Okurken beni başka dünyalara götüren, acaba Hannah'ın yerinde olsaydım neler yapardım dediğim ve zaman zaman başımı ağrıtan bir kitap.
Kitabın özetini vermeyeceğim yalnız bir baskı ve din devletinde bir kadın olarak yaşamanın ne kadar zor olabileceğini bir kez daha görmüş oldum. Hannah Peyne oldukça güçlü bir karakter. Bunu kendi duygu ve düşüncelerine kulak vermesiyle görebiliyoruz. Ki bunlar ömür boyu ona 'doğrular' adı altında verilen kurallarla çatışsa bile kulak tıkamıyor ve sormaya sorgulamaya devam ediyor.
İnsanı cezalandırırken dört duvar arasına hapsetmerye sanırım hepimiz o kadar alıştık ki renklendirme işlemi bize biraz garip geldi. Burada suçluları dört duvar içine değil bizzat kendi bedenlerine hapsediyorlar ve o halde toplum içine salıyorlar. Sadece din,tanrı,inanç,kurallar,ceza sistemini görmüyoruz. Yoğun psikolojik ve sosyolojik çıkarımlar ve sonuçlar da içeriyor. Kitabın çoğunda bir sorgulama hakim olduğu için felsefi yönü de oldukça başarılı.
Hannah güçlü ve normlardan sıyrılmayı başarmış birisi. O kadar güçlü ki ilk aşkı, uğruna her şeyi yapabileceği ve yaptığı yegane aşkını, ailesini geride bırakıp yepyeni bir hayata adım atma cesaretini gösteriyor.
Kardeşinin cesaretlendirerek ona gerçekleri göstermeye çalışarak da aslında ona öğretilen feminizm şeytandır,kötüdür düşüncesini yıkıyor.
Kesinlikle tavsiye ederim.
UyandığındaHillary Jordan · Yapı Kredi Yayınları · 2018632 okunma
Tanrıya inanmak için düşünmeyi ve soru sormayı bırakmak zorunda değilsin,çocuğum. Sekiz milyar koyundan oluşan bir sürü isteseydi eğer,bırak özgür iradeyi,bize kavrama yeteneği veren başparmaklar bahşetmezdi.
Ona,pantolonların kızlar için uygun olmadığı öğretilmişti.
....
Kadın pantolonu müstehcense,erkek pantolonu da bir o kadar müstehcendi ve altındakini çok daha fazla belli ediyordu.
....
Ama kimse erkekleri uygunsuz davranmakta ya da bacaklarının arasından sallanan şeyi hatırlatacak kadınları günaha teşfik etmekle suçlamıyordu.
''İsa'nın bana verdiği güçle her şeyi yapabilirim.'' Bir zamanlar hayatının kılavuz ilkesiydi bu;şimdi ise sadece içi boş bir sözcük dizisinden ibaretti.
Son olarak saçlarını açtı. Saçları omuzlarına,sırtından aşağıya döküldü. Ve saçlarının ağırlığını hissetmeyi ne kadar özlediğini,saçlarının ağırlığını hissetmeyi ne kadar özlediğini,saçlarının koruması olmayınca ne kadar çıplak kaldığını fark etti.
Uykuya teslim olmadan önce aklından geçen son düşünce ,kendini tamamen onun iradesine bırakmanın,çelişkili de olsa,ne kadar özgürleştirici,ne kadar koş bir his olduğuydu.