Bayan Bechtle’nin son cümlesine gülüşüyoruz ancak yaşamın üstesinden gelebilmek için ne denli çok ölü taklidi yaptığımı bildiğimden kadının sözleri bana dokunuyor. Hatta ölü taklidi yapmanın yaşamımın ana tekniklerinden biri olduğunu bile söyleyebilirim.
Bir çeşit ebedi dehşet durumunda yaşıyorum. Kesintisiz dehşetim her şeye hazır olma arzumdan kaynaklanıyor. Her türlü dehşeti yaşamışım gibi, sanki her türlü dehşete kapılmışım gibi davranıyor, bu nedenle münferit dehşetlere durmadan tepki göstermekten kaçınmış oluyorum. Böylece dehşete düştüğümde artık neredeyse hiç dehşete kapılmıyorum. (…) Sırayla peyda olup kaybolan dehşetler içinde yaşamım işte böyle oluştu.
İnsanların (benim) günün sadece ilk yarısı için yeterli güce sahip olduklarının ayrımına varıyorum. Elimden gelse “Yarım Gün Yaşam” projesini hayata geçirirdim. Günün ikinci yarısında ilk yarısının yorgunluğunu giderme hakkı olmalı her insanın.