Bütünün açıklamasını aramayacağım. Bütünün açıklamasının, bütünün kaynağı gibi sonsuzlukta saklı olduğunu biliyorum. Ancak kaçınılmaz-açıklanamaz olana doğru ilerleyebilecek şekilde anlamak istiyorum; ben, açıklanamaz olan her şeyin, aklımın taleplerinin yanlışlığı yüzünden değil (bu talepler doğru ve ben bunların dışında hiçbir şeyi anlayamam), aklımın sınırlarını gördüğüm için böyle olmasını istiyorum. Açıklanamayan her bir savın bana bir inanç yükümlülüğü olarak değil, aklın gereği olarak görünmesi şeklinde anlamak istiyorum.
Fakat yalan nereden, gerçek nereden geliyordu? Yalan da gerçek de kilise denen şey tarafından söylenmişti. Yalan da gerçek de gelenekte, kutsal denilen sözlü ve yazılı geleneklerdeydi.