Eternity and a day(theodoros Angelopoulos)
The seven seal(ingmar bergman)
Seven samurai(akira krusowa)
Close-up(abbas Kiarostami)
Bir zamanlar anadoluda(nuri bilge ceylan)
Ulysses gaze(theodoros Angelopoulos)
There will be blood(paul thomas anderson)
Ahlat ağacı (nuri bilge ceylan)
Rashomon(akira krusowa)
The 400 blows(françois truffaut)
Journal
-kumsalda yürürüz
+ida:sonra
-sonra bir köpek alırız, evleniriz, çocuk yaparız, ev kurarız
+ida :sonra?
-her zamanki sorunlar hayat işte
+ida:sonra...
(şu repliği aşamiyorum. Dünya sinema tarihinin en güzel repliklerinden)
"Ölüm entelektüel bir kavramdır çünkü onun hakkında düşünmek ancak arayış içindeki insanın işidir. Ölümden sonrasına dair sorunsal, ölülerin değil kalanların kafasını yormaktadır. Aslolan, nasıl olursa olsun yaşamdır ve geriye kalan her şey bir anlamda sadece retoriktir."
Yönetmen Filmde dilediği şeyi, dilediği ölçüde ancak izleyicinin dilemediği ölçüde çokça kullanmış. (bazı sahneleri izlemekte zorlandim)
Ama cesur ve muhalif yapısı ve bunlarin ötesinde görsel olarak kusursuz bir filmdi. Film boyunca yonetmenin zihnini düşündüm bir zihin ne kadar olağanüstü olabilir diye hayranlık duydum. Alejandro jodorowsky benim gönlümde taht kurmayi başardı diğer filmlerini izlemek için sabırsızlanıyorum.
“En zor olan nedir?” diye sorulduğunda Diogenes şöyle cevap verdi: “Kendini bilmek. Zira benliğimize duyduğumuz sevgiden ötürü kendimize çok önem atfediyoruz.”
Yaşam, her anı doldurulması gereken bir şey değildir. Yaşam, yalnızca farkına varılması gereken bir şeydir. Sürekli gezmenin, film izlemenin, müzik dinlemenin, kitap okumanın, spor yapmanın, sevişmenin, çalışmanın; yaşamın anlamlı olmasıyla bir ilgisi yoktur.
Kierkegaard'nun da dediği gibi, yaşam sert bir içkidir ve onu ağır ağır, saya saya almak gerekir. Koşturmanın faydası yok, her zaman ve her yerde duraksamak gerekir.