Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fırat gündüz

Fırat gündüz
@Firat_gunduz
Sıkı Okur
Edebi,felsefi ve mitolojik metinlere akademik eleştiri çerçevesinde eleştirel bir bakışın yapıldığı bir sayfadasınız. İyi okumalar. YouTube kanalım: youtube.com/@kalemtiras?si=...
Reklam
"sürekli olarak öldürülme cezasına çarptırılmak üzere yargıç önünde bulunan tatsız bir neşelenmeydim ben."
Boşluk Duygusu
""ben" deyince bir boşluk duygusuna kapılıyorum. Öyle unutulmuşum ki kendimi iyice hissetmek elimden gelmiyor. Benden kalan bütün gerçeklik, var olduğunu hisseden varoluş sadece. Yavaş yavaş, uzun uzun esniyorum. Kimse, hiç kimse için. " diyerek roquentin'in yalnızlığının kolay anlatılamayacak bir yalnızlık olduğunu söylüyor sartre. Roquentin özelinde aslında saçma ve müdahelesiz bir varoluşun sonucu olan insan , bu yalnızlığı yaşamaya mecburdur. Bir diğer anlamıyla çaresizdir.
Bulantı
Bulantı

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
varoluş
Sartre'nin "Bulantı"nın sebebi ise enteresandır. O, varoluşun olumsal olduğunu düşünür. Bu sebeple varoluş bir zorunluluk değil, kendiliktir ve sadece burada olmaktır. Var olanlara rastlanabilir ama çıkarımda bulunulamaz. İnsanlar olumsallığı atlatabilmek için kendi nedeni olan zorunlu bir varlık yaratmışlardır fakat zorunlu olan bir varlık varoluşu açıklayamaz. Çünkü olumsalık bir görünüş , ortadan kaldırılabilecek bir şey değildir. Mutlak olanın kendisidir, bu yüzden temelsizdir. İnsan bunu fark ettiği andan itibaren bir yürek bulantısı duymaya başlar.
Jean-Paul Sartre
Jean-Paul Sartre
Bulantı
Bulantı
Bulantı
Sartre, "Bulantı"da nesnelere verdiğimiz adların fazlalık olduğunu ve nesnelerin hem o isimlerle var olmadığını hem de nesnelerin o isimleri bilerek var olduklarını bilmediklerini söyler çünkü nesneler bizim dışımızda varlardır ve bizim onlara verdiğimiz şekillerle var olmazlar. Bu yüzden var oluş; başıboş, bağımsız ve soyuttur. Etki edemediğimiz "varoluş" bize saçma gelir. Saçma olan şey ise bizim için önemsizdir. Varoluşumuz bu söyleme göre sebepsiz ve anlamsızdır.
Reklam
''hiçbir ifade kendisiyle çelişen diğer ifadelerle etkileşim kurmadan doğruluğuna dair bir iddiada bulunamaz.''
Felaket Farkındalık
Hegel, özne ve nesne arasındaki ikiliğin kalkmasının gerektiğini savunur. Varlığın parçalanmışlığın ancak bu şekilde birleştirelebileceğini söyler. Böylelikle "mutlak bilinç"e varılmış olunur ve düşünce somut olarak kendini tecrübe etmiş olur. Nietzsche ise bunun çok tehlikeli olduğunu , farkındalığı artmış bir öz bilincin hastalıklı bir derecede kendini önemsediği yerde bulacağını söyler.
"Baba"
Tanzimat dönemi yazarları için Jale Parla psikanalitik bir çözümleme yaparak yıkılmak üzere olan bir devletin üzüntüsünü ve geçmiş yılların bilgisi içinde olduklarından ölü bir babanın hasretini yaşadıklarını söyler. Bu yüzden yazarlar hikayeye olabildiğince müdahele edip okurları tek bir doğruya doğru yönlendirmeye çalışırlar. Babanın her şeyi bildiği gibi yazarlar da okurlarına babalık ederler. Bülent Somay ise bu tespiti 50'li ve 70'li yılların devleti üzerinden çözümleyerek "aşırıya kaçan baba" tanımlamasıyla adlandırır. Bu dönemdeyse "devlet baba" kendisini fazlasıyla hissettirir. Bu yüzdendir ki bu dönemde daha isyankar ve hükümetlere/ babaya karşı çıkan yazarlar görüyoruz.
Hayaletlerin İntikamı
Tutunamayanlar'ın genelev sahnesi birçok farklı açıdan okunabilir. Selimliği misyon edinmiş Turgut bir taraftan Selim'in yarım bıraktıklarını onun yerine geçerek tamamlamaya çalışır. Ankara'daki genelev'i kapatarak Bakhtin'in bahsettiği gibi bir karnaval dünyasına çevirir. Gerçeğe karşı alaycı bir bakış ve kahkaha yükselir. Burada asıl önemli olan Selim'in yıllar öncesinden aynı geneleve gidip utancından oradaki bir kadınla ilişkiye girmemesi ve hem kadının hem de arkadaşlarının Selim ile alay etmesi üzerine Turgut 'un yıllar sonra Selim'in notlarından öğrendiği bu durumu silip süpürmek için aynı geneleve gidip orayı Halmetvari bir delilikle kendi krallığına çevirerek Selim'in öcünü almasıdır. Kısacası Turgut bir hayaletle notlar üzerinden bağ kurarak hayaletin intikamını alır.
Umut Aldatmacası
Karamsar düşünürlere baktığımız zaman yaşamın,çabanın ve anlamın saçma olduğu sonucuna varırız. Post-modern yaşantı daha bireysel bir yolda ilerlerken yanında "umut" söylencesini de geliştirdi. Varoluşçuluğun "insan kıymetlidir" vecizesini yanlış yola saptırıp "sen" öznesi içinde eritirek insanı her şeyi yapabileceği ya da başarabileceği yalanına inandırdı. Oysaki aslolan yaşamın kendisidir. İnsan her şeyi başaramaz. Bunu kendisine itiraf edemeyen insan, başkalarının başarılarıyla övünür ve aslında "umut"un olmadığını her şeyi yapabileceği aldatmacasıyla kendisine itiraf eder. İnkar ve itiraf birbirini mecburen kabul eden , biri ötekinin varlığına muhtaç olan olgulardır.
Reklam
Kafka'nın şeytani Don Kişot'u
Kafka ; Sanço Panza'ya Dair Gerçek adlı kısa yazısında , Don Kişot'u Sanço Panza'ya tebelleş olmuş şeytani bir kabus olarak görür. Aslında Don Kişot , Sanço'nun deliliği ile baş etmeye çalıştığı ve adını da Sanço'dan bu delilikle başa çıkılabilsin diye almıştır. Sanço'nun Kişot 'un peşine takılıp gitmesini ise kendi deliliği ile başa çıkmaya çalışmasıyla açıklar.
Tutunamayanlar'da başkası olma çabası
Kitabın perde arkasındaki başkişisi Selim Işık , okuduğu yazarlara ve bu yazarların eserlerindeki karakterlere benzemeye çalışmasıyla bu sorunu yaşar. Hatta bir dost meclisinde ön sözdeki yazara mı yoksa roman içerisindeki karaktere mi benzemek konusunda ciddi bir dilemma yaşar. Bunun yanında "ben kendimi Don Kişot sanıyorum."diyerek benzemek istediği kişi ve karakterlere de tutunamaz. Ayrıca Turgut Özben de romanın başından sonuna kadar Selim'e benzemeye çalışır ve bir yerden sonra Selim'in yerine geçerek onun yarım bıraktıklarını tamamlamayı misyon edinir. Oğuz Atay , Turgut Özben'e açıkça itiraf ettirir: " ben sen olmak istiyorum Selimciğim."
gecikmiş modernizm telaşesi
"bu coğrafyanın sanatçıları( Türkiye'nin) , modernliğin yalnızca başka bir yerde değil; tamamen başka bir zamanda da gerçekleştiğinin farkındadırlar ve kendilerini bir gecikmişlik üzerinden tanımlarlar."
Pınar Kür Asılacak Kadın Üzerine Psikanalitik Bir İnceleme
kadın sorunları üzerine yıllarca değinmiş olan sayın pınar kür, ''asılacak kadın'' romanında ''melek'' isimli karakterin maruz kaldıklarını alışılmışın dışında bir şekilde melek'i merkeze almadan farklı yaşantıları ve farklı yaşlarda olan üç erkeğin gözünden melek'e hiç söz hakkı vermeden anlatır. genç bir kızın sessizliğinin içine gömülü mağduriyet ve tahakküm altına alınan edilgen yaşantısının sona eriş hikayesidir. İncelemeye beklerim. youtu.be/ab44rXvhVms?si=...
Ölüm korkusu üzerine
"yokluğu hissedilemeyen bir şeyin kaybedilmiş olmasında hiçbir kötülük bulunmamaktadır."
47 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.