Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Son nefesinde şahadet, mertebesinde şehitlik, kabrinde nur, ahiretinde peygamber şefaati ister.
O El Gaffardır. Çok merhametlidir, dileyenleri affeder.
"Ey insan!
Seni yoktan yaratan, düzgün yapılı ve endamlı kılan, sana ölçülü ve dengeli davranma imkanı veren, (maddi ve aklı yapıda seni üstün kılan) seni dilediği en güzel şekil ve biçimde terkip eden ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir? "
Mektep kitaplarındaki “din” ve “târih” tahripkârlığına verilecek misâller sonsuzdur. Biz burada 1931 Yılı basım tarihli lise târih kitaplarının İslâm tarihi ile alâkalı olan II. cildindeki tek bir paragrafın nakli ile iktifâ etmek istiyoruz. Yüzlerce emsâli içinde dikkatlerinize sunulan bu bir tek paragrafın bile o devirde körpe dimağların nasıl “İslâm karşıtlığı” ile ifsad ve idlâl edildiğini göstermeye kâfi geleceği kanaatindeyiz:
“..Muhammed’in Peygamberliğinin başlangıcına dâir birçok rivâyetler vardır. Bunlar pek çok efsânelerle karışmıştır. Hakikatte Peygamberin ilk söylediği Kuran âyetlerinin ne olduğu katî sûrette malûm değildir. Muhammed uzun bir devirdeki tefekkürlerin mahsulü olan âyetleri lüzum ve ihtiyaçlara göre takrir ediyordu. Bununla beraber kendisini tahrik eden kuvvetin tabiat fevkinde bir mevcudiyet olduğuna samimi sûrette kaani idi. Muhammed’i harekete getiren ilk âmil bu samimi heyecanlar olmuştur. Muhammed hidâyette irticâlen dinî hitâbette bulunan bir vâiz oldu. Vâizlikten Nebiliğe, Nebilikten nihâyet Allah’ın Resulü haline geçti...”
(Bkz. Târih II. İstanbul 1931, sh. 91)
Tahiyyat’taki selamlama ( السلََّمُ عَلَيْكُ أَيُّهَا النَّبِيُّ )
(Esselamü aleyke eyyühen nebiyyü -Ey Allah'ın peygamberi! Selam sana-), kendilerine “Kur’âniyyûn” adını vererek en yanlışı, en doğruyu istismar ederek sunan Sünnet-i Seniyye muhaliflerine bir reddiyedir. Her Müslümanın namazda “Selam senin üzerine olsun!” demesi, “Bize Kur’an yeter!” diyenleri, Sahih-i Buhârî üzerinden Peygamber’le savaşanların dalaletini ifade ediştir.