"Kenan, hafifçe omuzlarını silker, her zamanki dalgın gülümsemesiyle : «Ne bileyim? Ben öyle doğdum!» derdi.
Kenan, böyle doğmamıştı. Ondaki emel, ondaki yaşamak hırsı dünyalara sığmayacak kadar büyüktü.
Fakat hayatının fukaralık ve muvaffakiyetsizlik içinde geçeceğine vakitsiz inanmış, hayata âdeta darılmıştı. Yarım saadetlerden nefret ediyordu. Bitirmeğe muvaffak olamayacağı bir kadehi dudaklarına götürmeyi sefil görüyordu."
Sayfa 40