Hayattan söz etmek eğlenceli değildir her zaman. Çünkü insan koşarken kaçar hayattan. Bu yüzden çocuklar, acı şurupları içmemek için ağzı sıkı değildir, her şeyi anlatırlar. Büyüklerse susar, ağızları yanmıştır hayattan..
Ebü'l - Abbas Sehl İbni Sa'd es-Saidi (r.a) söylediğine göre, Peygamber (sav)'me bir adam geldi ve :
"Ya Rasulallah, bana yaptığım zaman hem Allah'ın hem de insanların beni seveceği bir iş söyle dedi. Bunun üzerine Resu'l-i Ekrem (sav) şöyle buyurdu :
"Dünya ve dünyalıklardan yüz çevir, Allah seni sevsin. Halkın elinde olandan yüz çevir, insanlar seni sevsin."
Hadisten çıkarttıklarımız :
1. Allah'ın sevgisini elde etmek, bir mü'minin dünyadaki en büyük arzusu olmalıdır.
2. Allah'ın sevgisini elde etmenin başta gelen şartlarından biri zühd* hayatını benimsemektir.
*zühd : Dünya sevgisi, bütün kötülüklerin başıdır. Zühd ise dünyada nefsin hoşuna gidecek birtakım işleri yapmaya gücü yetmesine rağmen, ahireti düşünerek Allah'ın azabından korkup cenneti umarak Cenab-ı Hak dışındaki her şeyden gönlü arındırmak nefsin isteklerine gem vurmaktır.
3. Zühd, dünyadan tamamen el etek çekmek değil, dünya sevgisini Allah sevgisinin üzerine çıkarmamaktan ibarettir.
4. İnsanların sevgisine layık olmanın yolu, onların elinde bulunan dünyalıklara göz dikmemek, onlara karşı ihtiras ve haset sahibi olmamaktır.
5. İnsan, dünyada helal rızık kazanmaya çalışmalı ve bütün gayretini sarfettikten sonra Allah'ın verdiğine razı olup kanaat etmelidir.
6. Gerçek mü'minlerin özelliği, haramlardan sakınmak, şüphelilerden uzak durmak, Allah'ın verdiğine şükretmektir.
Kur'an-ı Kerim'de insan "cehul" yani çok cahil bir varlık olarak tarif edilmiştir. Insanın cahilliği onun bilgiyi kesintisiz daimi muhtaçlığını ifade eder. Allah insanı bilgiye muhtaç yaratmıştır ki, o bilginin doruğunda yer alan "marifetullaha" yani "Allah'ı tanımaya" yönelsin. Insan için en yüce bilgi, yaratanını bulmak ve tanımak yolunda edindiğidir. Bu büyük ve hayati bilgiyi elde edebilmesi için insan, bilmeye ve ilme sürekli muhtaç bir vaziyette getirilmiştir. Bu sebeple insan ömrünün sonuna kadar bilgiye ve öğrenmeye ihtiyaç duyar..
Gözün fıtratının gereği görmektir. Kulağın fıtratının gereği işitmektir. Ruhumuzun fıtratının da bir gereği vardır ki o da tevhiddir. Insanın yaratılışı dikkatle incelenirse bu yaratılıştan görev olarak öncelikle tevhid çıkar. Tevhid aynı zamanda bir ibadettir, kalbi ibadetlendirir..