Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rojbin Dağ

Ben mecbur bir insanım: yazmaya mecbur, öğrenmeye mecbur, çalışmaya ve hayal gücünü durmadan bilemeye mecbur. Bu hayata dair bir kaydım olsun istiyorsam böyle olmalı. Çünkü varlığımı kanıtlayacağım, bu dünyada adının yankısını bırakacağım bildiğim başka hiçbir şey yok elimde. Yoksunluğun diğer adıdır mecburiyet.
Reklam
İstemeyi bir bilgi ve duygu işi değil de alışkanlıklardan doğan kolaylık ve yönelimlerle açıklamak gerekiyor belki de, neden olmasın ki? Benim, ne istediğimi bilemememin izahı böyle olabilir sanırım. Hayat koca bir orman ve ben hep çeperine yapışıp kaldığımdan ağaçlardan, yaprak ve meyvelerden ve en önemlisi de suyun gövdeye yürümesinden uzak kaldım.
İnsan kendi isteklerine benzer. Oysa ben ne istediğimi tam olarak ne istediğimi hiç bilmiyorum. Hayat o kadar geniş ve uzun bir yol ve ben ondan öyle uzağım, onu öyle sahipsiz bıraktım ki, ne istediğimi bilmiyorum. Her şey özgürlükle başlayacak ama ben ne istediğimi bilmesem de istemekten geri durmuyorum.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
279 syf.
·
Puan vermedi
·
14 günde okudu
Cehenneme Övgü
Cehenneme ÖvgüGündüz Vassaf
8.6/10 · 9,9bin okunma
Reklam
Çağımızda sözüm ona dürüst ilişki, iki tarafın da tüketici olduğu, birbirini tükettiği, birbirinden tükettiği bir ilişkidir. Aile evi, bu durumda, insanların birbirlerine arzularını, taleplerini bildirdikleri bir geneleve dönüşür. Genelev eve taşınmış, adına da aşk denmiştir. Aradaki tek fark, ilişkinin “eşitlik” üzerine kurulmuş olmasıdır.
Sayfa 268Kitabı okudu
Yaşam aşktan üstündür. Aşk yaşamın bir parçasıdır. Yaşarken severiz. Severek ve acı çekerek yaşarız. Acı çekmek de, sevmek de yaşama aittir. Yalnız sevmeyi seçmek ve acı çekmeyi reddetmek yaşamı reddetmek demektir. Sevgisizlik yüzünden çoğu kez dramatik ölümlere sürüklendiğimiz halde, aşkla birlikte yaşadığımız pek nadirdir.
Sayfa 267Kitabı okudu
Yaşam, aşk uğruna inanç ve davranışlarını tümüyle değiştiren kişilerle doludur. İşte bu mutlak teslimiyet yüzündendir ki aşk sürekli olamıyor. Aşka sahip çıkmakla, aşkı bitirmiş oluyoruz. Aşkı yaşarken geliştirilen ifadeler ve jestler giderek yoğunluğunu ve içtenliğini yitirir; sonunda ilişki biter.
Sayfa 264Kitabı okudu
İnsanın sevdiğine sahip olma tutkusu aşkın kendisinden ağır basmaya başladığı an, bu aşk değildir artık. Aşk yaşamdan güçlü olamaz, özgürlükten yoksun olarak da varlığını sürdüremez. Aşkın totalitarizmi, kıskançlıkta da kendini gösterir. Aşk kavramımız totaliter olmasaydı, aşk ile kıskançlığın aynı kişide varlığını yan yana sürdürmesi olanaksız olurdu. “Kıskançlık sürekli bir ilişkinin besinidir,” diyor Proust. Ama neler pahasına?
Sayfa 265Kitabı okudu
Özgürlük, ebediyet ve sonsuzluk duygusundan, zamana bağlı olmamaktan, 'an'ın tutsağı olmamaktan, o aldatıcı sihirli 'an'ı bir kurtarıcı gibi görüp beklememekten kaynaklanır. Zamanın olmadığı yerde özgürlüğü duyumsayabiliriz ancak.
Sayfa 260Kitabı okudu
Reklam
Gelecekteki sihirli 'anların hayalini kurarız. Bunlar bizi hayat yolu üzerinde belli bir noktaya doğru götürseler bile, bir yandan da yaşamın ayağımızın altından kayıp gitmesine yol açarlar. 'An'ları beklerken yaşamı elimizden kaçırırız. 'Anları beklerken yaşama karşı körleşiriz.
Sayfa 257Kitabı okudu
Hepimiz, belirsizce belirlenmiş bir sürecin parçasıyız. Sürer gideriz. Kimi zaman akıntıyla birlikte, kimi zaman akıntıya karşı kürek çekerek. Kimi zaman direnir, boğuluruz. Kimi zaman yorgun düşeriz, çıkarız sudan. Boğulsak da suyun üstünde de kalsak, önemi yok. Hepsi yaşam çünkü. Sudan çıkmak dışında. Ama sudan hiç çıkılmaz. Kıyı diye bir şey yoktur. Tek kıyı, intihar. O da yaşamın bir parçası mı? Bir 'an'ın dondurulması değil mi o da? Bütün o yaşam-geçmiş, şimdi ve gelecek- intihar eyleminin o bir tek 'an'ı içinde dondurulmuştur. Neden? O 'an' abartılmaktadır da ondan. O 'an'ın, hayatın belirlenmesinde totaliter bir gücü vardır da ondan.
Sayfa 253Kitabı okudu
Sanki yaratmak, erkekle kadının bir iki dakikalık çiftleşmesine bakacak kadar basit bir şeymiş gibi. Anne ve babalar çocuğun kendi özgürlüğü içinde büyüyüp gelişmesine nadiren izin verirler. Çocuk çoğu zaman, anne ve babasının kişisel arzu ve hayalleri ile mevcut toplum düzeninin standartlarına göre yoğurulur.
Sayfa 245Kitabı okudu
Hiç durmadan sonsuza dek akıp giden bir sürecin parçasıyız biz. Zaman içinde donmuş evrimin ya da yaratılışın son noktası değiliz. Bir gelişimiz olduğu gibi bir gidişimizi de olacak. Biz bir sonuç değiliz. Bir son da değiliz. Daha; görkemli, daha güçlü, daha güzel bir hedefe doğru yükselmiyoruz. Bir amacımız yok. Önceden belirlenmiş bir kaderin parçası değiliz. Durmaksızın değişen bir sürecin parçasıyız yalnızca.
Sayfa 233Kitabı okudu
Yaratıcılıkta da çatışma vardır. Ama bu çatışma değer sistemleri arasında değil, insanla, onun daha fazla işitmek, görmek, dokunmak, yaratmak için verdiği sonsuz arayış arasındaki çatışmadır.
Sayfa 230Kitabı okudu
1.045 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.