Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Mustafa

Mustafa
@SiratSair
Sadece ekecek çiçekleri olanlar hayatınızın bahçesine girsin.
Sabitlenmiş gönderi
Çok kitap okudum ama çoğunu unuttum. Ama o zaman okumanın amacı nedir?
Bir zamanlar bir öğrencinin Ustasına sorduğu soru buydu. Usta o anda cevap vermedi. Ancak birkaç gün sonra, o ve genç öğrenci bir nehrin yanında otururken, susadığını söyledi ve çocuktan oradaki eski bir kirli elekle ona biraz su getirmesini istedi. Öğrenci başladı, çünkü bunun mantıksız bir istek olduğunu biliyordu. Ancak, Efendisine karşı çıkamadı ve eleği alarak bu saçma görevi yerine getirmeye başladı. Efendisine götürmek için süzgeci nehre her daldırdığında, ona bir adım bile atamadı, süzgeçte bir damla bile kalmadı. Onlarca kez denedi, ama kıyıdan Efendisine daha hızlı koşmaya çalıştığı kadar, su elekteki tüm deliklerden geçmeye devam etti ve yol boyunca kayboldu. Yorgun bir halde Usta'nın yanına oturdu ve "Ben o elekle su alamam. Affet beni usta bu imkansız ve ben işimde başarısız oldum" dedi. “Hayır yaşlı adam gülümseyerek cevap verdi; başarısız olmadın. Elek bak, şimdi yeni gibi. Deliklerinden süzülen su onu temizledi" "Kitap okuduğunda devam etti yaşlı usta ; bir elek gibisin ve onlar nehir suyu gibi" "İçinde akıttıkları tüm suyu hafızanda tutamasan da önemli değil, çünkü kitaplar ancak fikirleriyle, duygularıyla, hisleriyle, bilgileriyle, sayfalar arasında bulacağın gerçekle, zihninizi ve ruhunuzu arındıracak, sizi daha iyi ve yenilenmiş bir insan yapacaktır. Okumanın amacı budur”.
Reklam
Allah'ın rahmetiyle dolu bir kalp, karanlık gecelerde dahi aydınlık bir yıldız gibidir, yol gösterir ve umut verir.
Mustafa tekrar paylaştı.
Her bir soluk zamansız bir kozmosta gezgin bir yıldız tozunun hikayesidir. Fiziksel varlığımızdan uzaklaşarak düşüncelerimizle evrene dokunduğumuz nadir anlardır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Mustafa tekrar paylaştı.
55 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 günde okudu
Halil Cibran
Halil Cibran
ın "
Ermiş
Ermiş
" kitabı, hayatı, aşkı, evliliği, çocukları, verme ve almayı, yeme ve içmeyi, işi, neşeyi ve üzüntüyü, özgürlüğü, öğretiyi, dostluğu ve ölümü ele alan derin ve ilham verici eserlerinden biridir. Kitap ana karakter El Mustafanın On İki Yıl süreyle misafir olduğu Orphalese şehrindeki insanlara vedasını ve onların hayatın temel unsurları hakkında sordukları sorulara verdiği cevapları anlatır.
Halil Cibran
Halil Cibran
bu eseriyle okuyucuya hayatın ve insan ilişkilerinin derinliklerine dair anlamlı içgörüler sunar. Kitap da şiirsel ve metaforlarla zengin dil kullanımı okuyucuyu adeta bir düş kurmaya ve kendine dair derin muhasebeler yapmaya davet edeyor. Ayrıca kitap boyunca iki düzeyde bir yolculuk gerçekleştiriliyor, bir yandan El Mustafanın fiziksel yolculuğu diğer yandan okuyucunun kendi içsel yolculuğu.
Halil Cibran
Halil Cibran
basit ama derin öğretiler vasıtasıyla insanın kendisi ve çevresiyle olan ilişkisini dönüştürebilecek bilgelikler sunar.
Ermiş
Ermiş
evrensel temaları ve her bireyin yaşamında karşılaşabileceği deneyimleri ele almasıyla öne çıkar.
Halil Cibran
Halil Cibran
kitabında dile getirdiği görüşlerle insanın iç dünyasına ahlaki ve ruhani değerlerine ışık tutar. Onun vurguladığı gibi yaşamın her alanında dengenin ve uyumun sağlanması insanı daha mutlu ve huzurlu bir varoluşa taşıyacaktır.
Ermiş
Ermiş
sadece okunacak bir kitap olmanın ötesinde yaşamak ve deneyimlemek için bir davet niteliğindedir. Bu eser her okuyuşta farklı katmanlarıyla okuyucusunu şaşırtır ve derin düşüncelere sevk eder. Kısa olmasına karşın insana ve hayata dair derin soruları sorduran bir yapıt olarak kütüphanenin vazgeçilmez bir parçası olmayı hak eder.
Ermiş
ErmişHalil Cibran · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202370,2bin okunma
Yüz milyar kadar galaksi, her birinde de ortalama olarak yüz milyar yıldız var. Bütün galaksilerde, yıldız kadar gezegen de bulunması olasılığı sözkonusu. Böylesine akıl almaz sayılar karşısında, neden tek bir yıldız, yani Güneş insanların yaşadığı bir gezegene yaşara veriyor olsun da, başka olasılıklar bulunmasın? Niçin Kozmos’un ücra bir köşesinde yaşama mutluluğuna yalnızca bizler ermiş olalım? Kanımca, evrende hayat kaynıyor olması çok daha güçlü bir olasılıktır. Ama biz insanlar bunu henüz bilemiyoruz. Keşiflerimiz daha yeni başlamıştır. Sekiz milyar ışık yılı uzaklıktan bakıldığında, Samanyolu’nun içinde bulunduğu kümeyi bile zor bulabiliriz, değil ki, Güneş’i ya da yerküremizi... Üzerinde insan yaşadığından emin bulunduğumuz tek gezegen, kayalar ve madenlerden oluşmuş minnacık bir küredir: Dünyamız. Güneş ışığının yansımasıyla hafiften parlayan bu yerküre uzayda kayıp bir cisim gibidir.
Reklam
Bir galaksi gazdan, tozdan, yıldızlardan oluşur, milyarlar ve milyarlarca yıldızdan. Birileri için güneş işlevi görüyor olabilir bu yıldızlar. Bir galakside yıldızlar ve dünyalar vardır. Belki de canlı varlıklar, akıllı canlılar ve uzaya yayılmış uygarlıklar da bulunmaktadır
Ölmek rüzgârda çıplak durmaktan ve güneşte erimekten başka nedir ki? Soluk almaz olmak, yükselebilmesi, genişleyip engelsiz bir şekilde Tanrı’yı arayabilmesi için, soluğu o bitip tükenmez gelgitlerden kurtarmaktan başka nedir ki? Ancak sessizlik ırmağından içtiğiniz zaman gerçekten şarkı söyleyeceksiniz. Dağın tepesine ulaştığınız zaman tırmanmaya başlayacaksınız. Toprak kol ve bacaklarınıza sahip çıktığı zaman gerçekten dans edeceksiniz.
Gerçekten ölümün ruhunu görmek istiyorsanız, yüreğinizin kapılarını açın hayatın bedenine ardına kadar. Çünkü hayat ve ölüm birdir, tıpkı ırmak ve denizin bir olduğu gibi. Umutlarınızın ve arzularınızın derinliklerinde yatar hayattan sonrasına dair sessiz bilginiz…
Ölümün sırrına ermek istersiniz. Ama bu sırrı hayatın kalbinde aramadıkça nasıl bulursunuz ki?
Eğer Tanrı’yı bilmek isterseniz, bilmece çözmeye girişmeyin. Onun yerine çevrenize bakın, O’nu çocuklarınızla oynarken göreceksiniz. Evrenin derinliklerine bakın; O’nun bulutta yürüdüğünü, şimşekte kollarını uzattığını ve yağmurla yeryüzüne indiğini göreceksiniz. O’nun çiçeklerde gülümsediğini, sonra doğrulup ağaçlarda el salladığını göreceksiniz.
Reklam
Davranışlarını etik ile tanımlayan kişi, şarkı-kuşunu bir kafese hapsetmiş demektir. Şarkıların en özgürü demirler ve teller arasından gelen değildir.
Kim imanını eylemlerinden, inancını uğraşlarından ayırabilir? Kim saatlerini önüne serip, “Bu Tanrı için, bu kendim için mi; bu ruhum için, bu da bedenim için mi?” diye sorabilir? Bütün saatleriniz evrende benlikten benliğe çırpılan kanatlardır. Ahlakı sadece en güzel kıyafeti olarak taşıyan, çıplak dolaşsa daha iyidir. Ne rüzgâr ne de güneş delebilir çıplak tenini.
Din bütün edimler ve bütün düşünceler değil midir? Hem edim ya da düşünce olmayan, ama eller taşı yontarken veya dokuma tezgâhında çalışırken ruhta beliriveren o şaşkınlık ve hayret değil midir?
Ne görmek istediğiniz imgedir ne de duymak istediğiniz şarkı. Gözlerinizi kapatsanız da gördüğünüz imge, kulaklarınızı tıkasanız da duyduğunuz şarkıdır güzellik. Ne oluklu ağaç kabuğu içindeki özsuyudur ne de bir pençeye takılı kanat. Sonsuza dek çiçek açan bir bahçedir, sonsuza kadar uçuşan melekler topluluğudur. Ey Orphalese halkı, güzellik hayattır, kutsal yüzündeki peçeyi indirdiğinde hayat. Fakat hayat da sizsiniz, peçe de. Güzellik sonsuzluktur, aynada uzun uzun kendini seyreden. Fakat sonsuzluk da sizsiniz, ayna da.
3.341 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.