Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hacer Kara

Hacer Kara
@Ofly
Kendine rastlamadan ölenler, kimin hayatını yaşamış ve kendileri değilseler kim olarak ölmüşlerdir?
İstanbul
İstanbul, 29 Kasım
531 okur puanı
Temmuz 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
392 syf.
·
Puan vermedi
·
118 günde okudu
Freud ve Psikanaliz
Freud ve PsikanalizCarl Gustav Jung
8.7/10 · 122 okunma
Reklam
Psikolojik geçmişin önemiyle ilgili iki görüşü tıpkı burada yaptığımız gibi keskin bir şekilde karşılaştıracak olursak böyle bir çelişkiye yuvarlanırız. Gerçekte sorun, şu mu yoksa bu mu sorunu değildir. Doğuştan kaynaklanan belli bir duyarlılık özel bir geçmiş, çocukluk dönemine ait olayları özel bir biçimde yaşamayı üretir, bu olaylar da sonuçta çocuğun dünyaya bakışının gelişimini etkiler. Güçlü bir etki bırakan olaylar duyarlı insanlarda mutlaka bir iz bırakır. Bazıları bu etkiyi ömür boyu taşır ve bu tür olaylar kişinin bütün zihinsel gelişimini belirgin bir şekilde etkiler. Çirkin ve düş kırıklığı yaratan cinsel deneyimler duyarli bir kişiyi yıllar sonra bile korkutmaya devam eder, öyle ki salt cinsellik düşüncesi bile büyük dirençlere yol açar.
Sayfa 169Kitabı okudu
Libidonun gerilemesi
Libido bir engelle karşılaştığında birikerek su baskınına yol açan bir nehre benzetilebilir. Eğer bu nehir daha önce üst noktalarda başka kanallar oluşturmuşsa aşağıdaki birikme bu kanalların da dolmasına neden olacaktır. Bu kanallar da önceki gibi suyla dolu olunca gerçek nehir yatağı gibi görünecek, ancak bunlar ana yataktan farklı olarak geçici
Sayfa 157Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çünkü bazı kadınlar zihin güçleriyle değil tamamen duygularıyla düşünebilirler, o kadar ki onlara sanki bazı şeyleri hiç düşünmemişler gibi gelebilir.
Sayfa 154Kitabı okudu
En zeki hastalar dahi daha en baştan yaşamlarındaki komplikasyonlarla nevrozların altında çocuksu duygusal davranışları yanlarında sürüklemelerinin yattığını görememektedirler. Çocuğun küçük dünyası veya aile çevresi büyük dünyanın modelidir. Aile çocuk üzerinde ne kadar etkili olursa o çocuk bir yetişkin olduğunda büyük dünyada eski küçük dünyasını görmeye o kadar yatkın olacaktır. Kuşkusuz bu bilinçli bir zihinsel süreç olarak görülmemelidir. Tersine, hasta bugün ile o zaman arasındaki farkı hisseder ve görür ve elinden geldiğince uyum sağlamaya çalışır. Muhtemelen mükemmel bir şekilde uyum sağladığına bile inanır, çünkü zihinsel açıdan durumu kavramaya yetkin olabilir, ama bu duygularının, zihinsel içgörüsünün epeyce arkasından gelmesini engelleyemez.
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
Kural olarak yazgılarımız psikolojik eğilimlerimizin bir sonucudur.
Sayfa 134Kitabı okudu
Çocuklukta çok yönlü sapkın cinsellik
Daha önce de açıkladığım gibi, görünüşe göre travma etkisi yaratan çocuklukta cinsel fantezi-faaliyetinin keşfi, önceki tüm görüşlerin aksine, çocuğun tamamen gelişmiş bir cinselliğe hatta çok yönlü sapkın bir cinselliğe sahip olması gerektiği varsayımına yol açtı. Buradaki cinsellik genital işlevler ve öteki cins üzerinde yoğunlaşmaktan çok çocuğun kendi bedenine dönüktür, yani otoerotiktir. Buradaki cinsel ilgi başka bir kişiye yönelik olsaydı, çocuk açısından o kişinin cinsiyetinin bir önemi olmazdı. Dolayısıyla çocuk pekâlâ "homoseksüel" olabilirdi. Var olmayan, yerel cinsel işlev yerine, sonraki sapkınlıklarla yakın benzerlikler gösterdiği için, bu bakış açısından sapkın eylemler olarak görülen kötü dediğimiz birtakım huylar vardır.
Sayfa 108Kitabı okudu
İlk başlarda nevroz kuramı tamamen travma kavramına paralel olarak gelişti. Freud daha sonraki araştırmalarında, yaşamın ilerleyen dönemlerindeki travmatik deneyimlerin belirgin bir rol oynamadığı sonucuna vardı, çünkü bunlar ancak belli bir yatkınlık üzerinden etkili olmaktaydı. Bu gizemin çözülmesi gerekmekteydi. Freud histeri semptomlarının kökenini araştırırken, analitik çalışmanın çocukluğa geri götürdüğünü fark etti; bağlantılar bugünden uzak geçmişe doğru uzanmaktaydı. Zincirin ucu erken çocukluk döneminin sisleri arasında kaybolma eğilimi göstermekteydi. Fakat nevroza yol açan sonraki olaylarla kesinlikle bağlantılı olan bazı cinsel sahnelerle ilgili -aktif veya pasif- anılar tam da bu noktada su yüzüne çıkmaktaydı. Bu sahnelerin temel yapısını anlamak için Freud'un çalışmalarıyla yayımlanmış analizlere bakmak gerekmektedir.
psikanaliz insanları göründükleri gibi değil oldukları gibi kabul etmemizi gerektirir. İnsanların çoğu olmadıkları kişi olmak istediklerinden ve bu yüzden de önlerinde dolaşan bilinçli ya da bilinçdışı ideallerle özdeşleştirdiklerinden, birey baştan itibaren toplumun telkiniyle, kendisini olduğundan farklı hissettiği gerçeğinden başka bir şey görmez olur. Tuhaf ama bu kural herkes için geçerlidir, bir tek uygulandığı kişi hariç.
Şunun tekrar tekrar vurgulanması gerekir ki, pratik ve teorik psikanaliz anlayışı analitik kendilik-bilgisinin bir işlevidir. Kendini tanımanın olmadığı yerde psikanaliz yeşeremez. Ancak insanlar kendilerini tanıdıklarını düşündükleri zaman da bu bir paradoks oluşturur. Herkes kendinden oldukça emin bir şekilde kendini tanıdığını söyler. Fakat bu kesinlikle doğru olmayıp kendine duyduğu saygıdan ayrı düşünülemeyen çocuksu bir yanılsamadır.
Reklam
Freud rüya- düşüncesini oluşturan arzuların kesinlikle kişinin kendi kendine açıkça itiraf edebileceği dilekler değil, rahatsız edici niteliklerinden dolayı bastırılmış istekler olduğunu söylemektedir; bu arzular uyanık durumdayken bilinçli düşüncenin dışında tutuldukları için dolaylı olarak rüyalarda su yüzüne çıkmaktadır.
Özetlersek, Freud'un şimdiki histeri anlayışını şöyle ifade edebiliriz: a. Şu ya da bu şekilde bir sapma gösteren erken gelişmiş bazı cinsel faaliyetler bünyesel temelde gelişme gösterir. b. Bu faaliyetler başlangıçta gerçek histeri semptomlarına yol açmaz. c. (Fiziki olgunluktan önce psikolojik düzlemde başlayan) Ergenlik döneminde fanteziler çocuksu cinsel faaliyetlerin kümeleştiği yönde eğilim gösterir. d. Bedenden (tesirden) kaynaklanan nedenlerle kümeleşen fanteziler bilincin diğer içerikleriyle bağdaşmayan ve dolayısıyla utanma ve iğrenme yoluyla bastırılan düşünce komplekslerinin oluşmasına yol açar. e. Bu bastırma libidonun bir sevgi-nesnesine aktarımını beraberinde getirir, böylelikle şiddetli duygusal çatışmaya yol açar ve bu da fiili hastalığın ortaya çıkmasına ortam hazırlar. f. Hastalık semptomlarının altında libidonun bastırmayla mücadelesi yatmaktadır; dolayısıyla semptomlar anormal cinsel faaliyetten başka bir şeyi temsil etmez.
Üzerinde durulacak ilk şey Freud'un cinsellik anlayışının olağanüstü genişliğidir. Bu kavram yalnızca normal cinselliği değil bütün bozuklukları da kapsamakta ve psikoseksüel sapmalar alanına kadar uzanmaktadır. Freud'un cinsellik anlayışından yalnızca cinsel içgüdü anlaşılmamalıdır." "Libido sexualis"ten ödünç alınan bu kavram her şeyden önce psişik yaşamın iradi cinsel bileşenlerini, sonra tutku ya da arzuyu ifade etmektedir. Freud'un anladığı şekliyle çocukluk cinselliği, libido uygulaması ya da "yatırımı" için bir olasılıklar demetidir. Bu aşamada normal bir cinsel hedef yoktur, çünkü cinsel organlar henüz tam olarak gelişmemiştir. Ancak psişik mekanizmalar oluşum halindedir. Libido bütün olası cinsel faaliyet biçimleri ve aynı zamanda sapmalar -yani sabit hale geldiklerinde gerçek sapkınlığa dönüşen cinselliğin her biçimi- arasında dağılmıştır. Çocuğun aşamalı bir şekilde gelişimi sapkın eğilimlerin libidinal yatırımını yavaş yavaş ortadan kaldırır ve normal cinselliğin gelişimi üstünde yoğunlaşır. Bu süreçte serbest kalan yatırımlar yüceltmelerde yani yüksek zihinsel işlevlerde itici güç olarak kullanılır. Normal birey ergenlik döneminde ya da ondan sonra nesnel bir cinsel hedef bulur ve bununla beraber cinsel gelişimi de sona erer.
Travmatik tesirin kendini normal bir şekilde boşaltamayarak tutulmasının nedeni, içeriğinin kişiliğin geri kalanıyla bağdaşmadığı için bastırılmak zorunda kalmasıdır.
Freudcu histeri kuramı
Tesirlerin yarattığı uyarım bir dizi somatik innervasyona dönüştürülür ve böylece kendini tüketerek "sinir merkezlerinin tonusunu" onarır. Bu yolla tesir "boşalır". Histeride durum farklıdır. Burada travmatik deneyimi Oppenheim'ın ifadesiyle söyleyecek olursak- "anormal bir duygusal tepki dışavurumu" izler." Beyin içinde olan uyarım doğrudan, doğal bir şekilde boşaltılmak yerine, ya yeni ya da eskilerin yeniden şiddetlenmiş hali olan patolojik semptomlar üretir. Uyarım yazarların "uyarım dalgasının dönüşümü" adını verdiği anormal innervasyonlara dönüştürülür. Tesir normal bir şekilde ifade edilmez, uygun innervasyonlarda normal bir çıkış yolu bulamaz; boşaltılamaz ve "engellenir". Dolayısıyla sonuçta ortaya çıkan histerik semptomlar tutulmanın dışavurumları olarak görülebilir.
2.501 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.