Bir kitabı okurken hiç bu kadar gülmemiştim. Basit ve sıradan anlatımın içinde yakaladığımız gerçekler bize eğlenceli bir üslupla sunulunca keyifli bir kitap okumuş oluyorsunuz.
Ağır edebi, felsefi ve psikolojik kitaplara biraz ara verip kitap okurken eğlenmek istiyorsanız okuyun derim.
Ben filmi yapılmadan önce okumuştum, belki de bu yüzden yeterince keyif aldım, filmini izleyenler konuyu bildiği için aynı keyfi alır mı bilemiyorum.
Kitabı baştan sona okumanıza gerek yok, yazarın tavsiyesi de bu yönde zaten. İstediğiniz zaman rastgele bir sayfa açın ve karşınıza çıkan 2-3 sayfalık masalı okuyun. Bu yönüyle eğlenceli, masal olarak okumak huzur verici, her masalın sonundaki mesaj düşündürücü. Sonuç olarak keyifli ve hem kendinize hem de her yaş grubundan sevdiklerinize hediye edilebilir nitelikteki anlamlı bir kitap.
mum yanar
mum ışıldar
kendileri yoktur gölgeleri oluşur
ferinden korkulsa da rahmetin
yenilmez toprağa can katmanın kudreti
bir ömre kaç hayat sığar
görülecektir…
mum aydınlar
Bu derede, bu bulutun gölgesi,
Yalnızca bir anlıktır.
Bir daha tekrarlamaz asla.
Dere gider bir yana,
Bulut gider bir yana,
Sen kalırsın ortada.
Son vapurda, bir kadına rastlar,
Kibarca gülümsersin.
Kaybettin, geri gelmez artık.
Vapur gider bir yana,
Kadın gider bir yana,
Kalbin kalır ortada.
Yalnızca bir anlıktır mutluluk.
Sevdalar, heyecanlar;
Hepsi bir anlık.
Kalansa, tortusudur hayatın,
Yalanlar ve acılar;
Bir de yalnızlık.
Ölen ustasının katilini aramak için yola çıkan keşiş ve başına gelenlerin anlatıldığı, Tibet’in kutsal topraklarından çıkmış bir yol hikayesi.
Gerçek sandığımız bu dünya aslında, sadece huzursuz zihnimizin boşluğa yansıttığı çeşitli gölgelerden oluşmuyor mu? Her şey zihinden doğar ve zihne dönüp yok olur…
“Pek çok düşünür bir başkasını anlamanın, hissetmenin, kişiyi hakikate en çok yaklaştıran ve kendi gerçeklerine götüren yol olduğunu söyler.”alıntısı aslında bu tür gerçek hayat hikayelerinden uyarlanan eserlerin neden önemli olduğunu en güzel şekilde tanımlamış.
Sıkmadan ve akıcı bir dilde, her okuyucunun anlayabileceği sade anlatımlı bir eser yaratmış
Gülseren Budayıcıoğlu
Kendi farkındalığına ulaşmaya çalışan herkesin bu tür eserlere zaman ayırması gerektiğini düşünüyorum.
“Okuduğunuz kitaplar ruhunuzda bir iz bırakabiliyorsa, gözlerinizi yorduğunuza değmiş demektir.”
Kesinlikle iyiki okumuşum dediğim bir kitap oldu
Dünya tarihine kötü veya iyi damgasını vurmuş Liderleri tanıyabilmek ve yaptıklarının nedenini, nasılını anlayabilmek için onlar hakkında yazılmış kitapları okur, belgesel veya filmlerini seyrederiz. Her aldığımız bilgi ile biraz daha tanır ve aklımızdaki sorulara cevap buluruz.
Bu kitap; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda önderlik ederek Dünya tarihine damgasını vurmuş Büyük Lider Mustafa Kemal Atatürk’ü biraz daha anlayabilmek ve tanıyabilmek adına okunması gereken ve hatta şahsi fikrim okullar da da okutulması gereken tarihi belge niteliğinde bir eser.
Kitabı okurken film seyrediyormuşum gibi hissettim. Her karakteri merak edip, kaybettiğimi sanıp korktuğum anda kaybetmediğimi görüp sevindim ve her karaktere ayrı ayrı üzüldüm, en çok da bu kadar derin hüzün dünyasına sahip olmadan bu eserin ortaya çıkamayacağını düşündükçe
Sabahattin Ali ve onun gibi yazarların bu dünyada kendilerini yalnız hissetmelerini sağlayacak kadar derin iç dünyaları ve yaşamı bizlerden farklı algılayışları, yorumlamaları olmasa bu tür eserler olmayacak. Onların derin hislerinin ağırlığını düşündükçe üzülmemek ve bize hazır sunulan tüm eserlere okur olarak sahip olduğumuz için kendimizi mutlu ve şanslı hissetmemek elde değil.
“Hiçbir yaptığımdan pişman olmıyacağım.” diye bir karar vermişliğiniz var mıdır? Benim vardır. Çok da faydasını gördüm. Bundan bir hayli zaman evvel böyle bir karar vermemiş olsaydım, üzüntülü günlerimin sayısı muhakkak ki daha fazla olurdu.
Orhan Veli Kanık
Özledikçe tekrar tekrar okuduğum, şimdiye kadar tanışmamış olanların muhakkak tanışması gereken, senden, benden, bizden bir şair, yazar
“Etrafımda nasihat edenler vardı ama asıl ihtiyacımın sohbet edebileceğim bir mentor olduğunun farkında değildim.”
Samimice ve verimli sohbetler yapabilmek, hayatımızda rehberliğine inandığımız değerler bulabilmek her geçen gün çok daha zorlaşıyor maalesefki. Tabi bunun birçok sebebi var, bence en önemlilerinden birisi de artık güven duygumuzun her geçen gün yok olması ve buna karşı savunma olarak ördüğümüz duvarlarımız, bu durumda kitaplar ve okumak hayat kurtarıyor gerçekten.
Sohbet havasında yazılmış olan bu kitap,
Doğan Cüceloğlu nun hata ve yanlışlarını da dile getirmesiyle samimi ve içten bir temas yakalıyor okurla ve tabiki bilgi paylaşımlarıyla mentorluk (rehberlik) ediyor okuruna.
Bir nefeste okunacak, akıcı ve sürükleyici tam bir
Stefan Zweig klasiği. Benim Satranç dan sonra ki favorim oldu.
Çocukların nasılda derin bir iç dünyalarının olduğunu, algılarının nasıl yalın ve hislerinin, sezgilerinin ne denli kuvvetli ve zaman zaman yetişkinlerden daha akıllı ve cesur olduklarını gösteren, hatırlatan bir eser olmuş. İnsan bu kitabı okurken kendi çocukluğundaki iç dünyasını hatırlamadan edemiyor ve yetişkin zamanlarında çocuklarla daha özenli ve zekice iletişim kurması gerektiğini hatırlıyor.
Kitabın orjinal adı Ahmaklığa Övgü;
Ahmak : Aklını gerektiği biçimde kullanma yeteneği olmayan, zekası pek gelişmemiş, aptal, bön, budala (kimse).
Aklını gerektiği biçimde kullandığını düşündüğü için diğer insanları aptallıkla, ahmaklıkla suçlayan ve kendisini onlardan farklı bir yere koyan herkesin muhakkak okuması gereken bir kitap. Zira Erasmus da bu kitabı dönemin entellektüellerini eleştirmek ve kendini zeki sayan herkesi yermek için yazmış.
İnsanın yaradılışında, doğasında, özünde ahmaklığın olduğunu ve bunu ne yaparsa yapsın yok edemeyeceğini, çünkü özü yok etmeye çalışmanın asıl en büyük ahmaklık olduğunu söyleyen ve tüm söylemlerini örnekler (doğa, yaşam, mitolojik hikayeler, tanrılar, ünlü filozoflar, v.b) vererek kanıtlamaya çalışan, dahilik ile ahmaklık arasında gelgitlerle düşündüren, yergi ve övgülerle dolu bir eser,
“Ben insanı sadece sevmiyorum, ona hayranım. Yeni bir insan tanımak, yeni bir şeyler keşfetmek gibidir benim için”
Kitabın adında da yer aldığı gibi “ Bir Psikiyatristin Not Defterinden” akıcı ve yalın anlatım ile harmanlanmış gerçek yaşam hikayeleri.
“Sana, beni asla tanımamış olan sana”
Bir kadının karşılıksız aşkını ve bu aşkın iç dünyasında yarattığı duyguları ile oluşturduğu kaderini anlatan, mektubun sahibi Bay R’nin mektubu bitirdikten sonra nasıl bir tepki vereceğini merakla beklediğiniz şahane bir öykü.