Dünyanın bir bölümü olayların denetlenemezliği ve kestirilemezliği içinde savrularak yaşarken, gelişmiş sayılan bir diğer bölümü daha denetlenebilir ve kestirilebilir bir düzene ulaşabilmiş olmanın tek düzeliğinden bunalmaya başlamış gibi.
Bir şair de ne olur evine ekmek taşısın
Durup çocuklarla konuşsun,
Bugün hava güzel olacak desin,
Maça gitsin, bağırsın
Hep kendini deşen bir hançer olmasın şiir
Her şey, herkes Kozmik dansın dansçısıdır. Sizler, ben, bir bitkinin yaprağı ya da bir bilgisayarın devreleri, hepimiz. Dolayısıyla, evrendeki herhangi bir varlığı bizden bazı farklılıklar gösterdiği için küçümsemek, kendimizi küçümsemek olur.
Tele, uzak, uzaktan etkileme gibi anlamlar içerir. Klasik tiyatroda amaç, oyuncuların bir oyunu yorumlayarak seyirciyide katartik bir etki(duyguların boşalma)yaratmasıdır. Dolayısıyla katarsis, oyuncunun değil seyircinin hakkıdır. Oyunun ve oyuncusunun, izleyenlerin duygusal dünyası üzerinde tanımlanması kolay olmayan bazı etkiler yaratmaları beklenir. Bu etki izleyicinin duygusal dünyasını kendisi fark etmeksizin zenginleştirir, kendilerini daha yabancı insanlar, bir gösteriyi izledikten sonra yaşadıklarını düşünceye dönüştürerek kendilerini onun duygusal etkisine yabancılaştırmaya çalışırlar.
Yaşamı kendimize bir takım kesin çizgilerle ısmarlayamayacağımızı kabul etmişsek, telaşa kapılmayıp satranç oyununu bundan böyle fırtınanın bizi götürdüğü yerde sürdürebiliriz. Orada yenilirsek, bu bir yenilgi değil, deneyim olur.
Gelecek düz bir çizgi üzerinde art arda çizilen olaylar şeklinde tasarlanamayacağı için. Düz çizgi üzerinde tasarılar geliştirebiliriz, ama yola çıkıldığı andan itibaren geleceğin bizimle satranç oynamaya başlayacağını da hesaba katarak. Yolumuzda ilerlerken karşılaşı verdiğimiz bir fırtına paniğe kapılmamıza neden olabilir.
Turistin, önceden yapılan düzenlemelere rağmen zaman zaman karşılaştığı engeller, olmaması gereken durumlar olarak algılanır ve yakınma konusu edilir, seyyahın karşılaştığı zorluklar ise yola çıkışının amacıdır.
İnsan olmak adlı kitabının ilk basımının ardından bir dostum, kitabın kendisine ait kopyasını bana imzalatmak istemişti. Kitabın çeşitli yerlerinde oklar çıkarılarak ikimizin de tanıdığı bazı kişileri isimlerinin yazıldığını fark ettim, kendim de dahil. Yani hepimize tanılar koymuş kendince. Dayanamayıp sormuştum: “peki sen kitabının neresindesin?“ Cevap gelmedi tabii, ona göre kitapta kendisinden başka herkes vardı anlaşılan.