"Bir fincan çay uğruna ölüyoruz, ha ?" dedi. "Üç dakika kırk saniye."
"Saymayı kesecek misin? " diye hırladı Zaphod.
"Evet," dedi Ford Perfect," üç dakika otuz beş saniye sonra."
"Sen büyük beden kapüşonlu eşofman üstleri ve üstünde peluş ayıcıklar olan polar pijamalar giydiğinde de güzelsin bence... ya da kalın çoraplar giyip kimsenin sana bakmadığını düşündüğünde, onları mermer zeminlerde kaymak için kullandığında da."
"Ben... Aa... demek bundan haberin var."
"Ve bence bana fırça çekerken ayrı bir güzelsin."
"Öyleyse, beni sürekli olarak ilgi çekici buluyor olmalısın."
Kahkahası nefesiyle karışık çıktı...
"Gerçekten o kadar zor değil," diye belirtti. "Yürüyebilirsin, biliyorsun değil mi?" Dehşete düşmüş bir ifadeyle, "Ya düşersem?" dedim. "Düşmene izin vermem."
"Bu misallerden bir netice çıkaralım mı ? Yalancılığa da doğruculuğa da tahammül etmeyen bir dünyadayız.Sırasına göre yalanla doğruyu kombine eden bir cemiyet ve ruh yapımız var . İnsan realitesi tezatlıdır."
Eve dönmemin, hayatımın birbirinden tamamen farklı ipliklerini dikerek birleştirebileceğini umuyordum. Normalle tuhafı, sıradan olanla sıradışı olanı."
"İnsandan üst-insana giden yol üç aşamalı.
Birinci aşama deve, ikinci aşama aslan, üçüncü aşama çocuk.
Birinci aşamada insan, toplumun sırtına bindirdiği bütün önyargıları, anlamsız değerleri bir deve gibi sırtında taşımakta, bunların hamallığını yapmaktadır.
İkinci aşamada giderek özgürleşen insan, bu değer yargılarından kurtularak, onlara karşı bir aslan gibi mücadele etme dönemindedir. Kafasında ve ruhunda bu değer yargılarını yıkmaktadır.
Üçüncü aşama ise çocukluktur: Nietzsche'ye göre; "Çocuk masumluktur ve unutmadır; bir yeni başlangıç, bir oyun, kendiliğinden dönen bir çark, bir ilk hareket, bir kutsal evet!"
Filozofa göre çocuk aşaması, insandan üst-insana giden yolun son aşaması ve üst-insanın başlangıcıdır."
Rüzgarın Adı || Kitap alıntısı
.
"Zihnimizin sahip olduğu en büyük beceri belki de acıyla başa çıkmaktır. Klasik yaklaşım bize herkesin ihtiyacı doğrultusunda geçtiği dört kapı olduğunu öğretir.
Birinci kapı uykudur. Uyku bize dünyadan ve onu dolduran tüm acıdan kaçabileceğimiz sığınak sağlar. Bir insan ağır yaralandığı zaman genellikle kendinden geçer. Aynı şekilde tramvatik haberler alan birini bayıldığı olur. Zihin ilk kapıdan işte böyle geçerken kendini acıdan korur.
İkinci kapı unutmaktır. Bazı yaralar kısa zamanda kapanmayacak, hatta belki de asla iyileşmeyecek kadar derindir. Ayrıca bazı anılar o kadar azap vericidir ki onlara alışmak mümkün değildir. "Zaman tüm yaraları iyileştirir" sözü yanlıştır. Zaman çoğu yarayı iyileştirir. Geri kalan bu kapının ardında saklıdır.
Üçüncü kapı deliliktir. Bazen insanın aklı öyle darbe alır ki kendini delilikte saklar. Bu ilk bakışta faydalı gözükmese bile öyledir. Gerçekliğin acıdan başka bir şey getirmediği zamanlar vardır ve bu acıdan saklanmak için zihnin gerçekliği bırakması gerekebilir.
Dördüncü kapı ölümdür. Son sığınak. Öldükten sonra bizi hiçbir şey incitemez. Ya da en azından bize öyle söylenir."
"Bu sayfayı bugünden seneler sonra rahmetli babaannesinin eşyaları arasındaki eski bir kitabın içinde bulacak olan çocuk, bil ki bu yazıyı sana bir sığınaktan yazıyorum. Kendi evimin ülkemin duvarlarının arkasına saklanmış,türümün devamından endişeliyim. Yeryüzünün bomboş kalmış sokaklarında öldüren bir grip kol geziyor. Öyle ki dünyanın sonunu gördüğünü zanneden hatta bundan emin olmak için bana göre çok daha kesin emarelere sahip olmuş olan atalarım gibi,şu andan ben de yokuş aşağı inişin başladığına kaniyim."