“Mademki son temsilcileriyiz Gezegen’in iyiliği için yaşatılması elzem bir medeniyetin, bizi durduracak tek “gerçek”, soğuyan Güneş’in dünyamızı yarı yolda bırakması ihtimali olmalı.”
Alev Alatlı
Ateş ısıtabilir veya yakıp yok edebilir.
Su susuzluğu giderebilir veya boğabilir.
İnsan ilişkileride böyledir.
Birbirimizi hem var edebilir hem de yok edebiliriz.
Hem travma oluşturabilir hem de iyileştirebiliriz.
Dünyevî konularla ilgili ümitvar olmak da mümkündür. Kişi mal, çocuk, eş, görev veya bir hastalığın izale edilmesini, kaybolan bir kimsenin bulunmasını ümit edebilir. Nitekim Hz. Yakub, dünyevî kayıpların bulunması hususunda oğullarına ümitli olmalarını öğütlemiştir:
"Ey oğullarım! Gidin de Yusuf'u ve kardeşini iyice araştırın, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez."
Yusuf 12/87
Peygamberimiz buyurmuşlar ki:
"Allah'ım! Kendimi Sana teslim ettim, işimi sana havale ettim. Arkamı sana dayadım. Ümidim Sendedir, korkum da Sendedir. Sığınağım yanlız Sensin. Allah'ım! İndirdiğin kitabına, gönderdiğin peygamberine iman ettim."
Yatağına vardığında önce namaz abdesti gibi bir abdest al, sonra sağ tarafına uzanıp şu duayı oku:...
Eğer bu duayı okur da o gece ölürsen fıtrat üzere yani Müslüman olarak ölürsün.
Her kim taybenin tüm özelliklerine vakıf olmak
Onda var olan ile var olmayanı müşâde etmek isterse
Taybe'nin alimi es-Semhûdî'nin telifi Vefâü'l Vefâ bi-Ahbâri Dâril'l Mustafa sav.'i tastamam bir okusun.
#imamsemhûdîkampı #büyüklerinayakizleri #siyervakfı #ibrahimbarca #vefâülvefâokumaları1
Değersizlik duygusu yüksek insanlar, kurtarıcı rolüne girerek, her sıkıntısında yardımına koşarak destek verdiği insan;
Güçlendiğinde ilk bırakacağı insan SENSİN!
Çünkü sana her baktığında ona o zayıf günlerini hatırlatıyorsun.
İfratta değil, Dengede kal.
Unutma, Körün gözü açıldığında kıracağı ilk şey bastonudur. Zekiye Tilki
Yılın en uzun gecesinin hangi gece olduğunu müneccimle ile takvim düzenleyenler asla bilemezler. Onun hangisi olduğunu ancak gama müptela olmuş âşık bilir.
Sadî anlatıyordu:
"Henüz toy bir delikanlı idim. Şiraz'da bir kızı sevmiştim. O da bana karşı ilğisiz değildi. Birkaç kez de buluşup konuştuk. Sonra araya ayrılık girdi. Ben gurbetlere gittim. On yıl onun aşkıyla coşup taştım, hasretiyle yanıp kavruldum. Nihayet yurduma geri döndüğüm vakit ilk işim onu aramak oldu. Beni görür görmez başladı siteme:
" A Sadî! Meğer ne kadar vefasızmışsın!...
Bunca yıl geçti aradan, ne bir haber, ne bi mektup..."
. Ona dedim ki :
"Ey sevgisi kalbimde yer edinen selvi boylu!...
Senin yüzünü görme bahtiyarlığından ben mahrum iken, o şerefi postacıya mi bağışlasaydım?!..."