"Kahrolası hayat!" diye söylendi. "İşin en acı yanı, insanın en çok gücüne giden şey, bu yaşamın çekilen acıların karşılığı bir armağanla, bir operada olduğu gibi tanrılaştırmayla değil, ölümle son bulması..."
" Biraz kalbi vardı. Evet, gerçeği açıklamak zorundayım: Coşkun Ermiş, kalbi olduğu için ölmüş bulunuyor. Hayat oyunlarını gereğinden fazla ciddiye alan merhum, ölümü de aynı ciddiyetle karşıladı. Onun kadar ciddi olmayan biri, böyle bir durumda, hiç olmazsa baygınlıkla yetinebilirdi. Coşkun öldü. Çünkü oyunlar, onun için bir ölüm kalım meselesiydi. Başka türlü yapamazdı: Hayatını ve özellikle ölümünü büyütmek zorundaydı. Biz de şimdi kendisini ciddiye almak zorundayız. Çünkü merhum, güldürmeyi sevdiği kadar, ağlatmayı da severdi. "
"Basit çocuk ruhunda derinden derine bir şeyler değişiyordu:
Hayata dair, hani içinde hepimizin bazen kederli, bazen neşeli köleler olduğumuz hayata dair, bazı gerçekleri kavramaya başladığını hissediyordu."