Sararan yaprağın zehri benmişim,
Ve meğer buzulun orijini
Düz yolları, yokuşları, ışıklı şehirleri
Ne çok isimle çağırdım ne çok şeyi!
İnceciğim, kırığım. Anla...
Bu yüksekten bir düzlüğe indir beni.
Bu sağır bu anlamsız bu ağır düzlükte
Dur diyor ayaklarım, dinlen, bekle.
Her şey her şey terk etmiş seni
Bir taşın bir kumun gölgesi bile
Göğü baş aşağı tutan mananın hükmüyle; söyle
Derinden yankıyıp yüzeye, yüzeyden derine.
Bir z sesi olsun yeter, bana ondan söyle.
Dünya soğur, akşam serinlerken,
Benim sensiz sevinecek bir şeyim yok.
Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim,
Ve işte en gümüş cümlem:
İçimi açtım sana.
İçini açmak için.
Unutmak için verdiğim bunca çabadan
geçtiğim bunca yıldan sonra
tam unutmaya alıştırmışken kendimi
artık unutmak istemediğimi fark ettim.
( Artık unutmak istemiyorum!)