Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Kübra Dlyc
Kübra Dlyc
@Kubradlyc
Lisans
İstanbul
247 okur puanı
Eylül 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Annie Ernaux dan kısa ama çarpıcı bir eser daha. Kalemine hayranım . Net ve yalın bir dille yazması , yazarken kullandığı çarpıcı ifadelerle okuru esere çekmesi takdire şayan. Kırsal yerde doğmuş büyümüş sert bir anne , doğduğu yerden sıyrılmış güçlü bir kız. Bir anne ile kızı arasındaki uzak-yakın iletişimi , onları ayıran dünyada birleşmelerini , zayıf görünen bağlarının ne kadar sarsılmaz oluşunu okuyoruz. İki güçlü kadın bir ölüm sonrasında gelen güçlü bir metin .
Okuyun asla pişman olmazsınız.
İrade terbiyesi eğitimci Jules Payot tarafından kaleme alınmış, irademizin hayatımıza etkisini anlatan bir eser.
Öğrencilere ithafen yazılmış olsa da yediden yetmişe herkesin okuyabileceği nitelikte. İrade terbiyesi soyut olarak ele alınmıyor , yapısal olarak incelenmiş ve pratik olarak uygulanmasının öneminden bahsedilmiş. Azimli, çalışkan , tutkularını kontrol eden entelektüel birey nasıl olunur , tembel , sosyal çevreden kolaylıkla etkilenen zayıf iradeli bireyden nasıl kaçarız sorularına cevap bulabilirsiniz.
1000 kitap puanı ve eserin popülaritesi açısından oldukça merak ettiğim bir eserdi bana pek bir şey katmadı.
Seveni çok bir şey diyemiyorum :)
Agota Kristof’un tek otobiyografik metni Okumaz Yazmaz az önce bitti. 40 sayfalık kısa bir esere çok şey sığdırmış. Çocukluğu , yoksulluğu , yatılı okul yılları ve kocasıyla birlikte sığınmacı olarak geçirdiği yılları anlatıyor. Büyük Defter eseri okuma hedefimde , öncesinde yazarı tanımak güzeldi
Keşke daha uzun olsaydı bir şeyler eksik kalmış hissi yarattı içimde. Yazarın dili o kadar güzeldi ki belki de doyamadım ondan bu his.
Okur Takip Önerileri
İtalyan Edebiyatının önemli isimlerinden Dino Buzzati'nin Tatar Çölü az önce bitti .
Genç Teğmen Drago nun Bastiani Kalesine tayini ile başlıyor eser.
Bastiani Kalesi sınır bölgesinde , kimsenin görev yapmak istemediği , unutulmuş bir kale.
Tatar Çölü'nün uçsuz bucaksız seyri ile bütüleşen kale , adeta ıssızlığın , geçmişe pişmanlığın , geleceğe umudun bir simgesi.
Drago ' nun yanlış tercihiyle şekillenmiş hayatındaki vazgeçmişlik , sıradanlık içinde yitip giden zamanı , yalnızlığı , heran umut ettiği şeylerin olacağı hissiyle geçen yaşamına tanık oluyoruz.
Kalede dolanıyor hissi veren betimlemeleriyle , yazarın naif dili bütünleşiyor.
Bir başyapıt olma unvanını hakettiğini düşünüyor ve eseri herkese tavsiye ediyorum.
Fournier’in okuduğum ikinci kitabı Tek Yalnız Ben Değilim az önce bitti.
Çok sevilen ve okunan bir yazar. Dul kitabından sonra bir şans daha vermek istedim , ama bana “yine” tam olarak dokunamadı. Eserin adından da anlaşılacağı üzere yalnızlık üzerine yazılmış bir eser.
Tüm sayfalara sinmiş eksikliği , boşluğu hissettiriyor cümleleriyle. Dil yine güzel ve bazı cümleleri oldukça derin olsada kitabın geneli benim için ortalamaydı.
Aptallığın gücünü asla küçümsemeyin“(Gen , syf:138)
Gen, İnsanoğlunu inşa eden , onu tanımlayan kaynak kod. Sahip olduğumuz belki de ilk şey. Sıddhartha Mukherjee Genin tarihsel gelişimini kronolojik ve ayrıntılı bir şekilde gözler önüne seriyor. Darwinden başlayıp Muller , Mengele ,Wilkins , Franklin,Watson, Boyer gibi önemli isimlerin gene yaptıkları katkılar , deneysel bilimsel çalışmalar anlatılıyor eserde.
Kromozom keşfi ile başlayıp DNA çifte sarmalı , rekombinant DNA(genetik kod) , klonlama ve dizinleme ayrıntılı bir şekilde anlatılmış. En keyifli okuduğum bölümler insanlığın tarihçesi , ilk insanlar , kimliğin ve normalliğin genetiği ile alakalı kesitler oldu.
Gen , Esrarengiz , kırılgan , dirençli , dinamik , uyumlu tekrarlı ve eşsiz. Evrilmeye amade , bize benzer. Müthiş yaratıcı.Sonsuz (bir o kadar da dar boyutlu, özellikle insan özelinde bu cümleyi kullanabiliriz. )İnsanların ırklara göre sınırlanmasının çok kısıtlı olduğunu kanıtlayan gen , yeryüzünde henüz çok az zaman geçirmiş genç bir tür olarak birbirimize olan benzerliklerimizin farklılıklarımızdan fazla olduğunu da ortaya koyuyor. -İnsan özelinde , hepimiz aynı kayıktayız aslında.
Biyolojimiz ile alakalı çok bilgi sahibi olmayan biri olarak bu kitabı çok sevdim. Oldukça uzun , bir aydan kısa sürede bitmesi zor. Bolca not aldırıyor , bazı süreçler oldukça ayrıntılı işlenmiş. Araştırmaya meraklı insanlar sevecektir, başucu kitaplarımdan biri oldu , okuyun tavsiyemdir.
Aforizmaları yenice bitirdim. Yazarın , hayatın neredeyse her köşesine değinen fikirlerini kısa kısa okuyoruz. Bana göre ortalama , seveni çok . :)
Ecce Homodan sonra başladığım Böyle Buyurdu Zerdüşt yolculuğum da bitti. Bitti mi yarıladım mı yoksa hiç başlamadım mı orası meçhul gerçi :)
Zerdüşt sürekli arayan , sorgulayan , düşünen , hayal kuran , buyuran , isyankar , cüretkar ve korkusuz bir karakter olarak karşımızda.
Üst insanı arıyor , sorguluyor ancak tam tanımını yapmıyor hiç bir zaman . İnsanlardan uzak hayvanlarla yaşayan sonsuz bir yerde Zerdüşt. Arada insanların yanına iniyor , bir kaç diyalog okuyoruz kitabın sonlarına doğru . Bilginlere , açgözlülere , kendini bilmezlere , büyüklük peşinde koşup insanların üstüne basanlara, samimiyetsizlere , zayıf ve güçsüz insanlara bol bol hitaplarda bulunuyor. Kadınlara da ayrıca düşman. O kadar nefretle ve aşağılayıcı bahsediyor ki okurken sinirlenmemek imkansız. Ecce Homodaki yorumumda bahsettiğim gibi bir yazarın her cümlesine katılamazsınız , her an hayran olamaz sevemezsiniz ki Nietzsche sevebileceğim bir yazar olmayacak hiç bir zaman.
Eser genel olarak herkesin okuyabileceği açıklıkta değil çoğu pasaj tekrar tekrar okunuyor sorgulanıyor. Her cümle katmanlı , her pasaj oldukça yoğun . Ancak zihninizde öyle yerler açıyor ki okuduğuma asla pişman olmadım .
Bu esere bitti diyemiyorum ileride tekrar tekrar okuyacağım
Ecce Homo Nietzche den okuduğum üçüncü kitap oldu. İlk olarak okunup , diğer eserlerini okuduktan sonra tekrardan dönülmeli diye düşündüm. En azından Böyle Buyurdu Zerdüst kitabından sonra tekrardan bir göz gezdireceğim esere.
Ecce Homo , Nietzche ' nin kendini ve eserlerini anlattığı otobiyografik bir eser. Hayatından , hastalığından , yaşayış tarzından , dinlediği müziklerden , etkilendiği yazarlardan , eleştirdiği yazar ve felsefecilerden ve kitaplarından kısa kısa içerikler sunuyor bize . Özellikle Böyle Buyurdu Zerdüst eserini anlamlandırabilmemiz için bolca anahtar sunmuş . Küstah , cesur ve kibirli zira bir cümlesinde : "Kendimi Çok iyi biliyorum .Gün gelecek ismim büyük hatıralar içinde yer alacak. "diyor ve aslında ileri görüşlülüğünü ve kendine güvenini bir kez daha konuşturuyor.
Malum yazarın Alman ve Hristiyan nefreti herkes tarafından biliniyor .Ecce Homo da bu konularda bolca alaylı ve eleştirisel düşüncelerini okuyacaksınız. Ahlak ve iyi insan kavramları tartışmalı , kadınlar hakkındaki düşüncelerine ise asla katılamıyorum .
Ancak bir yazarı okumak için illa ona katılmak veya sevmek gerekmiyor ki bunu her defasında destekliyorum .
Nietzsche anlamaya başladığım anda daha da karmaşıklaşan , bir cümlesiyle beni binbir katmanları düşüncelere yolculuğa çıkaran , okumaktan keyif aldığım bir düşünür.
Bu eserini de iyiki okumuşum.
Zeno’nun Bilinci nicedir kitaplığımdan bana bakıyordu. Bu bakışmayı sonlandırdım ve eseri uzunca bir süre okudum. Sonunda bitti:)
Psikoterapi tedavisi gören Zeno bu tedaviyi bitirmeden bırakınca doktoru intikam için Zeno’nun bizzat kendi dilinden yazdığı yaşamını yayınlıyor. Zeno ‘nun dilinden hayatından kesitler okuyoruz. Babası ile ilişkisi , aşkları, evliliği , metresi , iş hayatı , sosyal çevresi sigara bağımlılığı gibi hayatına yön veren olaylar pasajlar şeklinde okuyucuya sunulmuş. Zeno oldukça nevi şahsına münhasır tam olarak ne için yaşadığına karar verememiş kafasına estiğini yapan biraz deli dolu bir adam aslında.
Yazarın dili o kadar akıcı ve güzel ki okurken gerçekten hayran kaldım. Muhteşem bir dil. Cümle dizilimleri konuyu kavrayışı oldukça başarılı. Yer yer uzatıldığını düşündüğüm pasajları olsa da bi şekilde yazar okutturuyor kendini. Herkes okur mu sever mi o konuda emin değilim. Uzun pasajlardan sıkılıp bırakan da olmuştur muhakkak. Ben genel manasıyla severek okudum , uzun monologlar seviyorsanız size göre olabilir .
Seninle başlamadı yenice bitti. İyice özümsemek istiyorsanız uzun bir okuma periyoduna yaymalısınız. Mark Wolynn yaşadığımız psikolojik sorunların , tramvaların , yaşamımızda bizi etkileyen olayların , huylarımızın hepsinin bize ait olmadığını , ailemizden kalıtsal olarak bize geçtiğini savunmakta. Hastalarından örneklerle psikaanaliz pratiklerini bol bol görüyoruz eserde. Genel olarak sevdiğimi söyleyebilirim , daha önce aile dizilimi hakkında bu kadar geniş bilgiler sunan , bilimsel ve denenmiş örneklerin sunulduğu bir eser okumamamıştım. Aileden uzak , bağ kuramayan veya ailesi ile sorun yaşamış kişilerin okuması gereken bir eser. Okurken kaleminiz kağıdınız yanınızda olsun , uygulamalı soruları cevaplayıp analiz etmeniz gerekiyor.
Ailemize sarılmadan , köklerimizi redederek hayatta başarı elde edemeyeceğimizi , anne babamızı anlamak için onların yaşadıkları zorluklarla empati yapılması gerektiğini bolca savunmuş.
Bence en önemlisi eseri okumadan anne babanızdan ailenizin geçmişi ile alakalı (babaanne , anneanne , dede , savaşa katılan , intihar eden , aileden dışlanmış) kişilerin bilgilerini edinmeniz. Hiçbir şey bilmeden okunması ne kadar faydalı olur bilemiyorum.
Ara ara tekrara düşse de , fazla uzatılsa da dönüp dönüp okunabilecek başucu niteliğinde bir eser.
Avusturyalı Psikiyatr Victor E.Frankl logoterapinin kurucusu ve varoluşcu terapinin en önemli temsilcisidir. Victor E.Frankl , 2.Dünya Savaşında toplama kampında yaşamak zorunda kalmış.Eserin ilk bölümü -toplama kampı deneyimlerin de - yaşadığı ortamı , zorlukları , çaresizlik umutsuzluk pençesinde hayata tutunmaya çalışan insanları psikiyatrik öğretileri eşliğinde bizlere aktarmış. Eserin ilk bölümünü ne kadar sevdiysem ikinci bölümünü ondan daha daha çok sevdim :)
Peki nedir bu logoterapi ?
Logoterapi lógos" (anlam) ve "therapeúein" (terapi) kelimelerin birleşimi sonucunda oluşmuş ,"Anlam Terapisi" demektir.
Logoterapide, her insanın kökeninde anlam arayışı içerisinde olan bir varlık olduğu varsayılır ve herkesin kendine özgü bir değer duygusu olduğu belirtilir. İnsanın kendi değerlerini yaşayamaması ve anlam isteği uzun süreli olarak engellenirse, varoluşsal boşluğa düşer ve burada sıkışıp kalır. Bunun sonucun da insan yaşamın anlamsızlığına , depresyona , boşluğa , intihara sürüklenir.
Yaşamdan ne beklediğimizin önemli olmadığına, asıl önemli olan şeyin yaşamın bizden ne beklediğini öğrenmemiz olduğunun altını çiziyor.
Düşünce odağını değiştirme , çelişik niyet , haz ilkesi , mutlu olma nedenleri , acıya karşı tutum belirlenmesi gibi konularda oldukça aydınlatıcı , insanın boşluğa sürüklendiği anlarda açıp okuyabilceği yol gösterici bir eser olduğu kanaatindeyim.
Herkesin okuyabileceği sadelikte , tüm okur severlere tavsiye olarak kayıtlara geçtim :)
Atomik alışkanlıklar uzun zamandır okumayı istediğim , takip ettiğim bir kitaptı. Yazarımız Jaes Clear kişisel gelişim tadında , keyifli , akıcı ve fonksiyonel bir esere imza atmış. Yer yer tekrara düşse de ( kişisel gelişim kitap sorunu) genel manada beğendim. İyi alışkanlıkları edinmek , görünür ve cazip kılarak devamlılığını sağlamak , kötü alışkanlıkları ise tam tersi görünmez ve zor kılarak nasıl kurtulacağımızın anahtarını açmış. Aynı zamanda alışkanlık istifleme yöntemiyle küçük alışkanlıkları nasıl atomize edebileceğimizi göstemiş.Yer yer açıp okuyabileceğim faydalı bir eser , tavsiyedir.
Eseri az önce bitirdim. Etkisinden çıkabilmem bir süremi aldı. Annie Ernaux , çarpıcı , yalın , sert ve cesur bir esere imza atmış. 2022 Nobel Edebiyat ödüllü Olay, bizi 63 yıllarına götürüyor. Kürtaj kelimesi henüz yasak Fransa da . 23 yaşındaki genç bir kadının hamile kalması ve çözüm yolu arayışına tanık oluyoruz eserde. 77 sayfalık bir kitap bu denli etkileyebiliyorsa beni , Annie Ernaux ‘un diğer kitapları okuyacağız el mahkum :)
Borchert, II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan, şehirlerin yıkılması, ailelerin dağılması ve savaş travmaları ile şekillenmiş bir edebiyat türü olan yıkım edebiyatının en tanınmış yazarlarından biridir.
Kapıların Dışında da savaş sonrası evine dönen bir adamın yaşadığı sıkıntıları anlatıyor. Döndüğünde hiç bir şey eskisi gibi değildir . Kendisi dahil herkes değişmiş , herkese yabancılaşmıştır.
Wolfgang ‘ın ölümünden 1 gün sonra yayımlanan tek oyunu Kapıların dışında oldukça karamsar ve etkileyeci. Yazarın kendisinin de II. Dünya Savaşına katıldığı , oldukça zorlu bir yaşamı olduğunu düşünülürse bu kadar sarsıcı bir eserin nasıl ortaya çıktığını bir nebze anlamlandırabiliyoruz.
