Esra Teker

Hasbihâl
Şükrü Erbaş: Susmak yalnızlığın anadilidir Ömür Hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük. Yalnızım,geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi karanlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım. Sularım toprağa sızıyor bak.Yüzümü geceler örtüyor. Binlerce taş saklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle? E.T: Çok ama çok nadir kişiler görebilir belki, görebilir görmesine de kim inebilir o derinliğe? Derin denince akla karanlık geliyor nedense değil mi? Kim görmek ister bir başkasının karanlığını? Ya biz, kimin görmesini isteriz karanlığımızı? Kimin görmesine izin veririz? Karanlık görünür mü sahi? Bırakalım başkalarını, peki biz ne kadar ineriz kendi derinliğimize? Gerçekten iner miyiz? Boşluklarla doldura doldura, sığda kalmayı mı tercih ederiz yoksa? Ve biz tercihimizi çoktan yapmışken yosunlar sarmaya kalkar mı dersin içimizdeki taşları? Diyelim sardı, gece midir üzerimizden kayıp giden o zaman, yoksa yıldızlar mı? Bir yıldızsa eğer kayan, dileğini tutabilirsin artık Ömür Hanım, hatta yıldızı bile tutabilirsin belki kimbilir...