Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Süha Murat Kahraman

Süha Murat Kahraman
@SuhaMurat
Zeynep Demir Kahraman
Zeynep Demir Kahraman
ile evli, bir oğlan babası , tabiatsever, hayvansever, İstanbulsever, köysever,seyahatsever, sanatsever, şiirsever, kalem ile yolculuk yapmayı seven, ümitvar bir ilim talebesi...
Lisans,Hacettepe İİBF,Maliye(mezun) - Anadolu Üni. Açıköğretim Fak. Sosyoloji Bölümü (devam)
İstanbul
Çanakkale
2105 okur puanı
Mayıs 2017 tarihinde katıldı
“...Ben kimin örneğiydim peki,benden akanları onun yağdırdıkları ancak temizliyor başka yere taşıyor en kötüsü karıştırıyordu.Ben kanıyordum,o temizliyor,üstünü örtüyor,tepeden bakıyordu.Gök bana hep tepeden baktı.Ben bazen ezilsem de onun yani göğün bunu da tabi karşıladığını gördüm.O hep bir örtüydü de ben hep örtülmesi gerekendim.O hep örterken bir tarafımı da açıkta ya da ıslak bırakırdı da yine görünürdüm...”
Reklam
“...Okuduklarımla aramda entelektüel olmayan, duygusal olmayan,ilmi hiç olmayan,zevkli olmayan bir ilişki vardı.Ben kitaplarda yaşadığım hayatta ve yaşadıklarını söyleyen,canlı oldukları iddiasında olanların hayatında olmayan gizli ve gerçek şeyleri bunlar her ne olur olsun görüyor,haberdar oluyordum.Yani işin aslından haberdar oluyordum.Bu haberdar olma hali bir gizi öğrenmenin sevincini ya da bir meseleyi çözmenin rahatlığını değil işlerin hiç de öyle olmadığının,olamayacağının bilgisini bana veriyordu...”
“..."Hikayelere inanın," dendi.Bu söze iman eden,her hikayeye ve şiire inanana şimdi inanan nerde?Hikayeler ondan bir parça olarak değil uzaktan,başkasının anısı olarak seviliyor.Acı başkasının ise ders ve ibret,başında ise bela telakki ediliyor.Hangi acı yukarı taşımak için hangi başa konacak,başın üstü sürekli düzeltiliyor,derdin yuvası bozuluyor...”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“...bilen değil de artık sormayan,şaşırmayan ama susan,bilemeyeceği bilgisi ile terbiye edilmiş ve terbiyesinden artık yüzünü acıdan başka yerlere çeviren ve bakmayan,insan değil mi zaten olmakta olanın içine katılan ve bu katıldığı yerde ne ise o olan...”
“...Derdi söze hapsedilebilir olan daha dertle tanışmış mıdır ya da o seven,her şeyi alabildiğine seven ama sorulsa neyi sevdiğini söyleyemeyen Fuzuli'nin sarhoşluğuna bir an için yanaşmış mıdır?...”
Reklam
“...Bilmem ki söyleyeyim,acaba bilsem söyleyebilir miyim,insanın bildikleri söyleyebildikleri midir?Yoksa bilmek feryat mıdır,bilmek söze mi dökülür göze mi,gözden mi dökülür,bu dökülenler nelerdir,birikir mi,kurur mu?...”
“...Olmak cesaret ister.İçimizdeki boşluktan aşağıya bakabilme cesareti.Muhakkak ki başımız dönecektir. Sendelersek uçurumdan aşağı gideceğiz.Ama bakmazsak hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz orada ne olduğunu;bizi bekleyen,bizi biz yapan şeyi...”
“...kapitalist kültür bizi ergen kalmaya zorluyor.Ergenliğin yüzer gezer heyecanları daha çok para harcatıyor.O yüzden çocukların çabucak ergenliğe girmeleri ve uzun süre burada kalmaları,erişkinlerin de hep genç,daima genç kalmaları isteniyor.İnsanın kendisine sınır koymayı beceremediği bir kültürde büyümek mümkün değildir.Sorumluluk almadan,başkalarının yükünü sırtlanmadan büyümek mümkün değildir.Arzularımızın hemen tatmin bulduğu,sabır ve kanaatin unutulduğu bir iklimde büyüyemeyiz.Ruhsal olgunluk için bir tutam acı,emek ve gözyaşı gerekir.Nefsinden feragat etmeyi bilmeyen kişi,kemalat dairesinden içeri adım atamaz...”
“...Doğu ve Batı'yı çayla olan münasebetlerinden de okuyabilirsiniz.Poşet çay Batı'nın bireyci vurgusuna hayli uygun bir mamüldür,onu yapmak için ne zahmete ne de ustalığa gerek vardır,fonksiyoneldir ve bir sohbetin hamisi olamayacak kadar soğuktur.Oysa Doğu'da çay içmenin bir adab-ı muaşereti vardır,o yüzden demlenen çayın üzerine titrenir,çay içmek bir şölene dönüşür ve sohbet koyulaştıkça çayın lezzeti artar...”
“...Hayat ve ölüm birbirini tamamlayan iki kesintisiz süreçtir.Hayatın akıp ölüme karışmaktan daha yüksek bir işlevi yoktur...”
Reklam
“...Yeryüzünde kefenleriyle gezen yiğitler ölümle muhasebelerini çoktan yapmışlardı.Modern tecrübe ise ölümün inkarı üzerine kuruludur,zira seküler bir zeminden ona verilebilecek bir cevap yoktur.Hayatla ölümün birbirine katıştığı,hayatın ölümü,ölümün hayatı anlamlandırdığı bir matris;merhametin ve şefkatin insanlar arasında yeniden hükümferma olması için elzemdir.Ölümle sınanmış ve ondan hayata yeni bir pencere aralamayı başarmış yürekler;yeryüzüne ve insanlara öfkeyle davranamaz.Ölüm bize hayata değer vermeyi öğretir...”
“…Kişi ne kadar tedbirli hareket ederse etsin,Kur’an’ı Kerim’i anlamak için hangi yollara baş vurursa vursun,Kur’an’ı Kerim’in getirdiği esaslar dahilinde hareket etmediği sürece,Kur’an’ı Kerim’in özüne ve ruhuna gerektirdiği gibi nüfuz edemez. Kur’an, soyut teoriler ve saf fikirler ihtiva etmez ki,siz onu koltuğunuzda oturarak okuyasınız da tüm maksatlarını anlamış olasınız.Aynı şekilde o,metafizikten bahseden teolojik bir kitap değildir ki,onun gizli hazine ve sırlarını tekke ve enstitülerde çözümleyebilesiniz. Başlangıçta da söylediğim gibi bu kitab, bir davet ve hareket kitabıdır.Ve daha yeryüzüne iner inmez,temiz fıtratlı,güzel huylu,yalnız yaşamayı seven,sessiz ve emin bir insanı;hak’tan yüz çevirmiş olan,kainat kanunlarına karşı çıkan, küfrün,sapıklığın ve bozgunculuğun liderleriyle savaşan bir insan haline getirdi.Yine bu kitab, her temiz ruhlu kişiyi,bahtiyar her insanı evlerinden çekip alarak bu davet sahibinin sancağı altında topladı.Bununla da yetinmedi,bozguncu her anarşistin kinini açığa vurarak,ölenin bir belgeye dayanarak ölmesi ve yaşayan herkesin de niçin yaşadığını bilerek yaşaması için bu davetin mensuplarını fitne ve anarşiyle savaştırdı…”
“...Kitabları etüd etmenizin ve bugüne kadar yazılmış kitabları okumanızın sonucunda zihninizde tasarlamış olduğunuz genel karakterli kitab modeli bu kitabı anlamanız için kesinlikle yeterli olmayacaktır.Böyle bir model,size Kur'an'ın anlaşılmasında kolaylık sağlayacağına tam tersine,yolunuza dikilecek en büyük engel olacaktır.Öyleyse,Kur'an'ı anlamak istiyorsanız,kafanızda yer eden düşünce ve karşılaştırmaların hepsini zihninizden kovmanız ve bu kitabın eşsiz özelliklerini,göz alıcı meziyetlerini kavramaya çalışmanız gerekmektedir...”
“…Bu kitab yürmiüç sene boyunca inanılmaz bir hızla İslami hareketi yönlendirme fonksiyonunu icra etti.Eyleme bir tek kişinin feryadı olarak başladı,neticede insanın yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğunu göstermekle sonuca erdirdi.Hakk ile batıl arasında uzun süre devam eden çatışmaların gerisindeki yapma ve yıkma projelerini adım adım merhale merhale gösteren bir kitabdır.Öyleyse sen,nasıl olurda onun birkaç kelimesini okuyup harflerini şöyle bir görmekle bütün esrar ve gerçeklerini gözünün önüne sermesini bekleyebilirsin?Siz; nasıl olur da küfür ile iman arasında cereyan eden meydan muharebesine ayağınızı atmadan,İslam ile cahiliye arasındaki mücadelenin içine girmeden ve bu savaşın herhangi bir cephesinde yara almadan onun esrarına nasıl vakıf olabilirsiniz?...”
"...Yakın tarihimizde Japonya ve Türkiye örnekleri bu hususta klasik durum arz ederler. 19. asrın sonu 20. asrın başında bu iki ülke benzer ve kıyaslanabilir durum arz ediyorlardı.İkisi de eski birer imparatorluk,kendine ait yapıları ve tarih içinde kendi yerleri belli olan ülkelerdi.İkisi de gelişmişlik bakımından birbirine yakın ve hem imtiyaz hem de yük olabilecek muhteşem bir tarihe sahip idiler.Tek kelimeyle bu ikili gelecek için hemen hemen aynı fırsatlara sahipti. Ondan sonra iki ülkede de bilinen reformlar gerçekleşti.Başkasının değil, kendi hayatını yaşamak için Japonya ilerlemeyi ve geleneği birleştirmeye çalıştı.Türkiye ile alakalı olarak,onun modernistleri tam tersi bir yol seçmişlerdi.Bu gün Türkiye üçüncü sınıf bir ülke iken,Japonya ise dünya milletlerinin zirvesine çıkmıştır..."
8,3bin öğeden 8,3bin ile 8,3bin arasındakiler gösteriliyor.