Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Monachopsis

Monachopsis
@Monachopsisy
Sabitlenmiş gönderi
“Seviyorum diyordu ama özlemiyordu, yanındayım diyordu ama uzaktaydı; sadece sözler vardı kendisi yoktu.”
Reklam
Türkiye'de erkek olmak, temelde kadın gibi olmamaktır. Kadın gibi gülmemek, yürümemek, giyinmemek, kadının yaptığı işleri yapmamak yapılıyorsa bile bunun makul sınırlarda tutmak erkekliğin tanımının yapılmasını kolaylaştırmaktadır.
Şehirlerde gelişen medrese kökenli Sünnî düşünce içerisinde ataerkil roller iyice belirlenmiş ve kadına, oynayacağı roller erkek bakış açısı ile öğretilmiştir. Soyun erkekten ilerlemesi, aile reisinin, devlet yöneticilerinin ve ulemanın erkek olması, hepsinden önemlisi devletlerin bir ganimet ve vergi ekonomisi üzerinde kurulu olduğu bir yapıda savaşların erkekler tarafından yapılması, ister istemez, erkeği ön plana çıkartmaktadır. Kadınlar ise çocuklara anne, kocaya da başta cinsel açıdan eştir. Gerçi kırsal alanda ve şehirli kadının dış dünya ile teması farklı bir seyir izlemiştir. Köylü kadınların sıkıntı çektiği konular şehirlerden farklıdır. Fakat köy yaşamı kadına gündelik hayatın içinde olma anlamında daha fazla serbestlik tanımış gibidir. Çünkü onlar temelde ataerkil kültür kalıplar içinde yaşasalar da tarlada, bahçede, sokakta ve pazarda sıklıkla görülebilirler. Şehirlerde ise denetleme daha kuvvetlidir. Zira medreseler ve buna bağlı oluşan resmi-Sünnî dindarlığın yaptırım gücü şehirlerde daha güçlü bir şekilde hissedilmiştir. Fakat bu tür yargılarına genellemekten sakınmak gerekir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hz peygamber: "ilim öğrenmek her Mümine (kadın/erkek) farzdır" dese de eğitimciler Kabisî "kızlara yazı yazmanın öğretilmemesi gerektiği, bunun fitneye sebep olabileceği" kanaatindedir. Tefsirci Kurtubî de benzer bir yorumda bulunmaktadır. Bu da ataerkil düşüncenin yerine ve durumuna göre ne kadar katılaşabileceğini göstermektedir. Çünkü yapısı itibarıyla normatif bir din olan İslam'da geleneğin dinselleştirilmesi çok daha kolaydır. Neticede öyle olmuş, Kur'an ve hadislerde dile getirilmeyen pek çok husus hakkında ulemanın ( ki bunlar erkektir) söyledikleri İslam'ın normatif yapısı ile birleştirilmiş, bunlar İslam'ın görüşü olarak algılanmaya başlanmıştır.
Yine bu süreç içerisinde Judeo-Christian gelenekten ödünç alınan rivayetler İslami renge büründürülerek adeta müslümanlaştırılmıştır. Hz. Havva'nın, Adem'in kaburga kemiğinden yaratıldığı, Hz. Adem'i suça Hz. Havva'nın düşürdüğü, âdet dönemlerinde kirli oldukları için ibadet edememelerinden dolayı dini açıdan yarım kaldıkları, duygusal ve hassas oldukları için âklı meleklerinin yarım olduğu vb. Yahudi-Hristiyan söylemi kadınlara hükmetmek için kullanılan argümanlar haline gelmiştir. Hatta şirkin her türlüsünü reddeden ve teosantrik bir din olan İslam'da neredeyse "kadınların erkeklere yapması gerektiği" yönündeki erkeksi beklentiler hadis formatıyla rivayet edilmiştir. Başka bir diyişle uydurulmuş hadislere dayanarak oluşturulan kadın stereotipleri kadın-erkek ilişkilerini ve kadına bakışını belirler bir hale gelmiştir.
Reklam
Fıkıh (İslam hukuku) ellerinde bulunduran erkekler özel hallerinde kadınların ibadet edip edemeyeceği konusunda bile hüküm vermeye çalışmışlardır. Bu gelenek hala olanca ağırlığıyla devam etmekte, geleneksel yorumu savunan erkekler: "Hayır! İbadet edemez" derken, modern yorumu savunanlar: "Evet! İbadet edebilir" demektedirler. Bu tartışmanın en ilginç tarafı her iki görüşü de savunan ve delillendirenlerin erkek olmasıdır. Kadınların konuya katılımı ya soru sorma ya da erkeklerin açtığı tartışmalarda taraf olma şeklindedir. Henüz kadınlar şunu söyleyememektedir: "siz bu halleri yaşamadığınıza göre tartışmayı bize bırakın." Doğrusunu söylemek gerekirse bunu demeleri de gerek tarihsel süreçte gerekse günümüzde oldukça zordur. Çünkü din bilimlerinde yeterince ihtisaslaşamamışlar, ihtisas yapanlar ise geleneksel yorumların peşinde medrese dindarlığının dar kalıplarını kıramamışlardır.
İslam'ın getirdiklerinin süreç içerisinde artarak devam etmesi gerekirken, bazı konularda ciddi gerilemeler yaşanmıştır. Mesela Hz Ömer devrinde kadınların devlet görevlerinde çalıştırılması uygulamasından vazgeçirmeye başlanmış, yine bu dönemde kadınların cuma ve sabah namazları dahil camiye gelmeleri çeşitli gerekçelerle kerih görülerek adeta engellenmiştir.
Kadın haklarının zaman içerisinde daha da gelişmesi gerekirken, mevcut bazı haklar korunmakla birlikte kadın algısı ve kadının denetlenmesi adeta kurumsallaşmış/kurumsallaştırılmıştır. Sosyokültürel, coğrafi ve tarihsel faktörler kadınların farklı bölgelerde farklı şekillerde algılanmasını zemin hazırlamıştır. Bu süreçte iktidarı elinde bulunduranların örtük ya da açık desteğiyle, İslami ilimler dahil bilgiyi elde etme, kurgulama ve yorumlama süreçleri büyük ölçüde erkeklerin tekeline geçmiştir. Son tahlilde kadının "ne"liği ve "nasıl"lığı tartışmalarını bile erkeklerin yürüttüğü bir dünya kurulmuştur.
Çünkü Ebu Hanife zayıf olarak gördüğü pek çok hadisi değerlendirmeye almadığı gibi, sahabeden müçtehit olmayanların hadislerini de delil olarak kabul etmemiştir. Ancak "hadis ekolü" zayıf da olsa bir sözü Hz peygamberin söylemiş olma ihtimali üzerinde durarak içtihat yapmaktan sakınmıştır. Bu da doğal olarak kadına bakışı etkilemiştir. Tüm bunlarla birlikte islam dünyasında kadına bakışta ve kadına yönelik tavırlarda kayda değer farklılıkları olmuş ise de, ataerkil kültürün egemenliği tartışmasız bir şekilde kendini hissettirmiş, dolayısıyla kadınlar bazı yörelerde göreceli olarak az, bazı yörelerde daha fazla ikincilleşleştirilmiştir.
Kuran'da iyi kadın olarak değerlendirilenler kocalarına kayıtsız şartsız itaat edenler değildir. Zira iyi kadın örneklerinden Firevun'un eşi, kocasını ve onun yaptığı işleri beğenmeyen bir kişilik yapısına sahiptir. Hz. Meryem de hem namus ve şerefini koruyan hem de Allah'a itaat eden bir kadın olarak yüceltilmektedir. Kötü kadınlara örnek olarak gösterilebilecek Ebu Leheb'in hanımı kocasının putperest dini-dünya görüşünü benimsemiş bir karakter olarak karşımıza çıkmaktadır. Hz. Nuh ve Hz. Lut'un eşleri ise kocalarına gündelik hayatta itaatsizlik yaptıkları için değil, onları peygamber olarak kabul etmedikleri için eleştirilmektedir. Buradan hareketle denilebilir ki, Kuran'da belirlenen şekliyle iyi ve kötü kadın olmanın ölçütü kocaya itaat değil, Allah'a itaattir.
Reklam
İslam dini zinayı hem kadın hem de erkek için yasakladığı halde toplumsal yapı zamanla bunu kadın için "ahlaksızlık ve iffetsizlik" erkek içinse " hovardalık ve çapkınlık" olarak kabul etmiştir. Dolayısıyla "aile şerefi adına ahlaki değerleri belirlenen, başta cinselliği olmak üzere yaşamı denetlenen ve sınırlanan kadın olmuştur." Bunun ise İslami bir tavır olmadığı tartışılmaya ak kadar açıktır. Zira bu tür algılamalar ataerkil kültürel ve sosyal yapının ürettiği düşüncelerdir.
Monachopsis
@Monachopsisy·Bir kitabı okumaya başladı
Toplumsal Cinsiyet - Din ve Kadın
Toplumsal Cinsiyet - Din ve KadınAsım Yapıcı
7/10 · 13 okunma
88 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
Aylaklar Kumsalı
Aylaklar KumsalıAlex Nogues
9.1/10 · 306 okunma
400 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Akhilleus’un Şarkısı
Akhilleus’un ŞarkısıMadeline Miller
8.6/10 · 13,5bin okunma
Monachopsis tekrar paylaştı.
1000Kitap'ta Paylaşılan Sahte Alıntılar
Oğuz Atay'ın kitapları için hazırladığım bilgi dolu video: youtu.be/INZw0WFskak Oğuz Atay'a atfedilen saçma sapan Olricli alıntılardan tutun da, Kafka'ya veya Dostoyevski'ye ait olmayan sahte alıntıların varlığını eminim siz de fark etmişsinizdir. Bu konuda YouTube kanalım için hazırladığım ve hepinizin mutlaka izlemesi gerektiğini düşündüğüm yeni videomun linki: youtu.be/TMAyzKtYMI4 "İyi adamlar yalnızlıktan ölüyor. İyi kadınlar ise kötü adamların balkonundan gökyüzüne bakarken." Bu alıntı
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
'ye ait değil! "Beyinlerimiz savaşsın isterdim, ama görüyorum ki silahsızsınız bayım." Bu alıntı
Franz Kafka
Franz Kafka
'ya ait değil! "Bazılarımız şiirlere tutunuyor, Bazılarımız şarkılara... Bazılarımız filmlere tutunuyor’ Bazılarımız kitaplara... Sanırım artık insan, tutunamıyor insana." Bu şiir
Oğuz Atay
Oğuz Atay
'a ait değil! "Kendimi mi öldürsem, yoksa bir fincan kahve mi içsem?" Bu alıntı
Albert Camus
Albert Camus
'ye ait değil! "Bir kadını ortadan ikiye böl, yarısı annedir, yarısı çocuk, yarısı sevgili yarısı aşk. Duyanlar bunu bilmez, görenler anlamaz bunu! Yarısı rivayettir, yarası gece." Bu alıntı
Cemal Süreya
Cemal Süreya
'ya ait değil! Şu kitap alıntılarını artık bizzat kitaplardan okumadan paylaşmayın gözünüzü seveyim. 😩 Bu iletiyi paylaşıp daha çok okuru bilinçlendirebilirsiniz. Ayrıca sizin bu şekilde bildiğiniz sahte alıntılar var mı? Nasıl önüne geçeceğiz bu konunun arkadaşlar?
345 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.