Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Göksel ONAY

Göksel ONAY
@GOKSELONAy
Bilmiyorum, diyebiliyorum. İnsanlar, rakamlardan ibaret değillerdir. #60166424 #43357387 #57934988
242 syf.
8/10 puan verdi
Ötekiler kimlerdir ve bunların hak'ları nereden gelir? Öteki, bizden olmayanı kasteder elbette. Fakat açıklama bu haliyle yeterli midir? Çünkü aslında herkes, bir diğerine göre öteki değil midir? Bu durumda öteki hakları diğer insanları kastedebileceği gibi hayvanları da kastedebilir. Sadece burada da durmakla kalmaz, bitkileri ve nihayetinde
Ötekilerin Hakları
Ötekilerin HaklarıSeyla Benhabib · İletişim Yayınları · 201410 okunma
Reklam
133 syf.
8/10 puan verdi
Hannah Arendt üzerine yazılmış bir biyografi kitabıdır. Sadece onun hayatından bahsetmekle kalmamış, aynı zamanda onun tezlerinden de bahsedilmiş bu kitapta. İnce, kısa bir kitap zaten. Arendt'in ele aldığı bir çok konuya değinmiş, özet de olsa... Daha kapsamlı olanı Elisabeth Young-Bruehl'in "Hannah Arendt Dünya Aşkıyla" kitabıdır.
Arendt Üzerine
Arendt ÜzerinePatricia Altenbernd Johnson · Sentez Yayıncılık · 20141 okunma
104 syf.
8/10 puan verdi
Belirtmeliyim ki, bana göre bu tarz kitaplarda spoiler diye bir şey yoktur. Spoiler olsa olsa filmlerde, romanlarda vs. olabilir. Buna itiraz eden biriyseniz incelemeyi okumamanız konusunda sizi baştan uyarmak isterim. Normalde yurtdışında adeta bir gelenek haline gelmiş sözlük alışkanlıkları ülkemizde maalesef yaygınlık kazanmamıştır, en
Şiddet Üzerine
Şiddet ÜzerineHannah Arendt · İletişim · 2014183 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
160 syf.
8/10 puan verdi
Dikkat spoiler çıkabilir!
Hayatın acısına, insanların yozluğuna dair bir kitap. Okuduğumda halime şükür mü edeyim yoksa halimden utanayım mı bilemedim. Beğenmediğimiz hayatlarımızın aslında kimilerinin rüyası olabileceği fikrine kapıldım. Belki de kendini beğenmişliktir benimkisi: Bir tarafta, bir elinde çay bir elinde kitap olan ben; öte tarafta tecavüze uğramış, gebe
Huzursuzluk
HuzursuzlukZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201799,9bin okunma
161 syf.
9/10 puan verdi
Şiir kitapları neden hep boşlukludur bilir misiniz? Neden az yazı, neden bu kadar çok boşluk? Çünkü okuyucu o boşlukları düşünceleriyle/hayalleriyle doldursun diye. Ve Şair düşüncelerini/hayallerini sığdırabileceği kadar büyük bir kağıt bulamayacağı için... Duygular, düşünceler, hayaller; Sığmazlar bazen kelimelere; bu yükü kaldıramaz
Bütün Şiirleri
Bütün ŞiirleriSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 201921,2bin okunma
Reklam
148 syf.
6/10 puan verdi
Yolculuk yaparken okuduğumdan mıdır yoksa dalgınlığımdan mı bilinmez; nedense kitabın mahiyetini idrak edememişim gibi hissettim eseri bitirdiğimde. Çünkü esere verilen değeri görüp de o büyük değerin sebebini eserde tam olarak bulamadım. Yaşlı bir balıkçının yalnızlığını, monologunu, sabrını, uzun bir bekleyişin sonunda yakaladığı bir balıkla mücadelesini anlatıyor. Bir yandan sosyal baskıyla, bir yandan ise anksiyeteye yol açabilecek yenilgiyle mücadelesini yansıtıyor. Her ne kadar balığın da kolay pes etmeyişini takdir etse de onu öldürmekten vazgeçmiyor; adeta yiğidi öldür, hakkını yeme, der gibi. Ancak bu durum bir ayna etkisi yaratıyor. Çünkü balığın mücadeleci tavrını takdir ederken aslında kendi pes etmeyişini de takdir etmiş oluyor. Bu karşılıklı bağımlılık bir yandan birbirini var ederken öte yandan birbirini de tüketiyor. Bir insanın çaresizlikten ve hırsından kaynaklı nelerden vazgeçebileceğine dair iyi bir eser.
Yaşlı Adam ve Deniz
Yaşlı Adam ve DenizErnest Hemingway · Bilgi Yayınları · 202332,3bin okunma
152 syf.
7/10 puan verdi
Her ne kadar komünist söylemlerle kurgulanmış olsa da metnin esası bir iktidar eleştirisidir. Sanırım dünyada komünizme ya da onu çağrıştıran şeylere sövmek daha hoş geldiğinden olsa gerek, bu esas mesele bence biraz gözardı ediliyor. Kitapta esasen sömüren sınıf, komünist söylemlerle alt edildikten sonra zamanla eski rejimden bile beter hale geliyor, yani gelen gideni aratıyor. Ancak bu, anti-komünist rejimlerin iyi olduğunu kanıtlamıyor. Eser, en mükemmel olan ya da olduğu varsayılan bir rejimin bile, iktidarın yarattığı etkilerden kaynaklı, nasıl yozlaşabildiğini gösteriyor. Yani temelde mesele, mükemmel bir rejim meselesi değil, iktidara karşı insanların tutumu meselesidir. Çünkü bu mükemmelimsi rejim bile iktidar sorgulanmadığı, eleştirilmediği zaman eskisinden bile daha kötü bir hal alıyor. Dolayısıyla da mesele rejimler meselesi değil; hangi rejim içerisinde olursa olsun, o rejime dair, üyelerin tutumu meselesidir. Acton'ın da dediği gibi; her iktidar bozar, mutlak iktidar mutlaka bozar. Yani iktidar, rejimi ne olursa olsun bozacaktır; eğer iktidarı oluşturan grubun gücü, bu bozulmayı engellemeye yetmezse... Bu güç ise düşünme yeteneğine, eleştiri kabiliyetine, empatiye ve vicdana dayandırılabilir.
Hayvan Çiftliği
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Can Yayınları · 2020247,7bin okunma
208 syf.
9/10 puan verdi
"Bilim kurgu" görünümlü ama olgulardan hareketle felsefi bir eleştiri içeren eser. İki dünya savaşı ve teknolojik ilerlemenin insanları tembelleştirdiğine dair bir distopya. Bu tembellik öyle ileri seviyededir ki, artık insanların düşünmeye bile ihtiyaçları kalmamıştır. Hatta düşünmek zararlıdır. Aklın yüceltilerek bilimin göklere
Fahrenheit 451
Fahrenheit 451Ray Bradbury · İthaki Yayınları · 202289,8bin okunma
272 syf.
10/10 puan verdi
Kitabı Ahmet (Arslan) Hoca'nın tavsiyesi üzerine okumaya başladım. Öncelikle alanım olmadığı için anlayamam diye çekiniyordum. Ancak dili gayet sade, açık. Ayrıca eserde çok iyi örnekler mevcut. Dolayısıyla gayet anlaşılır. Beynimizin nasıl çalıştığı sadece biyolojik olarak açıklanmıyor, öte yandan toplumsal, sosyal, siyasal, psikolojik temelleriyle de ilişkilendirilip örneklendiriliyor. Bu eserde adeta kendinizi ve çevrenizi daha iyi tanımaya başlayacaksınız. Bilime meraklı olmasa bile insan olmaya meraklı herkesin okuması elzem bir eser.
Beyin
BeyinDavid Eagleman · Domingo Yayınevi · 20165,6bin okunma
320 syf.
10/10 puan verdi
Düşünen toplum Ay'ı aşmış; Düşünmeyen ise "Hitler" yaratmış!
Hannah Arendt, Nazi Komutanı olan Otto Adolf Eichmann üzerinden, düşüncenin önemini açımlıyor. Bir toplumda düşüncesizliğin, toplumsal gelenek halini almasıyla o toplumun nerelere evrilebileceğine dair Hitler Almanyası, Arendt için bir örnek oluşturur. Buna göre "insanlar, kendi başlarına düşünmekten vazgeçerlerse, yapmaları istenen şeyleri sorgulamadan uygularlarsa nasıl bir "Hitler" yaratabilirler," işte bu eser bunu açımlıyor. Peki nasıl? Dönemin Almanya'sında Hitler'in sözü harfiyen uygulanır hale gelmişti; artık yasa, Hitler'in söylediği şeydi. Örneğin, kendisine, "insanları öldür"me emri verildiğinde Eichmann, bunu hiç sorgulamadan kabul etmişti. Yargılandığı İsrail mahkemesindeki savunmasında ise kendisinin bir çarkın dişlisinden başka bir şey olmadığını, kendisinin özel olmadığını, bu görevi yerine getirmeseydi kolaylıkla başkalarının bu iş için ayarlanabileceğini söyledi. Bu tarz savunmalar, birçok Nazi komutanı tarafından öne sürülür. Oysa yetenekleri öyle özeldir ki, onların yerine bir başkasını bulmak imkansızdır. Ayrıca insanlar, direnişe de geçebilirler ve emre başkaldırabilirler. Oysa bu yolu hiç seçmemişlerdir. Bu duruma Arendt'in cevabı; "Gerçekte sadece bir çocuğun itaat etmesinden söz etmek mümkündür; bir yetişkinin “itaat etmesi” ise “itaati” talep eden örgütü, otoriteyi ya da yasayı desteklemesi anlamına gelir"dir. Siyaset ile ilgilenmeyenler için biraz sıkıcı olabilir ancak dönemi anlamak ve "düşüncesizliğin bedeli"ni görmek açısından okunmasının elzem olduğunu düşünüyorum.
Kötülüğün Sıradanlığı
Kötülüğün SıradanlığıHannah Arendt · Metis Yayınları · 2012705 okunma
Reklam
152 syf.
10/10 puan verdi
İnsanlığımızdan eksilerek erkek oluyoruz!..
Tayfun Atay, özellikle mevcut iktidara karşı eleştirel bir tutum sergileyen bir yazar-akademisyen-antropolog. Sadece kitaplarında değil, köşe yazılarında da görebilirsiniz bu tutumunu. Feminizm ile alakalı yapılan çeşitli araştırmalar başlarda kadının toplumdaki ezilmişliğine odaklanır. Ancak daha sonraları, kültürel normlardan aslında erkeğin de
Çin İşi Japon İşi
Çin İşi Japon İşiTayfun Atay · İletişim Yayıncılık · 201246 okunma
208 syf.
6/10 puan verdi
Dili kötü, yazarın diğer eserlerinde de bunu görebiliyorsunuz. Altınörs'ün çalışmalarına göz attığınızda aklınıza kimi satırlarda şu sözlerin gelmesi pek muhtemel: Eğer anlaşılmak istemezseniz önemsenmezsiniz de. (Locke-Kelimelerin Suistimali-Sayfa: 84)
50 Soruda Dil Felsefesi
50 Soruda Dil FelsefesiAtakan Altınörs · Bilim ve Gelecek · 201274 okunma
83 syf.
9/10 puan verdi
Liberalizmin kurucusu sayılan Locke'un bu eseri, insanlar arasındaki huzurun tesisine dair vicdani bir rehberliğin başlangıcı sayılabilir. Hoşgörünün özellikle İslam içerisinde de yüceltildiğini biliyoruz. Ancak çağdaş dünyada artık hoşgörü kavramı pejoratif bir anlama sahiptir. Hoşgörü artık "aşağı" bir değer olduğu için rehberliğin ilk adımıdır. Çünkü hoşgörüde hoş görülen bir (karşı) taraf vardır. Bu da hoş görenin tamamen inisiyatifine kalmıştır. Yani istemese hoş görmeyebilir. Buradan çıkan sonuç; hoş görenin, hoş gördüğünden üstün olması, dolayısıyla da bir tür hiyerarşiye yol açmasıdır. Ortaya çıkan bu eşitsizlik ise modern/çağdaş değerlerle bağdaşmaz, ilkel olarak kabul edilebilir ancak. Günümüzde eşitliğin bile hor görüldüğü ve adaletin öne çıktığı bir noktada, eşitsizliği yücelten bu kavram, yani hoşgörü, savunulduğu takdirde artık savunanı (tarafı ya da kişiyi) yüceltmeyen, aksine küçülten bir noktaya götürür. Bu niceliksel bakımdan küçük ancak niteliksel açıdan büyük olan eser, (Günümüz Türkiye'sinde) herkesin mutlaka göz atması gereken bir eser olmaklığını koruyor.
Hoşgörü Üstüne Bir Mektup
Hoşgörü Üstüne Bir MektupJohn Locke · Liberte Yayınları · 2012398 okunma
392 syf.
8/10 puan verdi
Platon'un bu eserinin orijinal adı "Cumhuriyet". Ancak türkçeye "Devlet" olarak çevirilmiş. Oysa Platon gibi Antik Yunan'da yaşayan insanların zihni, devlet gibi bir yapılanmayı kabul edebilecek kadar gelişmemiştir. Antik Yunan'daki en kalabalık şehrin (Atina), en kalabalık olduğu zamanda bile nüfus ancak 400 bindir ve bunların da yalnızca 150 bin'i yurttaş statüsünde sayılabilir. Geriye kalan ezici bir çoğunluk ise kölelerden oluşur.
Devlet
DevletPlaton (Eflatun) · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201926,8bin okunma
167 syf.
9/10 puan verdi
"Prens" ile "Prensip" aynı kökendendir. Machiavelli de bu eserinde, bir yöneticinin sahip olması gereken kimi prensiplerden bahseder. "Söylevler" adlı eserinde cumhuriyeti öne çıkartan Machiavelli, "Prens" adlı eserinde ise tek yöneticiyi ön plana alır. Bu nedenle, kimi yorumcular arasında bir tartışma vardır. Kimileri, Prensi Söylevlere; kimileri de Söylevleri Prense uydurmaya çalışır. Neticede O'nun tezleri, mevcut düzenlere dair yapılan bir sosyolojik çalışma olarak da değerlendirilebilir. Dünyadaki düzenin, nasıl bir yapıya sahip olduğunu anlamaya ve anlatmaya çalışmıştır; Machiavelli'nin hareket noktası budur. İnsan öldürmenin cinayet sayılırken, savaşta kahramanlık olduğunu söyleyerek, her şeyin anlamını belirleyenin "amaç" olduğunu söylemesi, onun "Şeytan'ın Avukatı" olarak anılmasına yol açmıştır. Nitekim Machiavelli bizatihi avukatlık da yapmaktadır. Amacın aracı meşru kıldığı tezi ise Makyavelizm olarak kavramsallaştırılmıştır. Özellikle Leo Strauss, Machiavelli'nin tüm kötü ününe rağmen, onun önemini ve değerini cesurca dile getirebilmiştir. Makyavelizm ile birlikte, antik yunandan beri kabul edilen ahlak ile siyasetin iç içeliği ayrıma uğramıştır. Bu sebeple Strauss, modern politika felsefesini Hobbes'a ek olarak, Machiavelli ile de başlatır. Gerçekten de Machiavelli, siyaset anlayışında "paradigmatik" bir değişim gerçekleştirmiştir.
Prens
PrensNiccolo Machiavelli · Nilüfer Yayınları · 201314,8bin okunma
32 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.