I Loki
@IamLoki
People who touch your heart are always with you.
Veteriner Hekim
25 Ocak
248 okur puanı
Ocak 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Güzel bir Ahmet Ümit kitabı daha.
Berlin’de bir Türk(Cemil) öldürülüyor ama cinayet mahali bir sanata çevrilmiş veya bir tiyatro sahnesini andırıyor şekilde bırakılmış.
Cemil’i kim neden öldürsün ve neden eski Yunan tanrılarına kurbanın kalbi sunulmuştu? Ve daha sonraki işlenen cinayetlerin bu cinayetle bir ilgisi var mı varsa neden o kişiler de öldürülmüştü? Başkomiser Yıldız Karasu ve yardımcısı bu cinayeti nasıl çözümleyebilecek ? Bu cinayetlerin Pergamon tapınağı ile alakası nedir? Gibi aorulara cevap bulacaksınız bu kitapta. Kitapta konu güzel işlenmiş benim tek beğenmediğim durumu Yuman tanrısı Zeus’un konuştuğu kısımların uzun olması ve fazla olmasıydı. O kısımlardan ötürü cinayet konusuna odaklanmam biraz zor oldu ama yine de güzel bir konusu vardı.
Kayıp Tanrılar Ülkesi 
Ahmet Ümit
Yine her zamanki gibi katilin kim olduğunu son sayfaya kadar anlayamayacağımız bir Agatha Christie romanıydı.
Jane bir tiyatro sanatçısı ve kocası zengin bir lord. Jane kocasından ayrılmak istediğini bunun için de kocasını öldürmesi gerekiyorsa onu bile yapabileceğini herkese bir akşam yemeğinde duyuruyor.
Daha sonrasında da Lord Edgware gerçekten de bir akşam vakti öldürülüyor. Hem de eşi Jane’in anlattığı şekilde.
Şüpheli on üç kişi vardır. Ve her birinin Lord Edgware’i öldürmesi için geçerli bir sebebi vardır. Ama gerçekte Lord Edgware’i kim ölddürdü?
Spoiler;
Acaba Jane o akşam gerçekte neredeydi? Bir insan aynı saatlerde iki farklı yerde bulunamayacağına göre kocasını öldürmeye kendisi mi gitmişti yoksa o akşam davetli olduğu akşam yemeğinde miydi? İki Jane’den hangisi sahteydi? Ve ünlü dedektif Hercule Poirot bu iki Jane’den hangisinin sahte olduğunu nasıl çözebilecek?
Lord Edgware'i Kim Öldürdü 
Agatha Christie
Bir genç kızın ölüm ile yaşamı arasındaki sürecini anlatıyor. Aslında kitabı ikiye ayırabiliriz: İlk yarımı Esther’in New York’taki monoton geçen günleri ve ikinci yarımı da evdeki intihar etme düşüncesi ve hastaneye yatma süreci.
Esther yazar olmak isteyen genç bir kızdır, New York’a 1 aylığına staj için gelen 12 genç kızdan birisidir. Aslında o zamandan itibaren başlıyor Esther’in hayattan zevk almamaya başlaması ve intihar etme düşüncesi. New York’taki bir aylık stajı boyunca yazarlık hayalini gerçekleştirmek içim yapması gerekenleri yapmıyor ve boşa vakit harcıyor. Daha sonrasında annesinin yanına eve geliyor. Ve burada intihar etme ve delirme düşüncesi kafasında daha da belirginleşmeye başlıyor. Annesi onu kliniğe yatırıyor ve iyileşmesini umuyor halbuki Esther tam tersine intihar etmeyi kafasına koymuş ve intihar etmek için binbir türlü plan gerçekleştirse de aslında bir yandan da intihar etmeye üşeniyor gibi bir hali var. Ve uzun bir süre psikiyatri koğuşunda kalıyor. Acaba Esther psikiyatri koğuşundan iyileşmiş olarak mı çıkacak yoksa hayatının sonunu kendi elleri ile mi getirecek?
Sırça Fanus 
Sylvia Plath
Okur Takip Önerileri
Bir adaya yeni inşa edilen fenerde görevli olan üç kişinin fenerde nöbetçilik yaparken yaşadıkları anlatılıyor. Üç ay boyunca dünyanın ucundaki fener de nöbet tutmak için buraya gemiyle geliyorlar. 1 ay sonrasında olaylar başlıyor.
Gerisini spoiler;
Aslında adanın diğer tarafında kaçakçılık yapan insanlar varmış ve uzun zamandır orada mağaralarda saklanmaktalarmış. Denizin çok hareketli olduğu bir gün bir gemi kıyıya vurur ama tüm mürettabatı ölür. Ve o kaçakçılar da bu gemiyle o adadan kurtulmak için yollar ararlar. Kıyıya vuran gemiyi tamir etmek ve yiyecek bulmak amacıyla fenerin olduğu yere gemiyle giderler. Ve fenerdeki nöbetçilerden ikisini öldürürler diğeri kaçmıştır.
Ve böylece kaçan nöbetçi iki ay boyunca bir yandan yaşamla mücadele edip bir yandan da bu kaçakçı ve arkadaşlarının katili olan kişilerin yakalanması için her şeyi yapmayı göze almıştır. Kaçakçılar ise iki ay sonra nöbetçi değişimi için gelecek olan askeri gemiye yakalanmadan gemilerini tamir edip adadan biran önce gitmektir.
Acaba iki taraftan hangisi başarılı olacak?
Dünya'nın Ucundaki Fener 
Jules Verne
Kitap ilk başlarda sıkıcıydı daha sonra biraz düzeldi gibi ama bana göre bilim kurguyu biraz abartmış gibime geldi. Diğer kitaplardan konu olarak ayrılmış gibi kişiler değiştiği için belki de bana güzel gelmedi.
Dune Tanrı İmparatoru
Frank Herbert
Kitap kısa ve öz bir şekilde bir idam mahkumunun idam ölmeden önceki haftasını anlatıyor. İlk beş haftalık süreçte idam edileceği aklına gelmezken altıncı haftasında ise idam edileceği tekrardan aklına geliyor. İlk başta idamı pek umursamazken kaybedeceği bir şeyi olmadığını düşünürken biranda yaşamak ister, ölmek için saha genç olduğunu düşünür. Ve bir kalem ve kâğıt isteyerek son zamanlarını yazmaya karar veriyor.
Kitabın başında önsöz ve trajikomedi oyunu bulunmaktadır.
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Victor Hugo
Gece Yarısı Kütüphanesi’nde Nora’nın hayatındaki pişmanlıklara değinmiş. Nora çocukluğundan itibaren yüzücü, şarkı yazarı, piyanist gibi farklı mesleklerden olmak istemiştir. Ama hayatındaki bazı durumlar onu çok farklı bir yola sürüklemiştir. Bir gün kedisini araba çarpmış halde bulur ve bu durum onu depresyona sürükler. Ki hayatındaki tek ailesi olan abisi de onunla konuşmamaktadır.
Artık dünyada yaşamaya değer bir şey kalmadığını düşünen Nora hayatını sonlandırmaya karar verir.
Ve daha sonra kendisini bir kütüphanede bulur. Bu kütüphanedeki kitapların hepsinde. Nora’nın garklı hayatları vardır yani yüzücü olmaya karar verseydi nasıl olurdu? Sevgilisi ile evlenip bir club açsaydı nasıl olurdu? Veya şarkı yazarı olsaydı nasıl bir hayatı olurdu? Gibi sorulara cevap veriyor.
Kısacası yazarımız bize şu soruyu yöneltiyor bu kitap ile :’’ Pişmanlıklarını telafi etme şansın olsaydı, bazı konularda farklı davranır mıydın? ‘’
Peki sizler böyle bir şeyle karşılaşsaydınız hangi pişmanlığınız telafi etmek isterdiniz ve hangi konularda farklı davranırdınız ?
Gece Yarısı Kütüphanesi
Matt Haig
Ahmet Ümit bu sefer her zamanki polisiye kitaplarınsan farklı olarak bir masal kitabı yazmış. Bir Aşk Masalı kitabında beş genç prensin rüyalarında gördükleri olağanüstü kızı bulmaya uğraşmalarını anlatıyor. Ama aslında beş prens de kahinlerin anlattıkları yerde rüyalarındaki genç kızı bulsalar da emin olamazlar. Bu durumda sürekli bir arayış peşine düşseler de . Beş ülkenin Araf dedikleri yerde şans eseri buluşurlar ve ortak bir Aşk şehri kurmaya karar verirler. Bu Aşk şehrinde rüyalarındaki genç kızı görürler rüyalarındaki gibi kızın arkasından koşarlar, kızlar şehrinden kapısından kaçmaya çalışırken aslında yaptıkları şehirde rüyalarındaki gibi kızın şehrin kapısından kaçamasın diye şehrin kapısını tuğlalarla kapatmışlar.
Bana göre bu kitaptan çıkarılacak şey Ahmet Ümit’inde dediği gibi ‘Asla sevdiğin insanın gardiyanı olma.’
Bir Aşk Masalı
Ahmet Ümit
Kitabın arkasında da yazdığı gibi Simeon Lee tüm ailesini topladığı noel gecesinde öldürülür ama öldüren kimdir ve öldürme sebebi nedir bilinmemektedir. Agatha Cristie’nin klasikleşmiş bir cinayet kitabı. Bir evde ,bir otelde veya bir trende cinayet olur ve herkesin kurbanı öldürmek için geçerli bir sebebi vardır.
Bu kitabında da zengin babamız Simeon Lee tüm akrabalarını noel gecesinde toplamak istemiştir ve herkes gelmiştir. Daha sonrasında yemekler yendikten sonra Simeon Lee yukarı odasına çıkmıştır. Diğer aile üyeleri ise evin odalarına dağılmıştır. O sırada Simeon Lee’nin odasından eşyaların yere düşme ve dağılma seslerinin yanında yüksek bir çığlık duyulur . Herkes odaya koşar ama kapı kilitlidir hem de içeriden daha sonra odanın kapısı kırılır ve kapı açıldığında herkesi şoke edecek bir tablo vardır odanın içinde . Oda tamamen dağılmıştır ve Simeon Lee yerde boğazı kesilmiş ve kan gölünün içinde yatmaktadır.
Ve her zamanki gibi ana karakterimiz Hercule Poirot olaya dahil olur ve cinayeti kimin neden işlediğini anlamaya çalışır.
Noel'de Cinayet Agatha Christie
Ünlü bir fizikçi olan Sir Claude Avory, savunma sanayisi için çok önemli bir formül üretir . Ve bu formülün ailesi tarafından çalınmasından korktuğu için Hercule Poirot’u çağırır.
Sir Claude Avory aile üyelerini yemeğe çağırır.Yemekten sonra aile bireyleri kütüphaneye gider konuşmaya başlarlar. Daha sonra kitaplığın üstündeki tehlikeli ilaçlar aşağıya indirilir o ilaçlar hakkında Dr. Carelli bilgi verir. Aile bireyleri kütüphanede konuşurken Sir Claude Avory akrabalarını kütüphaneye kilitletir Hercule Poirot gelesiye kadar. Çünkü yaptığı formül o akşam yemekten sonra çalınmıştır. Ardından o da kütüphaneye gelir ve aile bireylerine formülü vermeleri için bir şans tanır. Daha sonra ışıkları bir dakikalığına kapatması için uşağına emir verir ve o ışığın kapalı kaldığı süreçte formülü çalan kişinin formülü yerine koyabilmesi için zaman tanır.
Daha sonra olaylar gelişir ve Hercule Poirot gizemli olayı çözmeye çalışır.
I Loki 
Acı Kahve Agatha Christie
Paris’den Türkiye’ye mürebbiye olmak için gelen Anjel’i anlatıyor kitap. Ama Anjel mürebbiyelikten istediği parayı kazanamayınca mürebbiyelik yaptığı evdeki erkeklerden yararlanmaya çalışır. Evdeki tek bir erkekle sevgili olmaz mürebbiyelik yaptığı çocukların abisi,amcası ve enişteleri ile aşk üçgeni oluşturup bu aşk üçgenini diğerlerine farkettirmeden devam ettirmeye çalışır. Ama en sonunda istediği hayali gerçekleştiremez ne kadar istese de . Çünkü en nihayetinde bu karmaşık ilişkiler ortay çıkar.
##$##yazarSeolar:i2330.$$#$$ 
Mürebbiye
Kitap ilk olarak Fuzuli'nin Bağdat'taki kütüphaneciden aldığı sır ile başlıyor ve daha sonra bir deftere Leyla ile Mecnun öyküsünü beyitlerle yazmaya başlıyor. Kitabın devamını bu yazdığı defterden dinliyoruz. Defter kendisini Mecnun olarak görüyor ve Leylasını aramakla meşgul. Ama Fuzuli bu kitabı yazarken beyitlerinin arasına kütüphaneciden aldığı sırrı gizliyor ve bu sırları Babil Cemiyeti bulmaya çalışıp saklanan sırrı çözüp altınları ve tabletlerin yerini bulmaya çalışıyor.
Kitap içeriği bu ama ben çok zevkle okuyamadım kitabı sanırsam bana hitap eden bir kitap değildi. Ben kitabın arkasında okuduğum gizem, sır gibi durumlarını okuyunca bunların daha ön planda olacağını düşündüm ama kitap aslında aşkı, Leyla ile Mecnun'u anlatıyor galiba o yüzden çok beğenmedim. Bir de tüm hikayeyi bir defterin bakış açısından dinlediğimiz içindi sanırsam. 
Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk 
İskender Pala
Kitap Finlandiya'nın nasıl bataklık ülkesinden eğitimi düzeyi gelişmiş bir ülkeye dönüştüğünü anlatıyor.
Önemli olan kendini geliştirmek olduğunu, bir işi yapıyorsan hakkıyla o işi yapman gerektiğini söylüyor. Sanırsam da o yüzden öğretmenlere bu kitap daha çok öneriliyor. Çünkü Finlandiya'da kendini ve bireyleri yetiştirmeye bir kişi başlıyor ve bu devamlı olarak altında olan kişilere öğreterek ve onları geliştirirek devam ediliyor.
Eğer askersen askerliği en iyi şekilde yapman, öğretmensen öğretmenlik mesleğinin en iyi şekilde yapman veya ne işte çalışıyorsan çalıştığın işi en yüksek seviyeye taşıman ve etrafındaki insanları da eğitmen gerektiği anlatılıyor. 
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
