Erdal Yalçın, yılmayan , mücadele azmini sürekli koruyan, vazgeçmeyen özürlü bir yazarımızdır.Verdiği mücadeleyi takdirle karşılıyor ve kendisini tebrik ediyorum.
Zeze ile yolculuğumun sonuydu burası. Ve incelemelere bakıp bunu gören için de öyle. Bir hikayeyi daha hüzünlü bitiyorum. Bu yüzden serili kitapları pek sevmiyorum. Çünkü bazılarını okuyup bitirmen uzun sürüyor öyle olunca da yolculuğun sonunda terk edilmiş bir evde, yalnız kalmış gibi hissediyorsun. En azından ben kendi payıma öyle
BABA OLMAK
Baba olmak, bir insanın yaşamında liman olmaktır. Nasıl ki gemiler, açık denizlerde dev dalgaların arasında yol alırken gerçek kuvvetlerini düşlerindeki limanlardan alırlar; çocuklar da yaşamları boyunca karşılaştıkları badireleri arkalarında hep bir babanın var olduğunu bilerek atlatırlar. Baba, umuttur. Kuşlar yuvadan uçtuktan sonra da yuvayı adıyla bekler baba. Baba tek bir renge indirgenemez. Gökkuşağına benzer. Yeni doğmuş bebeğiyle oynarken tıpkı onun yanakları gibi al aldır. Oğluna nasihat ederken coşkun bir mavidir, bir gencin kalbinde esen fırtınaların boyasıyla boyanır. Kızını gelinlik içinde görünce bembeyazdır. Az konuşur, çok susar baba. Hayat değirmeninde öğütülmüş, keder fırınında pişirilmiş, doğru zamanda doğru şeyi söylemek hususunda ustalaşmıştır. Ahlak, aile ortamında kök salar, gelişir. Suyunu annenin ve babanın davranışlarından alır. Merhameti, hoşgörüyü, sadeliği evlerinden, babalarından öğrenen çocuklar, yaşamları boyunca öz güvenle hareket ederler.