Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ladynokta

"Aşıklar yeryüzünde kavuşamaz!" çünkü kavuşmak, zamanı aşmakla mümkündür.
Reklam
Aşkın güzellikleri her kulun hoşuna giderdi de zorlukları kaldırmak hen aşığın işi değildi; acılara katlanmak kalp isterdi.
Bu dünyada insan insana ancak kötülük edebiliyor, anlamsız birtakım biçimcilikler nedeniyle bir damla olsun iyilik yapabilme hakkına sahip değiliz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsan ne kadar kurnazsa, basit şeylerden tuzağa düşürüleceğinden o kadar az kuşku duyar. Çok, çok kurnaz bir insanı özellikle de en basit şeylerden tuzağa düşürmek gerekir.
Gerçekten büyük insanlar, büyük acılar çekmek zorundadırlar.
Reklam
Büyükler bir yana, toplum içinde biraz sivrilen, yani topluma söyleyecek birazcık yeni bir şeyleri bulunanlar, doğaları gereği, tabii kimi az, kimi çok, birer suçlu olmak zorundadırlar. Tersi durumda zaten sivrilmelerine olanak yoktur; öta yandan sürünün içinde kalmayı da yine doğaları gereği kabul edemezler, ki bence de kabul etmemek zorundadırlar.
Belki namuslu bir insansın, ama namuslu bir insanım diye övünülür mü hiç? Herkes namuslu olmak zorunda değil midir? Hatta temiz bir insan...
Dünyada herkesten çok kendini sev, çünkü dünyada her şey kişisel çıkara dayalıdır.
Uzanmak İlya İlyiç için ne hastalarda ya da uykusu gelmiş insanlarda olduğu gibi bir zaruret, ne yorgun bir kimsedeki gibi geçici bir ihtiyaç, ne de uyuşuk bir insandaki gibi bir zevkti; bu onun tabii hali idi. Evde olduğu zamanlar –evde olmadığı zaman da yok gibiydi– hep uzanırdı; hem de hep aynı odada.
Bir kaygısı olursa gözleri bulanır, alnı buruşur, yüzünde tereddüt, sıkıntı ve korku birbirine karışırdı; fakat bu kaygı binde bir belli bir fikir halini alır, çok daha nadir olarak da bir niyete kadar varırdı.
Reklam
Tarihin büyük kısmında "medeni" toplumların kıyısında yaşayan insanların çoğu, onları sömürmenin bir yolunu bulmuş olan azınlığın hayallerini gerçekleştirmek için hayattan zevk alma umudundan vazgeçmiştir.
Bilim 'niçin' ile uğraşmaz, bilim 'nasıl'la ilgilidir. İşte bu, felsefeyle bilim arasındaki temel farktır. Felsefe "bu niye vardır?' sorusunu sorar, bilimse 'Bu nasıl vardır?' sorusunu. 'Nasıl' sorusunu sorduğunuzda, metot, teknik önemli hale gelir. Teoriler anlamını yitirir, deneyim odak noktası olur.
Biz evlendiğimizde sanıyoruz ki bir koca, bir yoldaş alıyoruz. Halbuki erkekler bize o gözle bakmıyorlar. Onların evlendiklerinde eşlerine verdikleri değer, satın alacakları bir beygir veya bir arabaya verdikleri değerden azdır. Evet, hakları var ya. Çünkü bir beygir alacaklar, eğer iyi çıkmazsa yine satmaya mecbur olacaklar. Belki de aldıkları fiyata bile satamayacaklar. Zarar etme korkusu var. Fakat karıları iyi çıkımazsa (!) tabiatları uyuşmazsa (!) hiçbir zarar etmeksizin onları bırakırlar. Başkalarını, daha iyilerini (!) alırlar. İşte bizi hayvan yerine bile koymazlar.
"Ah biçare kadınlar, neler çekermiş! Biz erkekler onları kukla değerinde kullanıyoruz. Yolda serbest ve rahat yürümelerine mani oluyoruz. Bu ne rezalet! Ne küstahlık! Bir erkek tanımadığı bir başka erkeğe rastlasa yüzüne bakmaz, söz söylemez. Lakin tanımadığı ve daha önce görmediği bir kadına rastladığı anda gülerek yüzüne bakmaya, söz söylemeye başlar ve kovsalar bile yanından ayrılmaz. Demek oluyor ki biz, kadınları insan sırasına koymuyoruz. Kendimizi eğlendiemek için onların ruhunu sıkıyoruz. Serbest gezip dolaşmalarına ve eğlenmelerine mani oluyoruz. Ve bir taraftan da kendimizi onlara güldürüyoruz. Çünkü bazı kurnaz kadınlar var 'Bu ne budala şeymiş, dur bununla biraz eğlenelim' diyerek bizi maymun gibi oynatırlar."
Bazen insan kendisinde çok mutluyum deme hakkını asla bulamayacak kadar çok acı çeker.
613 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.