Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ahmet Haşim Delibaş

Ahmet Haşim Delibaş
@HasimDel
hayret ediyorum.
149 okur puanı
Nisan 2020 tarihinde katıldı
Hiçlikten Muazzama
"...sonra şişeyi Asle'ye uzattı bir yudum içmesini istedi, Asle içkiyi yudumladı, derken Sigvald Baba elindeki kemanı Asle'ye verdi, biraz çalıp havaya gir dedi, en iyi müzik yavaştan çalmaya başlayıp, incecik tınılardan yükseklere taşımakla, hiçlikten muazzama çıkmak şeklinde olur, dedi, Asle oturduğu yerde hiçlikten başladı çalmaya, ta altlardan başladı müziğe, çalabildiği kadar ağır ve alçak tonlardan çaldı biraz ve giderek üst perdelere yükseltti."
Reklam
mücadelenin içinde eğlenmeyi bırakmamak
İzin belgelerimizle dalgakırana gidebiliriz. Sonuçta, sadece vebanın içinde yaşamak çok saçma. Tabii ki insan kurbanlar için mücadele etmeli. Ama başka hiçbir şeyden hoşlanmaz hale gelmişse, ne işe yarar mücadelesi?
Sayfa 252Kitabı okudu
Sonsuz yorgunluk
Bir anlık dalgınlıkla başkasının yüzüne doğru soluk vererek ona hastalık bulaştırmamak için hep dikkatli olmak gerektiğini de biliyorum. Doğal olan, mikroptur. Gerisi sağlık, dürüstlük, saflık; bunlar iradenin, hiç tereddüt etmemesi gereken bir iradenin işidir. Dürüst insan, kimseye mikrop bulaştırmayan insan, en az dalgınlık yapandır. Ve hiç dalgınlık yapmamak için irade ve sürekli bir gerginlik gerekir! Evet Rieux, vebalı olmak çok yorucudur. Vebalı olmamayı istemek ise daha da yorucudur. İşte bu nedenle herkes yorgun duruyor, çünkü bugün herkes biraz vebalı. Ama işte bu nedenle, artık vebalı olmak istemeyen bazı kişiler sonsuz bir yorgunlukla karşı karşıya ve bundan onları ancak ölüm kurtaracak.
Sayfa 249Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İç huzurumu yitirdim
daha berrak görmeyi beklerken bu inatçı körleşmeyi seçtim. O zamandan beri değişmedim. Uzun süredir utanıyorum, uzaktan da olsa, iyi niyetle de olsa, bir katil olmaktan ölesiye utanç duyuyorum. Zamanla başkalarından çok daha iyi olanların bile bugün öldürmekten ya da ölüme göz yummaktan kendilerini alamadıklarını görüyorum, çünkü içinde yaşadıkları mantık böyle gerektiriyordu ve ölüme sebep olma tehlikesi olmadan şu dünyada tek bir hareket bile yapamıyorduk. Evet, utanç duymaya devam ettim, hepimizin vebalı olduğunu öğrendim ve iç huzurumu yitirdim.
Sayfa 248Kitabı okudu
Korkuyu başkalarıyla birlikte yaşamak
Sonuçta, henüz vebadan ölmemiş olan bizlerle birlikte, o da özgürlüğünün ve hayatının her an elinden alınabileceğini hissediyor. Ama başkalarının da bunu yaşamasını normal buluyor, zira kendisi korku içinde yaşamış. Daha doğrusu, korkuyu başkalarıyla birlikte taşımak, onu tek başına yüklenmekten daha iyi geliyor ona. İşte bu noktada yanılıyor, onu anlamak başkalarını anlamaktan daha zor. Ama her şey bir yana, yine bu noktada, başkalarından daha çok anlaşılmayı hak ediyor.
Reklam
aşkın biraz olsun geleceğe gereksinimi vardır
Herkes alçakgönüllüydü. İlk kez, sevdiğinden ayrı düşenler, uzaktaki kişiden söz etmekten, herkesin kullandığı dili kullanmaktan, ayrılıklarını salgın istatistikleriyle aynı açıdan değerlendirmekten kaçınmıyorlardı. O zamana kadar, çılgınlar gibi acılarını toplumsal felaketten kaçırmaya çalışmışken şimdi duygusal karmaşayı kabulleniyorlardı. Belleksiz ve umutsuz, şimdiki zamanın içindeki yerlerini alıyorlardı. Gerçekte, onlar için her şey şimdiye dönüşüyordu. Şunu belirtmek gerekir, veba sevme gücünü ve hatta dostluk duygusunu herkesin elinden almıştı. Çünkü aşkın biraz olsun geleceğe gereksinimi vardır, oysa bizler için artık kısa anlardan başka bir şey yoktu.
Sayfa 182Kitabı okudu
Kendi döngüsünde insanın güçlü bağışıklığı
"Yüz yıl önce bir İran şehrinde veba tüm halkı öldürmüş, kendi işini yapmaktan vazgeçmeyen ölü yıkayıcısı dışında."
Sayfa 133Kitabı okudu
Kimse o türden bir Tanrıya inanmıyordu
Doktor karanlıkta durmaya devam ederek, bu soru ya daha önce cevap verdiğini söyledi; eğer her şeye kadir bir Tanrı'ya inanmış olsaydı insanları iyileştirmeyi bırakır ve bu görevi ona emanet ederdi. Ama bu dünyada kimse, hiç kimse, Tanrı'ya inandığını sanan Paneloux bile, bu türden bir Tanrı'ya inanmıyordu, öyle ya hiç kimse kendini sonuna kadar Tanrı'nın ellerine bırakmıyordu ve bu açıdan Rieux, her haliyle yaradılışla mücadele ettiğinden, en azından kendisinin doğrunun yolunda olduguna inanıyordu.
Sayfa 130Kitabı okudu
Ve veba başlar
O andan başlayarak vebanın, hepimizin uğraşı olduğu söylenebilir. O ana kadar bu tuhaf olayların hemşerilerimizde yol açtığı şaşkınlık ve endişeye karşın, herkes elden geldiğince her zamanki meşguliyetleriyle ilgilenmişti. Şüphe yok ki böyle de sürecekti. Ancak kentin kapatılmasıyla herkes, hatta anlatıcı da, aynı gemide olduklarını ve bununla mücadele etmeleri gerektiğini anladı. İşte böylece, örneğin insanın sevdiğinden ayrılması gibi bireysel bir duygu birdenbire, ilk haftalardan itibaren tüm bir halkın duygusuna dönüştü ve korkunun da etkisiyle, bu uzun sürgün döneminin başlıca acısı oldu.
Atatürk
Bütün bu esasından ayrılmış didinmeler, yanlış birtakım ifadelerle hep Atatürk'ün gayelerine bağlanıyordu. Bizim çağımızın en realist insanlarından biri olan, bambaşka bir insan olan, korkmadan sevilen, hâlâ izah edilememiş, hâlâ yazılamamış olan Atatürk'ün gayelerine... Onu görmek ve dinlemek mutluluğuna erdim. Onun yazılı ve çok değerli bir hatırasını da saklarım. Fakat şimdi burada ve bu vesileyle onun adını anarken hafızamda canlanan manzara, onun bir sonbahar gurubu esnasında ve bir çıplak sırtın başında ufuklara mürtesem düşen heybetli görünüşüdür.
Reklam
20. yüzyılın ilk yarısında sezilen potansiyel Çin asrı
Önümüzdeki yüzyıl, bir Çin asrı olabilir. Batı'da ve hele çağın efendisi sayılan Birleşik Amerika'da değer ölçülerinin iflası bu kadar hızla gelişir ve kuzey komşumuz, artık sınıfsız bir toplumda sınıf kavgası'nı, hâlâ bu kadar şiddetle sürdürüp, kendi mistiğini bulamazsa, Çin asrı belki, daha önce de başlayabilir...
Sovyet Egitiminde Tanrı Kavramı
"İnsanlar mı tanrıların eseridir? Yoksa, tanrılar mı insanların eseridir?..." Profesörün sorusu onları hangi düşüncelere sevketti bilmiyorum. Fakat bu sual benim manevî, ruhsal varlığım içinde uyuyan, belki zinde bir kudret halinde yaşamamakla beraber, orada derinlere itilen, şuurun yüzey dokusu altında rasgele yığınlaşan bir iç âlemi harekete getiriyorlardı. Bu iç âlemi, bir tanrı düşüncesiydi. Asla münakaşa götürmez, fakat yaşayan bir düşünce...
İttihat ve Terakki'nin Sonu
Halktan geldiler. Fakat kısa zamanda halktan koptular. Birer halk adamı, hatta birer efsane kahramanı gibi çıktılar. Fakat hemen birer sorumsuz klik adamı oldular. İstibdada karşı ayaklandılar. Fakat getirdiklede bir nevi istibdat oldu.
Amacı Belli Olmayan Savaş
Harbe girişimizi galiba, o da ancak bizim kadar biliyordu: Yani, merkezi umuminin bundan haberi yoktu. Enver Paşa'ya sınırsız itimadı vardı. Harbe hükümet de karar vermemişti. Meclis-i Mebusan'ın ise elbette ki haberi olamazdı... Padişahımızın vazifesi de ordumuza dua etmekti. Ama Doktor Nazım'a göre, mademki harbe girmiştik, demek ki kaz ve kader böyle istemişti!
Osmanlının son nefesi
Bir inkılâp mıydı? Yoksa, tarihi ömrünü tamamlamış bir imparatorluğun, son çabalanışı mı? Bu sorulara çeşitli cevaplar verilebilir... Ama şu da bir gerçektir ki, artık kuruyacak olan ulu meyve ağaçlarının, son nefeslerinden önce, bütün çiçeklerinin açılışı ve son meyvelerini verişi gibi, Osmanlı devleti de son nefesini yaşarken, tarih sahnesine, çeşitli yetersizliklerine rağmen, İdeal ve İhtirasları sınırsız, bir altın nesil verebildi. Hatta biz; bu son topraklar üstünde son devletimizi bile, bu son neslin, yenilgi kabul etmeyen hayat hamlesine borçluyuz...
629 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.