On yedinci yüzyıl matematikçisi ve filozofu Blaise Pascal şu meşhur sözü söylemiştir: "İnsanların bütün dertleri sessiz bir odada tek başına oturamamalarından kaynaklanır." Harvard'daki ve Virginia Üniversitesi'ndeki bir dizi çalışma da bu fikri araştırdı. Psikolog Timothy Wilson ve meslektaşları katılımcılardan on dakika boyunca düşünceleriyle baş başa kalarak tek başlarına oturmaların istedi. Katılımcıların çoğu perişan oldu. Bazıları öylece oturup anın içinde var olmak yerine kendisine hafif elektrik şoku verilmesini tercih edecek kadar ileri gitti.
Sosyal psikolog Daniel Wegner tarafından yapılan gülünç olabilecek kadar basit ve çok ünlü bir çalışmada deneklere beyaz ayıları düşünmemeleri söylenir. Denekler başarısız olurlar. Hatta daha sonra yasak kalktığında bile "beyaz ayıları düşünme" yasağıyla başlayan kontrol grubundan daha fazla düşünürler beyaz ayıları. Çikolatalı pasta ve kızarmış patates hayalleri kuran diyet yapan kişiler "yemeyi düşünme" sözünün ve diğer kaçınma stratejilerinin ters tepen doğasını anlayabilirler.
İçine atmanın ironisi işte buradadır. İçine atma mekanizması, kontrolü bize veriyormuş gibi görünse de aslında kontrolü bizden almaktadır. Önce kontrolü elde tutan duygularınızdır. Sonra bastırılmış duygular kaçınılmaz olarak istenmeyen şekillerde yüzeye çıkar. Psikologlar bu sürece duygusal sızıntı derler.