Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Su Arıksoysal
Su Arıksoysal
@SuAriksoysal
instagram:suariksoysal
italy
22 Mart
53 okur puanı
Şubat 2018 tarihinde katıldı
!SPOILER!
Serinin ikinci kitabını okuduktan sonra bir hayli heyecan ve beklenti ile başlamıştım serinin üçüncü kitabı Sırtımızdaki Hedef'e fakat maalesef negatifleri pozitiflerinden bir hayli yüksek oldu benim için.Kitabın gerçekten hoşlanmadığım eksi yönlerine gelmeden önce artı kısımlarından bahsetmek istiyorum.Kitabın en sevdiğim yönü hem
Canavar serisinin ilk kitabından pek memnun kalmadığım için serinin 2.kitabına başlamadan uzun bir ara vereceğimi söylesemde ne diyebilirim dayanamadım ve 2. kitaba başladım ve açıkçası iyikide başlamışım 2.kitap Ignazio'nun ağzından anlatılıyor ve ne yalan söyleyeyim erkek karakterin ağzından anlatılan okuyup beğendiğim nadir kitaplar arasına girdi "Ruhumdaki Canavar".Yazar kitapta geçen bazı sahnelerde dersine iyi çalıştığı belli oluyordu.İtalyada ikamet etmiş biri olarak italyan ve italyayı içeren sahnelerde "Vay be!" dedim çünkü analizleri tam isabetti hele bir sahne vardıki hiçbir kitapta böylesine kahkaha atmamıştım ! "Bravo!" dersem okuyanlar kastettiğim sahneyi anlar sanırım..Bir diğer konu Ignazio namı değer Naz'ın karakterinin çok sağlam kaleme alındığı, ilk kitapta Karissada tanık olduğum karaktere zıt düşen saçma davranışlar Nazda kesinlikle yoktu.Naz gerçektende söylendiği gibi neyse oydu...Sertti, kararlıydı ve en çok hoşuma giden hayatındaki ironilerle barışık değildi ve bu onu mizahi açıdan okunması çok keyifli hale getirdi benim için.Değinmek istediğim son konu kitapta feci yazım ve imla hatası olduğu hatta birkaç hata yüzünden anlam kaymaları bile vardı fakat genel olarak ilk kitabına nazaran çok daha başarılıydı ve beni kendine ikna etti.Seriyi bitirmeyi kesinlikle düşünüyorum.
"Gözlerindeki Canavar" kurgu ve karakterler açısından birkaç şey dışında yeteri kadar doyurucu bir romandı benim için fakat tam olarak "İşte bu !" değildi.Hikayede erotizm ve intikamın yan yana gelmesini sevdim, spoiler vermek istemediğim için fazla detaylı değinmek istemiyorum bu konuya.Eleştiride bulunmak istediğim ilk şey
Okur Takip Önerileri
Kız ve Kurt'un hepimizin bildiği "Kırmızı Başlıklı Kız" hikayesini hem filmiyle hemde romanıyla 2 adım ileri taşıyan bir kurgu olduğunu düşünüyorum.Okuması kesinlikle çok zevkliydi.Kullanılan dil akıcıydı fakat hoşuma gitmeyen ve çevirmenden kaynaklı olduğunu saydığım bazı kelimeler yerine eş anlamlara sahip daha çağımız kelimelerin seçilebilinir olduğuna inanıyorum.Kitabın filminden öncemi yoksa sonramı yazıldığı hakkında bir bilgim yok fakat her halükarda okunmaya değer.
Benim için hüsran olmuş "Tanrıçanın Savaşı" ! Ama neden hüsran ? Çünkü ayrıntıcılığım ile övünen ben Tanrıçanın Savaşı'nın aslında serinin ikinci kitabı olduğunu fark edemedim ve 2. kitabından başlamış bulundum seriye.Üzgünlüğümü kelimelere dökmeye çalışsam da az çünkü Kate ve Henry'nin aşkına vu-rul-dum.Ve tahmin edildiği üzere 1.kitaptaki tüm o yakınlaşma aşamalarını kaçırdım.Üzüntümü içime atıp biraz incelememden bahsetmek istiyorum.Henry görüp görebileceğiniz en kalp kırıcı en kötü çocuklardan birisi olacak buna emin olun ! Kitabın sonuna kadar acaba farklı bir erkek karakter mi çıkacak Kate için diye düşünüp durdum çünkü Henry'nin Kate'i sevdiğini sanmıyorsunuz roman boyunca zira kendisi zavallı kıza söylemediği söz başına açmadığı bela kalmıyor.Hal böyle olunca Henry'nin kafasının içinde dönen naneleri öğrenmek için kendinizi sayfaları son sürat okurken bulabilirsiniz.Kitabın konusuna belkide Yunan mitolojisi fanı olduğum için aşık oldum.Araya biraz zaman koyup ilk kitabını okumayı kesinlikle düşünüyorum.
"Ulysses Moore" serisinden sonra okuduğum yetişkin kitlenin biraz daha altına hitap eden 2. seriydi "Percy Jackson ve Olimposlular" ve açık konuşmam gerekirse Percy okuduğum en ilgi çekici karakterlerden biri olmayı başardı benim için.Ve herhangi bir yaşa hitap ettiğini söyleyemeyeceğim.Başta ne kadar Percy'nin aslında şizofren olduğu ve tüm fantastik dünyasının bir kurmacadan ibaret olduğunu sansamda öyle olmadığını fark ettiğimde açıkçası daha mutlu oldum.Rick Riordan'ın yarattığı hayal dünyasıyla insan beynini bir üst seviyeye taşıdığını düşünüyorum.Daha fazla cümle eklemek isterdim bu incelememe fakat spoilera girmesinden korkuyorum bu yüzden genel olarak toparlayacağım.Dilinin akıcılığı tam yerinde, karakter analizleri mükemmele yakın olan serinin ilk kitabı Şimşek Hırsızı'nı gönül rahatlığıyla öneriyorum.
"Muhteşem Yaratıklar"ilk kitabının özellikle son sahnesiyle beni çok etkilemiş olsada genel olarak hikayesi bana çok çocukça geldi.Farklı hikayeler okumak elbette büyük bir zevk fakat Lena ve Ethan aşkı beni bir türlü kendilerine bağlayamadı ve yan karakterlerden de pek hoşlandığımı söyleyemeyeceğim.Kitabın başında Lana'nın kullandığı cenaze arabası ne kadar ilgimi çekmiş olsada hikaye bence romanın çok erken sayfalarında tutuklu kaldı ve özellikle Lana karakteri başında lanse ettiği çok uçarı ve farklı kişiliğini sürdüremedi.Genel olarak hikayeyi kendi zevkime yönelik bulmadım okuyun ve kendiniz görün derim.
2 gün önce başladığım bu güzel romanı nihayet bitirebildim.Kitap incelememe geçmeden önce yazarın "aldatmak" kavramına getirdiği farklı bakış açısını gerçekten beğendiğimi dile getirmek istiyorum.Gelelim yorumuma.Okuduğum yorumlar vasıtasıyla bu kitaptan beklentim çok büyüktü fakat ne yazık ki yazarın romana başlamadan önce giriş kısmında anlattıkları bence okurlara büyük sır hakkında çok fazla spoiler veriyordu hal böyle olunca sırrı keşfetmemi sağlayacak her ipucun da olağanın en dışında şeyleri düşünüyorken buldum kendimi ve maalesef kitabın çeyreğinde büyük sırrın ne olduğunu anladım açıkçası yazarın çok basit bir düşünceyi en olağan yola saptırmak için en kolay yolu seçme çabasını bir hayli ucuz buldum zira giriş kısmında böylesine bir aşk üçgeni okumadınız diyordu.Sevgili yazar okurlarını yönlendirmeye çalıştığın o sonuç sencede biraz basit kaçmamış mı?Sonuç olarak bu romanı saşırmak şok olmak için okuyoruz öylesine büyük ipuçları vermek yerine keşke anlatımını biraz daha kapalı kullansaymış diye düşünmekten kendimi alamıyorum.Ve okuyucularına nacizane tavsiyem benim yaptığım hatayı yapıp her ipucu yakaladığınızda kitabın kapağını kapatıp üzerine dakikalarca düşünmeyin akışına bırakın ve okuyun aksi halde çok güzel bir romanı kaçırmanın üzgünlüğü içerisinde bulabilirsiniz kendinizi.Ama ! Herşeye rağmen kurgusu, olaylara bakış açısı, anlatımının akıcılığla alınmayı, okunmayı hak eden bir roman olduğunu düşünüyor ve kesinlikle öneriyorum !
Özgürlüğün Elli Tonu'nu henüz okumaya başlamamış okurlar kırılmaya hazır olun derim.Spoiler vermeyeceğim fakat sevgili Ana nasıl oluyor da bu kadar aklın başından gidiyor ve yapman gereken tek şeyi unutuyorsun ? Evet ! Açıkçası kitabın en can alıcı sahnesinde Ana'ya feci halde kızdım çünkü Christian seri boyunca fazla erkeksi karakteriyle Ana'ya
Serinin en iyi kitabı olduğunu düşündüğüm "Karanlığın Elli Tonu" bu sefer bütün kartları açık oynuyor ! Birinci kitaba nazaran olaylar çok daha hızlı ilerliyor fakat yazar dilinin akıcılığını kaybetmiyor.Yakışıklı ve zengin bir CEO olan Grey'in bu kitapta tabiri caizse süründüğünü görüyoruz.Ve özellikle erkek cinsine ilgisi olan okuyucular kabul edelim bunu içten içe istedik.Bir okuyucu olarak Grey kadar güçlü bir karakterin aşk karşısında dizlerinin bağının çözüldüğünü görmek beni bir hayli keyiflendirdi.Özellikle Grey'in güzeller güzeli Ana'nın kapıyı çarpıp hayatından çıkıp gitmesine engel olacak bir hareketi ! Gözlerimin dolduğu ve adrenalinle dolduğum o an bu kitabın serinin en iyisi olacağını tahmin etmiştim.Erotizme gelecek olursam yazarın sahneleri ve anlatım biçimini biraz törpülediğini gördüm evet aşk arttı ve tutkuyu biraz geriye çekmesi akıllıca fakat benim çok hoşuma gitmedi ve biraz ayrıntısı eksik buldum.Genel olarak toparlayacak olursam serinin bu kitabın da Grey'in kapılarını sonun da açıp girdiğimi ve Ana'nın biraz daha masumiyetten uzak baştan çıkarıcı bir rol üstlendiğini gördüm ve söylemem gerekirse dozunda kullanılan bu baştan çıkarıcılık Ana'ya fena halde yakışmış.Kesinlikle öneriyorum !
Asi ! Bu kitabı ilk elime aldığımda inanılmaz heyecanlandığımı itiraf etmek istiyorum çünkü kitap bir erkek karakterin ağzından anlatılıyor.Fantastik bir roman olup üzerine erkek bir karakter tarafından anlatıldığına pek sık rastlamayız.Gel gelelim okumaya devam ettikçe konusu gidişatı senaryosu bana pek bir çiğ geldi ana karakter Aaron'a ısınamadım ve bir türlü kendimi hikayenin içine atamadım.Özellikle "Fısıltı" kitabı büyük sükse yaptıktan sonra melek konusu altında alel acele yazılmış bir kitap olduğu kararına vardım.Maalesef kitabı yarım bırakmaktan hoşlanmadığım için sonuna kadar okudum.Üzerine pek bir incelemem yok genel olarak kurgusu, lanse edilişi ve karakter seçimlerinin uyumsuz olduğunu düşünüyorum.Okuyacak daha güzel hikayeler olduğunu savunarak pek önermiyorum.
Toy diye yeren de var seni, kötü kadın diye de;
Gençsin, uçarısın da güzelsin diyen de var;
Kusura da tapılır sende, güzelliğe de:
Gül yüzün göründü mü hiçe iner kusurlar.
Nasıl ki tahta çıkmış ecenin parmağında
Herkesi hayran eder en değersiz mücevher,
Ne aksaklıklar varsa senin öz varlığında
Hepsi dosdoğru olur, gerçek yerine geçer.
Hain kurt kaç kuzuyu gafil avlayıp yutar
Kurnazlık edip koyun postuna bürününce!
Kaç hayranın kanıp da senin yolunu tutar
Görkemin var gücüyle onlara görününce!
Sakın buna kalkışına; öyle ki sana sevgim,
Benim olduğun için iyiliğin de benim.
Her zaman ki ihtişamıyla "William Shakespeare" ! Her kütüphanede bulundurulması gereken bir şaheser !
Okurlar dünyasını değil 2ye ! 3e 5e bölen çarpıcı bir serinin ilk kitabı "Grinin Elli Tonu".Herşeyiyle masum bir rahibeye rakip çıkabilecek derecede saf bir kadından bahsediyorum.Hayatı boyunca hep "O" kişiyi beklemiş olan Anastasia Steele ! Kaderin kurnaz bir oyunuyla kendisini kitabın daha ilk sayfalarında yakışıklı, zengin,
Benim İçin Öl'ün okuduklarımın arasında favori fantastik romanım olduğunu söylersem yalan olmaz sanırım ki uslanmaz bir vampir hikayesi aşığı olarak bu bir hayli ilginç zira Benim İçin Öl'ün vampir, kurt adam veya melekler gibi bilindik bir konuyla uzaktan yakından ilgisi yok.İlk olarak güzeller güzeli Kate'in Fransada sahip olduğu küçük ama mutlu
Bu Adamla Beraber'de gerçek anlamda hop oturup hop kalktığımı söylesem hislerimi yanlış izah etmiş olmam sanırım.Serinin ilk kitabı olan "Bu Adam" için yazdığım incelememde de belirtmiştim maalesef "Bu Adamla Beraber"de de aynı sorun kendini tekrar ediyor benim için.Nefes kesen Jesse Ward'ın fiziksel anlatımının eksik kaldığını
Evet ! An itibari ile seriyi bitirmiş bulunmaktayım.Heyecanıma yenilir de yazım hatası yaparsam şimdiden affedin beni. Sevgili Ava'mız kariyerinde başarılı bir iç mimar, eski bir malikane olan yeni projesinin sahibiyle görüşmek için pek hevesli değil zira kafasında canlanan ağzında purosu, pantolon askılı, göbekli 50sine dayanmış bir adam...Fakat
