Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Salih Büyükkal
Salih Büyükkal
@Salih2_0
İzmit
12 okur puanı
Ocak 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Türk toplumunun medenileşme sancılarının bir hayat kesiti üzerinden anlatıldığı bu eser ismini İstanbul'un iki semtinden almaktadır. Darülelhanda ud eğitimi alan Neriman, annesini kaybettikten sonra babası Faiz Bey ve hizmetçileri Gülter ile senelerdir Fatih'te oturmaktadır. Faiz Bey'in de oğlu gibi gördüğü, senelerdir Neriman ile görüşen Şinasi de Darülelhanda kemençe eğitimi almaktadır. Şark kültürünü benimseyen ve değerlerine sahip çıkan Faiz Bey'in Şinasiyi bu kadar çok sevmesinin neden iyi ahlakının yanı sıra onun da bu kültüre bağlılığıdır. Neriman ise yıllardır bu hayatın içinde olmasına rağmen içinde hep bir batının şaşaalı hayatına özlem vardır. Ancak bu duygularının dışa vurulması Darülelhanda tanıştığı Macit ile daha kuvvetli olmuştur. Bunun sebebi Macit'in yaşam tarzının daha çok batılı olmasındandır. Neriman da bu hayatı bırakıp daha iyi giyinmek, daha güzel sürünmek, balolara katılmak istiyordu. Ancak medenileşmek böyle mi olacaktı? Çağdaş olmak giyim kuşamla değil ancak düşünce yapısının değişmesiyle olabilir. En sonunda Neriman da bunların farkına varmış olacak ki artık heveslerinden vazgeçerek Şinasi ile birlikte mutluluğun kapısını aralar.
Kitabın adından da anlaşılacağı üzere, Felatun Bey ile Rakım Efendi, İstanbul'da , Osmanlı'nın son zamanlarında, birisi baba parasıyla büyüyüp Avrupa'ya özenen, alafranga, eğlenmeyi seven biri iken diğeri ise okul yıllarında çokca dirsek çürüterek yazı ve kalem işleri yapan, adetlerine saygılı, dürüst ahlakından ödün vermeyen, alaturka bir Osmanlı erkeğidir. Kitapta temel olarak zamanın şartlarında hayat tarzlarını gördüğümüz iki karakterin mukayesesi yapılıyorsa da, Rakım Efendi daha çok sempati topladığı için daha çok yer verilmiş diyebilirim. Söz ne zaman Felatun Bey'den açılsa, ya millete gösteriş yapıyordur, ya kadınlarla baba servetini harcıyordur, ya kumarhane köşelerinde şansının dönmesini bekliyordur. Karakterin bu özellikleri insanda bir irritasyon bırakmıyor değil. Rakım Efendi ise tam tersine çok çalışkan, iyi ahlaklı, kendisini tanıyanların ona tam itimadı olduğu bir insan. Bu yüzden kendisine daha çok yer verilmiş diyebilirim. Kitabı tam anlamıyla bir çırpıda bitirdim diyebilirim. Kendinizi olayın akışına bıraktığınız anda İstanbulun o sokaklarında gezintiye çıkmış gibi hissediyorsunuz. Kah boğazın serin sularında güneşin doğuşunu seyrederken, kah Kağıthane'de yemyeşil kırlarda piknik yaparken, bazen de Beyoğlu'nda gezinirken bulabilirsiniz kendinizi. Bu açıdan kitap değil de sanki İstanbul turundaymışsınız gibi hissedebilirsiniz.
Gürgen Öz'ün yeni piyasaya çıkınca hemen alıp okuduğum kitabıdır. Yazarın kitaplarını dört gözle takip ettiğimden değil tabi, zira ilk defa okudum. Kitap çok uzun olmadığı ve hikaye akışı güzel olduğu için 3 günde bitirdim. İçeriğine gelicek olursak ana karakterler psikiyatrist Erdem ve kapıcı Yakup. Yakup, Erdem'in babası ölmeden önce, onun
Okur Takip Önerileri
Öncelikle kitabı okuma hızım ile ilgili bir metafor yapmak isterim. Kitabın yaklaşık yarısına kadar sanki dik bir yokuş çıkıyormuş gibi hissettim. Ancak sonrası çok güzel, daha dik bir yokuştan aşağı yuvarlanmak gibi.
Bu metaforu yapmamın sebebi kitabın sunuluş şekli ile alakalı. Kitabın ilk yarısı hocamın çeşitli konularla alakalı görüşlerini içeriyor fakat konularla ilgili paragraflar çok bölük pörçük olduğu için olaydan çok sapabiliyorsunuz. Kitabın ikinci yarısı hocamın Ahmet Hakan ile birlikte İskele Sancak isimli bir programda yaptığı röportajı anlatıyor. Dolayısıyla bir sohbet havasında geçtiği için okuması çok keyifli oluyor. Eğer benim gibi kitabı okumaya başlayıp başlarda biraz sıkılan arkadaşlar olursa , röportaj bölümüne kadar sabretsinler.
Kitabın konusuna gelicek olursak, öncelikle Türkçe'nin önemi, Türkiyede dilimize karşı oynanan oyunlar ve bu oyunlara karşı nelere dikkat etmemiz gerektiği, Tarzanca dilinin (hocam kitapta İngilizce'den Azmanca , Amerika'dan da Azmanistan olarak bahsetmektedir) nasıl bize dayatılmaya çalışıldığı ve hocamın yaptığı bilimsel çalışmalardan bahsedilmektedir. İlk bölümlerde Amerika ve Avrupa hakkında da iktisadi konulara değinilmiştir. Ancak Amerikanın ekonomisinin bitttiği ve Çin'den aldığı borçlarla ayakta durduğu olayını hiç anlayamadım. Ve de Amerika ve Avrupa'nın ekonomisi bu kadar kötüyse gerçekten , bizim vah halimize...
Özet olarak Oktay Sinanoğlu'nun Türkiye için çok önemli bir değer olduğunu ve kitaplarının da okunarak onlardan feyz alınması gerektiğini düşünüyorum.
Hasan ve Emir; Kabil'in sultanları...
Emir, ülkesindeki zulümden kaçıp yeni bir hayata başlamak, düzen kurmak istemişti. Böylece belki babası ile arasındaki bağ güçlenebilirdi. En önemlisi de günahlarını geride bırakıp unutmak istemişti. Ama bu o kadar kolay olmayacaktı. Geçmişi bir şekilde onu bulmuş, yaptığı hatalarla yüzleşmeye zorlamıştı. Belki de yeniden iyi bir insan olmak mümkündü...
Hasan ise o kadar şanslı değildi. Sadakat timsali bu çocuk Emir için her şeyini ortaya koymuştu. Uçurtma savaşlarının en güzide ödülü olan son uçurtmayı elde edebilmek için yaptıkları bunu ispatlar nitelikteydi. Tabii her şeyin bir bedeli var.
Kitap, Afganistan'da monarşinin son yıllarında Kabil'de büyüyen iki çocuğun öyküsünü anlatmaktadır. Bununla birlikte Afganistan'da yaşanan rejim değişikliklerinin, insanların hayatına etkisinden bahsederek tarihe ışık tutmaktadır. Tarihi olayların bu şekilde öyküye işlenmesi çok hoşuma gitti. Oldukça da akıcı ve sürükleyici bir kitap. Şimdiden iyi okumalar.
