Ölüme doğru gidiyoruz, tıpkı okun hedefe doğru gitmesi gibi, asla iskalamayacagimiz da kesin, olecegimizi daima biliyoruz, herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde, biçimin bir önemi yok. Ölüm özlem duyduğumuz bir istirahattir.
Hepimiz vahşiye özlemle doluyuz. Bu özlemin kültürel olarak onaylanmış pek az panzehiri var. Bize bu tür bir arzudan utanç duymamız öğretildi. Uzattığımız saçlarımızı duygularımızı saklamak için kullandık. Ama vahşi kadının gölgesi gündüz ve gecelerimiz boyunca pusuya yatmış bir halde hala varlığını sürdürmekte. Nerede olursak olalım arkamızda tırıs giden bu gölge kesinlikle dört ayaklı.
Labrador'dan Mercan Denizine kadar
Kısır ve kasvetliydi hayatlar
Kulübelerimiz geçilmiyordu pirelerden, sıçanlardan
Ve çocuklarımız ölüyordu hastalıktan.
Din adamlarımız iç çekiyor, başlarını sallıyorlardı bize "Tanrının isteği böyle diyorlardı.
Fakat sonra, buhar makineleri, aşılar ve demokrasi
Yükselen bir deniz gibi kurtardı karaya oturmuş kaderimizi
Daha fazla yiyeceğimiz vardi artik; daha uzundu ömrümüz
Birer birer indiriliyordu tahttan hükümdarlarımız
Göz atmak için gökadamizin karanlığına
Insanlar ve teleskoplar yolladık uzaya.
Görmediğimiz bir şeyi gördük inceleyince hücrelerimizi
Alın yazımızı gördük, lambamizin cinini; genlerimizi
Dünya hala acımasız bir yer, bunu biliyoruz tamam.
Ama bir zamanlar daha kötüydü. Öyleyse yola devam
Sayfa 459 - Türkiye İş Bankası, Kültür YayınlariKitabı okudu
Dünkü düşüncelerinizi bugün de aynen düşünüyorsanız, o zaman mutlak biçimde aynı seçimleri yapiyorsunuz demektir. Bugünkü, bu aynı seçimler, yarın da aynı davranışlara yol açacaktır. Yarınki alışkanlık edindiğiniz aynı davranışlar gelecekteki aynı deneyimleri yaratacaktır. Gelecekteki gercekliginizde yaşayacağınız aynı olaylar, her defasında aynı öngörülebilir duyguları yaratacaktır. Dününüz bugününüz olacak ve böylece de aslında geçmişiniz geleceğiniz olacaktır.