Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

21

Emek de satın alınan ve satılan, miktarı azalan ya da artan diğer tüm eşya gibi bir doğal fiyata bir de piyasa fiyatına sahiptir. Emeğin doğal fiyatı, emekçilerin soylarını bir artma ya da azalma olmaksızın korumaları ve sürdürmeleri için gerekli fiyattır. Emekçilerin sayısını koruyabilmek için gereken güç, emekçinin kendisini ve ailesini geçindirebilme gücü, onun ücret olarak aldığı paranın miktarına değil, o parayla satın alabileceği besin, zorunlu tüketim maddesi ve alıştığı rahatlık düzeyini karşılayacak eşya miktarına bağlıdır. Bu yüzden, emeğin doğal fiyatı, emekçinin kendisini ve ailesini geçindirmesi için gereken besin, ihtiyaç maddesi ve keyif eşyası fiyatı tarafından belirlenir. Besin ve temel ihtiyaç maddelerinin fiyatı yükselirse emeğin doğal fiyatı da yükselir, düşerse emeğin doğal fiyatı da düşer. Toplum ilerledikçe emeğin doğal fiyatı da yükselme eğilimi göstermiştir, çünkü söz konusu doğal fiyatı belirleyen ana mallardan biri, üretilmesi giderek zorlaştığı için pahalanmaktadır. Bununla birlikte, tarımdaki iyileşmeler, yeni piyasaların keşfi ve bu piyasalardan temel besin ürünlerinin ithali, temel tüketim maddelerinin fiyatının yükselmesi eğilimine geçici bir karşı güç oluşturmakta, hatta bunların doğal fiyatının düşmesine bile neden olabilmektedir; dolayısıyla aynı nedenler, emeğin doğal fiyatı üzerinde de aynı etkileri gösterecektir.
Reklam
Bir üretici, her zaman piyasada dolaşan sermayenin bir parçasını da elinde bulundurur; bu parça ise, o üreticinin mallarına olan talebin etkinliğine bağlı olarak büyür ya da küçülür. İpeklilere olan talep yükselir de kumaşa olan talep düşerse, kumaş imalatçısı tüm sermayesini kumaştan çekip ipekli imalatına girecek değildir; işçilerinden bir kısmını çıkarır, bankerlerden ve paralı insanlardan borç talep etmeyi keser; bu sırada ipekli imalatında ise durum tam tersidir: İpekli imalatçısı daha fazla işçi çalıştırmak ister ve dolayısıyla borçlanma gereksinmesi artar; daha fazla borçlanır, böylece de imalatçılardan birinin olağan mesleğini terk etmesine gerek kalmadan, bir işkolundan öbürüne sermaye aktarımı gerçekleşmiş olur.
''Avcılardan oluşan bir ulus içerisinde bir kunduzun öldürülmesi, çok zaman bir alageyiğin öldürülmesi için gerekli emeğin iki katına mal oluyorsa, bir kunduz tabii iki alageyikle değişilecek ya da iki alageyik değerinde olacaktır. Çoğu zaman iki günlük veya iki saatlik emeğin ürünü olan şeyin, çoğu zaman bir günlük ya da bir saatlik emeğin ürünü olan şeyin iki katı etmesi, doğaldır.'' (Adam Smith)

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Önsöz
Yeryüzünün tüm ürünleri, dünya üzerinde emek, makine ve sermayenin bir arada kullanılması sonucu elde edilen her şey, toplumdaki üç sınıf arasında bölüşülür; bu üç sınıf, toprağın maliki, toprağı ekmede gereken mal mevcudu ya da sermayenin sahibi, son olarak da çalışmalarıyla toprağı işleyen emekçiler olarak adlandırılır.
Belirli bir toplumsal aşamada erdemli sayılan bir eylem, başka bir aşamada erdemsizliğe örnek olarak gösterilebilir, ya da yüzyıllardır kınanan bir davranış birdenbire herkes tarafından benimsenebilir.
Reklam
İnsanlık tarihini değiştiren devrim dönemleri hakkında Marx şunları söylemiştir: ''Nasıl ki bir kişi hakkında tüm değerlendirmemizi, bu kişinin kendisi hakkındaki fikirlerine, sözlerine dayanak yapamazsak, devrim dönemlerini de kendi iddialarıyla değerlendiremez, yargılayamayız.'' Demek ki, devrimlere önderlik eden kişiler, bilinçli ya da bilinçsiz olarak, insanlık, kardeşlik, eşitlik gibi soyut kavramlar uğruna mücadele ettiklerini söyleyebilirler. Oysa, devrim dönemlerinin tam olarak kavranabilmesi için bu gibi sözlere değil, sınıflar arası egemenlik savaşına, yani dinamik bir sınıfın bütün engellere rağmen egemenliği eski egemen sınıflardan nasıl koparıp aldığına dikkat etmek gerekir. Devrimler, ancak sınıf kavgası açısından bakıldığında anlam ve değer kazanabilirler.
Sayfa 20 - Yordam kitapKitabı okudu
İdealist diyalektikçi hareket kavramında bir çelişki olduğu için cisimlerin hareket ettiğine inanılır. Materyalist diyalektikçi tersini söyler: Şeylerin gerçek hareketi esastır ve kavram içinde oluşan çelişkiler de bu gerçek hareketten türetilmiştir.
Sayfa 69 - Yordam KitapKitabı okudu
İnsanların geçimlerini kazanma tarzları toplumsal hayatın tüm diğer alanlarını belirler; anlayışları veya '' toplumsal bilinci'' belirler. Başka bir deyişle, maddi toplumsal hayat düşünce hayatı belirler, hatta Marksist bir ifade kullanmak gerekirse toplumsal varlık toplumsal bilinci belirler.
Sayfa 135 - Yordam KitapKitabı okudu
Asalak CEO'lar
Genellikle büyük şirketlerin sahipleri olan kimselerin yönetim ve işletme ile ya hiç ilişkileri yoktur, ya da olsa bile çok azdır. Üretim araçları mülkiyet sahipliğinin, bir zamanlar bir işlevi vardı, şimdi ise işi sadece asalaklıktır. Bir sınıf olarak kapitalistlerin artık hiç gereği yok. Bunları toptan götürüp Ay'a bıraksak, üretim bir dakika bile aksamaz.
Sayfa 64 - yordam kitapKitabı okudu
Emekçi'nin çalışma saati üzerine
İşçi işgücünü, işgünün(sekiz saattir diyelim) bütünü için satar. Şimdi, varsayalım ki, işçiye verilen ücretin değerini üretmek için gerekli zaman dört saattir. İşçi dört saat çalıştıktan sonra işini bırakıp evine gitmez. Asla böyle birşey olmaz. Onu, sekiz saat çalıştırmak için kiralamışlardır. Bu yüzden geriye kalan dört saatte de çalışmaya devam eder. İşçi bu ikinci dört saatte kendisi için değil fakat işverini için çalışır. Emeğin yarısı karşılığı ödenmiş emektir; öteki yarısı, karşılığı ödenmemiş emektir. İşverenin kar kaynağı, karşılığı ödenmemiş emektir.
Sayfa 23 - yordam kitapKitabı okudu
Reklam
Gerçekte, kendinden büyüklerin ortalığı kırıp geçirmesinden sürekli korku içinde bulunan talihsiz ülkelerde, insanlar, mal mevcutlarının büyük bir kısmını, her zaman başlarında dolaştığını sandıkları felaketlerden biri beliriverince güvenilir bir yere götürebilmek üzere el altında bulundurmak için, çokluk, gömüp saklarlar. Bu, Türkiye'de, Hindistan'da, sanırım öteki Asya devletlerinin çoğunda, herkesin yaptığı, olağan işlerdenmiş.
İşçiler, elden geldiğince çok almak; ustalar ise elden geldiğince az vermek isterler. Birinciler, emek ücretini artırmak; ikinciler ise bunu indirmek için, kendi aralarında birleşmeye yatkındırlar. Bununla birlikte, genel olarak, tartışmada iki taraftan hangisinin üstün çıkıp şartlarını ötekine ister istemez kabul ettirebileceğini önceden kestirmek güç değildir. Ustalar sayıca az olduklarından, aralarında çok daha kolay birleşebilirler. Sonra kanun, onların bir araya gelmelerine izin verir yahut hiç değilse, onlara bu birleşmeleri yasak etmez. Oysa, işçilerinkini yasak eder. İşin fiyatını indirmek üzere birleşmeye karşı parlamento kararlarımız yoktur. Ama, bunu yükselteceklere karşı pek çok kanun vardır.
Toprak özel mülk olur olmaz, mal sahibi, işçinin orada yetiştirebildiği veya devşirebildiği mahsulün hemen hepsinden pay ister. Toprak üzerinde kullanılan emeğin ürününden ilk kırpılan, mülk sahibinin rantıdır.
Hem gereç satın almaya hem yaptığını pazara götürünceye dek geçinmeye yetecek mal mevcudu bulunan bağımsız bir zanaatçı, bir usta, emrinde çalışan gündelikçinin ücretlerini de, gündelikçinin yaptığını satmakla o ustanın elde edeceği kârı da kazanmış olur. Bununla birlikte, o sanat adamının bütün kazancına çoğu zaman kâr denir. Burada da, ücretle kâr birbirine karıştırılmış olur.
Gelirini, kendisine ait akçe ile sağlayan bir kimse, bu geliri ya emeğinden ya mal mevcudundan ya toprağından elde eder. Emekten elde edilen gelire, ücret denir. Yöneten ya da kullanan bir kimsenin mal mevcudundan elde ettiği gelire kâr adı verilir. Kendi kullanmayıp bunu bir başkasına ödünç veren kimsenin elde ettiğine faiz veya rıbıh denir. Bu, borç alanın, ödünç verene, paranın kullanılması ile eline geçen kâr etme fırsatı için ödediği karşılıktır.
147 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.