Tu semper manebis mea primula...
Bir gün baksam ki gelmişsin...
Mısıra sultanı kuyudan gelir…
Karanlık etrafını sardığında, kendine kalbindeki ışığı hatırlat…
Benim için her şey, ancak seninle ilintili olduğu ölçüde vardı, hayatımdakilerin hepsi ancak seninle bağıntılı olduğu ölçüde anlamlıydı. Bütün hayatımı değiştirmiştin...
Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım,
Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamış mazide,
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım…
.
.
.
Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım,
O mücella çehreni izleseydim ebedi,
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım…
.
.
.
Yağmur; bir gün elini ellerimde bulsaydım,
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme,
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım…
Söyle, nasıl aşarım pişmanlık dağlarını
Yeniden bir Nil olup taşar mıyım çöllere
Kim giydirir başıma tacını nihayetin
Kim takar bileğime hürriyet künyesini
Karada balık gibi nasıl yaşarım, söyle…