistin ismi , çok açık belirtelim , Memluklular devrinde de , Osmanlılar devrinde de kullanılmamıştır. Buraya genellikle ‘Bilal-ı Şam’ yani Avrupa tabiriyle ‘Great Syria’ deniliyor. Suriye tabii ki coğrafya bakımından bugünkü Suriye değil; daha geniş bir bölge. Roma devrinde de böyleydi. Filistin ismi de Osmanlı yönetimi yıkıldıktan sonra yeni gelen Britanya idaresinin verdiği, tarihi coğrafyayla ne kadar bağdaştığı belli olmayan bir isim …
Sayfa 301Kitabı okudu
Kudüs ilk kıblemizdir
Resulullah (sav) ve ashabı bi’setin onuncu yılı namazın farz kılındığı İsra ve Miraç gecesinden başlayarak Mekke’de 3 yıl; hicretten sonra Medine’de 16 ay boyunca Kudüs’e yönelerek namaz kılmışlardır. Müslümanlara, yüzlerini Kâbe’ye veya Mescid-i Haram’a çevirmelerini emreden Kuran ayetleri ininceye kadar durum bu şekilde devam etmiştir . Medinede Bu durumu açık şekilde kanıtlayan bir tarihi eser var ki o da ‘Mescidül-Kıbleteyn’ (iki kıbleli mescid)dir. Bu mescidde müslümanlar vakit namazının bir bölümünü Kudüs’e bir bölümünü de Mekke’ye doğru yönelerek kılmışlardır.
Türkiye Cumhuriyeti gökten zembille inmemiştir. Osmanlı imparatorluğunun devamıdır. Osmanlı imparatorluğu, İlhanlı Devletinin uç beğliğinden doğmuştur;demekki onun devamıdır. İlhanlı Devleti, Anadolu’daki Selçuklu Devletinin devamıdır. Anadolu Selçuklu Devleti ile Batı Türkistan ve İran’daki Harzemşah’lar Devleti, Büyük Selçuklu Devleti’nin devamıdır. Büyük Selçuklu Devleti, Karahanlılar’ın , Karahanlılar Uygurlar’ın , Uygurlar Gök Türkler’in , Gök Türkler Aparlar’ın , Aparlar Siyenpiler’in, Siyenpiler Kunlar’ın devamıdır… Bu devamlar kesintisiz , aralıksız bir tarihin kadrosudur. Yani biz biri yıkılıp biri kurulan ayrı ayrı devletlerin değil , bir bütün halinde sürüp gelen bir devletin milletiyiz.!
Yanlış tarih telakkisine göre , Osmanlı devleti yıkılmış, onun yerine Türkiye Cumhuriyeti gelmiştir. Bu düşünüşte yanlıştır. Çünkü , bir Osmanlı devleti yoktu ki yıkılmış olsun . Sadece Osmanlı hanedanı vardı. Yıkılan odur. Yani devlette rejim değişmiştir… Sonra şunu da unutmamak gerek ki, eğer biz, yıkılan sülaleleri devletler gibi gösterirsek , bundan, Türklerin siyasi hayatta istikrara sahip olmadıkları , devletlerini uzun zaman yaşatamadıkları sonucu da çıkar. Milletlerin ruhiyatı yüzyıllar içinde değişmediğine veya pek az değiştiğine göre bu , Türkiye Cumhuriyetini de uzun müddet yaşatamayacağımız gibi bir düşünceye yol açabilir .
Sayfa 14 - TürklerKitabı okudu
14. Yüzyıla girince tapınak şövalyeleri tarıkatı yıkıldı. Kimileri bu olayı şöyle bir benzetmeye bağlar: “ Yüksek bir dağa tırmanıp doruğa yaklaşmak üzereyken , o ana kadar hiçbir önemli sorun çıkmamış ve her aşama başarıyla geçilmişse ; zafer hoşluğuna kapılıp önlem elden bırakılınca , tutunacak sağlam bir yer bulamayanlar aşağıya yuvarlanır. Düşüş , çıkıştan çok daha hızlı olur.”
Sayfa 455Kitabı okudu
Reklam
Cumhuriyetin ilk yıllarında , Yahya Kemal'in Madrid büyükelçisi olduğu bir dönemde, kendisine Türkiye’nin nüfusu sorulduğunda , üstat , tereddütsüz "80 milyon" der. “Ne diyorsun ekselans ? Biz 10-15 milyon biliyorduk, bu rakam da nereden çıktı?" şeklinde bir tepkiyle karşılaşmış. Bunun üzerine Yahya Kemal: "Biz ölülerimizle birlikte yaşarız." demiştir.
Sayfa 191 - Yahya KemalKitabı okudu
Karamsar ve iyimser bakış açısı
Mesleği aşçılık olan bir baba herseyden şikayet eden kızına hayat dersi vermeye niyetlendi. Üç ayrı cezveye su doldurdu ve cezvenin birine patates, birine yumurta diğerine de kahve çekirdekleri koydu.20 dakika kaynadıktan sonra kızına dönerek sordu: -Ne görüyorsun ? Kız daha yakından bakarak patatesin yumuşadığını gördü , yumurtanın ise sertlestiğini gördü. Kahveden bir yudum alarak nefis bir tatla yüzünden gülümseme oldu . Ama gene de bunlardan birşey anlamamıştı: -Bütün bunlar ne anlama geliyor baba? Babası, patatesinde yumurtasında kahve çekirdeklerinin de aynı sıkıntı yaşadıklarını , yani kaynar suyun içinde kaldıklarını anlattı. Ama herbiri bu sıkıntı karşısında farklı tepkiler vermişlerdi. "Sen hangisisin?" diye sordu kızına. "Bir sıkıntı kapını çaldığında nasıl tepki vereceksin? Patates gibi yumuşayıp ezilecek misin? Yumurta gibi, kalbini mi katılaştıracaksın? Yoksa kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin mi vereceksin?"
Sayfa 106Kitabı okudu
Bir Ampulu Keşfetmek
Edison’a bir gazeteci , “Ampulu keşfetmek için bin kez başaramamak size ne hissettirdi?”diye sordu Edison: “Bin kez başaramamak mı? Hayır , ben bin kez başarısız olmadım; ampul bin bir basamaktan oluşan bir keşifti.” Diye cevap verdi.
Sayfa 99 - EdisonKitabı okudu
Gül Yaprağı
Abdulkadir Geylânî Hazretleri, Bağdat’ta bir dergâha misafir olmak ister. Ancak dergâhta onu misafir edecek yer kalmadığı için dergâhın pîri süt dolu bir bardağı hem ikram olsun diye, hem de misafir edecek yerlerinin kalmadığını ifade etmek için Abdülkadir Geylânî’ye gönderir. O da bunun ne anlama geldiğini anlayarak, bahçedeki güllerden bir gül yaprağı kopararak süt dolu bardağın üstüne koyar ve sütü geri gönderir. Onun bu yüksek ferasetine hayran kalan dergâhın pîri, Abdülkadir Geylânî’yi dergâhında misafir eder. Sütü taşırmayan bir gül yaprağına, her zaman yer vardır çünkü...
Sayfa 62 - Abdülkadir Geylani Hz.Kitabı okudu
Laf
Lafı uzatanlara ne yapmak lazım ? -Uzun konuşanı kısa dinlemeli…
Sayfa 61 - FarabiKitabı okudu
İKİ Kişi
Filozof Zenon bir öğrencisiyle konuşuyor, o ne derse öğrencisi sürekli onaylıyormuş. Nihayet filozofun sabrı tükenmiş ve bağırmış: “Hiç olmazsa bir kere itiraz et, başka bir fikir söyle de iki kişi olduğumuzu anlayalım.”
Sayfa 50 - ZenonKitabı okudu
Reklam
Üçlü Filtre Dersi
Bir gün bir tanıdığı büyük filozof Sokrates’e rastladı ve dedi ki, “Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?” “Bir dakika bekle” diye cevap verdi Sokrates. “Bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna ‘Üçlü Filtre Testi’ deniyor…” “Üçlü Filtre?” “Doğru,” diye devam etti Sokrates. “Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir. Birinci filtre ‘Gerçek Filtresi’: Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçeği yansıttığından emin misin?” “Hayır,” dedi bir süre duraklayan adam… “Aslında bunu sadece duydum” “Tamam,” dedi Sokrates. “Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreyi deneyelim; ‘İyilik Filtresi’. Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi bir şey mi?” “Hayır, tam tersine…” “Öyleyse,” diye devam etti Sokrates. “Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı. ‘İşe Yararlılık Filtresi’. Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?” “Hayır, gerçekten değil!” “İyi,” diye tamamladı Sokrates . “Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar, faydalı bir şey de değilse bana niye söyleyesin ki?”
Sayfa 32 - SokratesKitabı okudu
Yeterli Olan
Bir öğrencisi Konfüçyüs’e dedi ki: “Yaşadığın kentte seni herkesin sevmesi nasıldır?” “Yeterli değil,” cevabını alan öğrenci bir daha sordu: “Peki, kentte seni herkesin sevmemesi nasıldır?” Konfüçüyüs şöyle cevapladı: “Yeterli değil. İnsanların arasında iyilerin seni sevmesi, kötülerin de sevmemesi daha iyidir.”
Sayfa 36 - KonfüçyüsKitabı okudu
Eğitim
-Eğitimli insan ile eğitimsiz insan arasında ne kadar fark var ? -Dirilerle ölüler arasındaki fark kadar… diye cevap veren Aristoteles eğitimin iyi günde bir süs, kötü günde bir sığınak olduğunu belirtir.
Sayfa 29 - AristotelesKitabı okudu
Aikido bir uzlaşma sanatıdır. Dövüşme zihniyetine sahip biri, evrenle olan bağlantısını koparmış demektir . İnsanlara hükmetmeye çalışırsan , zaten yenilmiş sayılırsın. Biz çatışmaları nasıl çözümleyebileceğimizi inceliyoruz, nasıl başlatacağımızı değil …
Sayfa 172 - TerryKitabı okudu
Duygularımızı , bir tür sosyal virüs gibi , birbirimize bulaştırırız …
Sayfa 160Kitabı okudu