"Giyotin üzerine şakalar yapılması moda halini almıştı; baş ağrısına iyi geldiği, saçların ağarmasını önlediği, cilde özel bir zarafet verdiği, anlatılıp gülünüyordu. Hatta 'milli' ustura lakabı takılmıştı ona."
"Hemen hemen bütün kadınlar örgü örüyorlardı. Boşu boşuna örüyordu çoğu. Belki bir meşgale olsun diye. Açlıklarını, yoksulluklarını unutturuyordu örgü. O yemenin içmenin yerine geçiyordu. Elleri ve çeneleri bir sindirim aygıtı gibi işliyordu. Sıska parmakları dursa belki de açlıktan ölürlerdi."
"Burada bütün düşündüğümüz şey, nasıl yaşayacağımız. Bizim sabahtan akşama kadar düşündüğümüz tek şey bu. Bundan sıyrılıp bir de halkı düşünürsek yandık. Halkı düşünmekmiş!! Yo,Yo!"
"O günlerden aklımda kalan en dokunaklı anlardan birini, Haziran ayında yaşanan çarpışmaların ardından bir siperin içinde yaralı bir Türk Yüzbaşı ile bir Fransız askerinin yan yana yatar biçimde bulundukları haberinin bana verilmesi oluşturmaktadır. Ambulansa götürülen Fransız asker, hayatını Türk Yüzbaşıya borçlu olduğunu anlatmıştı. Pansumanını kaybettiği için kan kaybeden Fransız askere kendi yedek pansumanını veren Türk Subay, kanın akışını durdurarak onu ölümden kurtarmıştı."
"Türk subayının okuduğu kitaplar yalnızca askeri konularda ve savaş literatürüyle ilgili değildir. Örnek olarak Anafartalar Kahramanı, savaşın kendi ruhundaki olumsuz etkisini azaltmak için cephede roman okumaktadır."
"Bir insanın en önemli yönü özgürlüğüdür. Bir evin vardır... Belki biraz döküktür ve beş para etmez, fakat yine de kendinindir. Tavuklar senin, yumurtalar senin. En azından kendi toprağında bir kralsındır."
"Üzmeyin kendinizi kardeşlerim... Her şeyin bir sonu vardır. Bu başlıca ana özelliğidir hayatın! Kış geçecek, yaz gelecektir... O zaman her şey, her yer neşeyle dolacaktır..."