“Alberto’nun bir sözünü, bir kadın ve bir erkek için tek önemli şey evlattır, dediğini hatırlıyordum. Bir kadın için bunun gerçekten tek önemli şey olduğunu düşünüyordum. Ama erkekler için öyle değildi. Çocuk doğduktan sonra Alberto’nun yaşamında hiçbir şey değişmemişti, aynı yolculuklarını yapıyor, defterine aynı resimleri çiziyor, kitap sayfalarının kenarına notlar alıyor, sokakta kısa ve hızlı adımlarla, dudakları arasında sigarasıyla yürüyordu. Çocuk yüzünden hiç keyfi kaçmıyordu, yemeğini yememiş mi, acaba rengi solgun mu, ilgilenmiyordu. Hatta kızının ne yediğini bile bilmiyordu, muhtemelen gözlerinin renginin değiştiğini bile görmemişti.”
-Ben kötü ruh değilim, Ganat.
Ben Şeytan değilim
Ve melek de değilim.
Benim annem mutsuzdur. Kardeşim ise Nefise. (değerli)
Ben insanım
Senin gibi
Ve yüreğim apaçık.
''-Seni seviyorum
Çünkü sen kölelerin içinde
Diz çökmeyi reddeden tek kişisin
Hayır diyen
Yürürken gördüm seni
Başın dimdik yukarıda, saçların gür ve siyah
Karanlıkta mesafeleri kaplayan
Çöl fırtınaları içinde
Gülümseyen
Kimse gülüşünü koparamaz senden
Ve bu ince halini alamaz
Bedenin asla eğilmez
Başın da asla eğilmez.''
''-Ben Ganat, Ginan'dan geliyor, Gana sözcüğünün çoğulu.
Ben bir çiçeğim.
Çiçeklerin çölde büyümesi nadir görülür.
Siz, ışıkları söndürüp, tarihle savaşan.
Siz, sadece bilmece gibi konuştuğunuzda kendiniz olan.
Bu yüzden açık konuştuğunuz zaman söyledikleriniz saçmalığa dönüşüyor.
Ben sizin kitabınızdaki iki nokta değilim.
Ben iptal edilmiş bir isim ya da 't' harfinin karnındaki çizgi değilim.
Korkmuyorum.
Siz, kan döken ve yeryüzüne yozluğu getiren.
Siz, elinize bir sopa alıp itaat bekleyen.
Yüzümü kapatmıyorum. Bedenimden utanmıyorum.
Gözlerime rastık çekmiyor, başkasının adını taşımıyorum.
Ben bir cevherim.
Ve cevherler nadiren yeryüzüne çıkar.''