Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nurunnisa

Nurunnisa
@NurunnisaK
Avukat
Hukuk/Sosyoloji
4 Şubat
74 okur puanı
Ocak 2020 tarihinde katıldı
Karşılaştığımız Zorluklar
Fakat maalesef hayatta insanın kesin gözüyle baktığı, iki tarafın da ortak bir anlaşmaya vardığını düşündüğü ve her nasılsa aynı konudan sürekli olarak bahsetmelerine rağmen aynı şeyi konuşmadıkları durumlar olabiliyor.
Sayfa 175Kitabı okudu
Reklam
“Yaşadığım hayata karşılık kendimi cezalandırıyorum.”
Sayfa 537 - Dmitri Fyodoroviç
“Böyle olmuştu”daki zamansal içerik Barthes için fotoğrafçılığın özüdür. Fotoğraf olmuş olana tanıklık eder. Bu nedenle genel havasına hüzün hakimdir. Barthes’e göre fotoğrafa düşülen tarih “dikkat çektiği ve hayatı, ölümü, nesillerin kaçınılmaz yok oluşlarını aklımızdan geçirmeye yol açtığı” için fotoğrafın bir parçasıdır. Bu tarih fotoğrafa faniliği, geçiciliği nakşeder. Barthes, Andre Kertezs’in bir fotoğrafına ilişkin olarak şunları söyler: “Kertesz 1931 yılında fotoğrafını çekmiş olduğu küçük öğrenci Ernest’in hala yaşıyor olması mümkün (ama nerede?nasıl?roman gibi?) Günümüzün tamamen sergi değeriyle dolu fotoğrafçılığı ise başka bir zamansallık sunar. Anlatının gerilimine, “romanın” dramatikliğine yer vermeyen, kadersiz, olumsuzluktan arındırılmış bir şimdi tarafından belirlenir. İfadesi romantik değildir

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dijital fotoğrafçılıkta negatif yoktur. Ne karanlık oda ne de banyo gerekir. Öncesinde bir negatif bulunmaz. Pozitiften ibarettir. Olma, yaşlanma, ölme silinmiştir: “(Fotoğraf) sadece (çürüyüp giden) kağıdın kaderine ortak olmakla kalmaz, daha sert bir maddeye basıldığında da aynı derecede fanidir: Canlı bir organizma gibi filizlenen gümüş parçacıklarından doğar, bir an serpilir ve hemen sonra yaşlanmaya başlar. Işık ve nemin hücumuyla solar, zayıflar ve yok olur…” Roland Barthes fotoğrafçılıkla, zamanın olumsuzluğunun oluşturucu öğe olduğu bir yaşam biçimi arasında bağlantı kurar. Ancak fotoğrafçılığın teknolojik koşullarıyla, bu durumda analog oluşuyla ilişkilidir bu. Dijital fotoğrafçılıksa kendini olumsuzluktan daha fazla arındıran bambaşka bir yaşam biçimiyle bağlantılıdır. Doğumu ve ölümü, kaderi ve olayı içermeyen şeffaf bir fotoğrafçılıktır. Kader şeffaf değildir. Şeffaf fotoğrafçılık semantik ve zamansal yoğunlaşmadan yoksundur. Bu nedenle konuşmaz.
Sayfa 27 - Ronald BarthesKitabı okudu
“İnsanın varoluşu” dedi ekrandaki gözlüklü yaşlı adam. “İnsanın varoluşu ona yalnızca verilmemiştir. Ondan istenir de. İnsan varoluşundan sorumludur ve kendisine ne yapmış olduğu sorulduğunda cevap vermekle yükümlüdür. Bu soruyu ona yönelten kendi yargıcıdır, yani kendisi. Böyle bir durumda anksiyete yaşanır. Göreli bir deyimle suçluluk anksiyetesi: Daha kesin bir deyimle, kendini aşağılama ve lanetleme anksiyetesi.”
Reklam
Evren Betimlemeleri
Genişleyen evren bir yaratıcının varlığını dışlamaz, ancak onun işini yapabileceği zamana sınır koyar.
Sayfa 21
Gözlerime gelen damlaları, kirpiklerim arasında tutarak, “Tanrı’dan daha acımasız olmayın,” dedim ona. “Daha sert olmalıyım, ben daha zayıfım,” diye yanıtladı.
Yakın arkadaşlığımız meyvelerini vermişti, benim yanımda kendini denetlemiyordu artık. Her gün beni zorbalığıyla kuşatmaya, eğilimlerine yeni bir yem sağlamaya çalışıyordu, çünkü ruh hastalıkları istekleri, içgüdüleri olan yaratıklara benzer, topraklarını büyütmek isterler.
Daha yumuşacık olan kökleri ana toprakta sert taşlardan başka bir şeyle karşılaşmayan, ilk yaprakları kindar ellerde parçalanan, çiçekleri açar açmaz donan ruhların sessizce çektiği sıkıntıların tablosunu, en dokunaklı ağıdını gözyaşlarıyla beslenmiş hangi yetenek verecek bize?
Sanat üzerine
Şiirin ölmediğini, sanat aşkının yok olmadığını biliyorum. Maddecilik şiiri ortadan kaldıramaz. Bir gün gelecek şiir ve sanat gene varlıklarını, özgürlüklerini, güçlerini duyuracaklar. Cennette sağlıklı bekleyen birer güçlü melek şimdi onlar. Yeryüzünde kirli ruhların üstün geldiğini, pısırık ruhların da duruma yas tuttuğunu gördükçe bıyık altından gülüyorlar. Şiir mi batacak? Sanat mı silinip kalkacak yeryüzünden? Hiçbir zaman! Basitlik mi alacak onların yerini? Ne münasebet! Hayır. Şiir, sanat hala yaşıyor; yalnız yaşamakla kalmayıp insan ruhuna egemen oluyorlar, insan ruhunu yüceltiyorlar. Onların mübarek etkisi her yerde yaygın olmasa hepimiz cehennemde olurduk şimdi... Kendi basitliğimizin, küçüklüğümüzün cehenneminde!
Sayfa 516Kitabı okudu
Reklam
İnsanoğlundan ancak kuşku, aşağılama, zulüm beklediğim için ben de Tabiat Ana’ya bir çocuk gibi sokuldum.
Kendi kurduğum mahkemede önce bellek ifade verdi; o geceden beri beslemekte olduğum umutları, dilekleri, duyguları hatta son iki haftadır içinde bulunduğum ruh durumunu açıkladı. Sonra mantık ortaya çıktı; her zamanki serinkanlılığıyla, süslenmemiş, düpedüz bir öykü anlattı: Benim gerçeklere sırt çevirip düşlere kendimi kaptırmış olduğumu da belirtti. Sonunda ben, kendi kendimin yargıcı olarak, şöyle hüküm verdim: Yeryüzünde Jane Eyre’den daha büyük bir sersem yaşamamış, kendini tatlı yalanlarla kandırıp şerbetmiş gibi ağu yutan bu derece şahane bir budala görülmemiştir!
Şeytana uymak isterseniz, sonra çekeceğiniz vicdan azabından korkun, Miss Eyre. Vicdan azabı bir zehirdir.
Charlotte Brontë’nin Bakış Açısıyla İnsan Doğası
Kadınların çoğunlukla pek sakin olduklarına inanılır, ama kadınlar da tıpkı erkekler gibi duygu sahibidir. Erkekler gibi onlar da zekalarını, yeteneklerini işletmek için bir uğraş, eylem alanına gereksinme duyarlar. Üzerlerindeki baskı pek ağır, sürdükleri yaşam pek durgun olursa acı duyarlar bundan, zarar görürler. Onlardan daha ayrıcalıklı olan erkeklerin, “Kadınlar yemek pişirip çorap örmekle, piyano çalıp nakış işlemekle yetinsin,” demeleri dar kafalılıktır! Bir kadın, geleneklerin kendisi için yeterli saydığı şeylerden daha fazlasını yapmak, öğrenmek isterse onu kınamak, alaya almak düşüncesizliktir.
Sayfa 155Kitabı okudu
Çocukların duyguları güçlüdür, gelgelim duygularını çözümleyemezler. Duyguların çözümlemesi düşüncelerini bir ölçüde etkilese bile vardıkları sonucu sözle belirtmesini bilemezler.
134 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.