Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muhammed Mudar ÇAVUŞ

Muhammed Mudar ÇAVUŞ
@Mudar2781
Arapça ve Türkçe lisanından: Türk İslam ve Garp; tarihi, kültürü ve medeniyet. Okumaları
M. Mudar Çavuş
M. Mudar Çavuş
Yüzyllar fetihlerin kapısıdır. Biz mâzide büyük fetihler yapmış bir milletiz. Biliyoruz ki, fethin birçok şekilleri vardır. Kilçla ve şiddetle fetih yapılır. Siyaset ve maharetle fetih yapilır. Kalemle ve hitabetle fetihler yapilır. İmanla telkin de fetihler yapicıdır. Kalb yoluyla yapılmıs sonsuz fetihler vardır. Aşkın dünyamızda nice fetihler yaptığına şahidiz.
Reklam
"Üstad Nurettin Topçu'nun kaleminden çıkan eserler, okuyucuya derin bir haz sunar. Her kelimenin özenle seçildiği ve dikkatle kaleme alındığı bu eserler, gerçek bir katipin işçiliğini taşır. Bu nedenle, sınav döneminde Üstad'a ait eserleri okumak zor bir karar olabilir ancak ben ' Bismillah' diyerek ve içten bir niyetle Büyük Fetih kitabına başlıyorum. Bu konu hakkında tavsiyelerinizi okumak isterim
kendimi uzun zamandır bu kadar müteessir görmemiştim ve nihayet maria pudere samimiyeti ve sadakati öğrenmeden, tahmin etmiş ve yavaş yavaş göz yaşlarımı görmeye başladım gibi bir his geldi, hakikati öğrendiğim ana kadar ne halde olduğumu satıra aktarmanın lüzumu olmadığını düşünüyorum... fevkalade bir rivaye. Nurlar içinde yat

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ama şimdi inanıyorum... sen beni inandırdın... seni seviyorum ... deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum... seni istiyorum... içimde müthiş bir arzu var..
Sayfa 140Kitabı okudu
Reklam
demek beni kıskanmuyorsunuz ha? sahiden beni bu kadar çok mu seviyorsun ?
Sayfa 104Kitabı okudu
en küçük bir noktayı bile saklamadan, çırçplak ruhumu onun önüne sermek için sabırsızlanıyordum. Ona söyleyecek ne kadar çok şeylerim vardı... Bunlarnn, bütün ömrümce konuşsam bitmeyeceğini sanıyordum.
Giderken gene yüzüme bakmıs, o harikulade gözlerini kırk yılllk bir dost gibi kırparak beni selamlamıştı.
yalnızım
- Berlin'de yalnızsınız degil mi? dedi. - Ne gibi? - Yani... Yalnız işte... Kimsesiz... Ruhen yalnız... Nasıl söyleyeyim... Öyle bir haliniz var ki... - Anliyorum, anliyorum... Tamamen yalnızım... Ama Berlin’de değil... Bütün dünyada yalnızım...
Fakat artık değişecektim. Meslek kitapları dışndaki okumayı da azaltacaktım. Benim gibi bir eşraf cocuğunun mesut olmaması için ne sebep vardı?
Reklam
Yalnız bir şeye dayanmak artık benim için mümkün değil: Her şeyi kafamda yalnız başıma saklayamayacağım. Söylemek, bir şeyler, birçok şeyler anlatmak istiyorum... Kime?.. Şu koskocaman dünyada benim kadar yapayalnız dolaşan bir insan daha var mı acaba? Kime, ne anlatabilirim? On seneden beri hiç kimseye bir şey söylediğimi hatırlamıyorum. Boşuna yere herkesten kaçmış, boş yere bütün insanları kendimden uzaklaştırmışım; ama bundan sonra başka türlü yapabilir miyim? Artık hiçbir şeyin değişmesine imkân yok... Lüzum da yok. Demek böyle olması icap ediyormuş. Yalnız söyleyebilsem... Bir kişiye olsun içimdekileri dökebilsem... Bunu sahiden istesem bile artık böyle bir insan bulmama imkân yok... Bende arayacak hal kalmadi... Kalsa da aramam... Zaten bu defteri neden aldım? Küçük bir ümidim olsa, dünyada en sevmediğim bu yazmak işine kalkışır mıydım? İnsanın muhakkak kendini boşaltması lazım... Dünkü hadise olmasaydı... Ah, dün her şeyi öğrenmiş olmasaydım... Şimdi eski ve belki de rahat hayatım devam edecekti...
- Yahu, ne oluyor bunlara? Hemen ölüyor muyuz? diye söylenmişti. Ölsek ne olacak sanki... Onlara ne? Ben onlar için neyim?.. Sonra, daha acı ve insafsız bir tavırla ilave etmişti: - Ben onlar için hiçbir şey değilim... Hiçbir şey değildim... Senelerden beri aynı evde beraber yaşadık... Bu adam kimdir diye merak etmediler... Şimdi çekilip gideceğimden korkuyorlar...
Viyolonsel
Kadın ölmüştü. Ve erkek bunu hissetti. O zaman deli gibi viyolonsele sarılarak çalmaya başladı. "Sonbahar Şarkısı" nı ona duyurmak istiyordu. Dikkatle baktı, kadının gözleri açlacak mı diye baktı. Hayır, acimuvordu.
"Zaten seni burada tek başına görünce benim gibi düşündüğünü anlamıştım. Doğru değil mi ama? Şu dünyayı adamakıllı görmeden, dünyanın ne olduğunu adamakıllı anlamadan buradan gidecek olduktan sonra ne diye buraya geldik sanki? Yaşadığımızın farkına varmayacak olduktan sonra ne diye yaşlyoruz?"
Çöl ve deniz hemen hemen aynı şeylerdi: Her ikisinde de aynı büyüklük, aynı ağırbaşlı sessizlik veya aynı heybetli ve derin bağırmalar... Ve denizde de, küçük, minimini, sinirlendirici teferruat yoktu. İnsan orada yalnız renkten renge giren su damlaları ve devlere benzeyen bir mahlukun yavruları gibi birbirleriyle oynaşan hoyrat dalgalar görebilirdi... Sonra bitmez tükenmez bir genişlikle karanlık ve sıkı bir derinlik... Ve bütün bunlar onu manasız bir tecessüse değil, düşünmeye sevk ederlerdi. Ve sonra buz sahraları...
93 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.