İnsan. Ne kadar da nazlıydı. Yaşayabilmesi ne çok şartın bir araya gelmesine bağlıydı. Bu en güçlü yaratık en fazlada güçsüz olandı. Bir büyük ağaç kadar kavi ve heybetli bir kuru dal gibi kırılgandı.
“Renklerim siyah oldu ve siyahım da yandı.
O’ndan başka ne varsa yandı,
Yandık sen ve ben.
O’nu göreyim diye,kıblegâhım da yandı.”
diye devam ediyor şair. İnsanın kıskanası geliyor şu satırlar karşısında..
Bir şeyler yapıyorum,yürüyorum,konuşuyorum,
yemek yiyorum yani her zaman yaptığım işleri sürdürüyorum ama nasıl anlatsam,bir boşluk duyusu içinde. Sanki içimde derin bir hiçlik var.
“Hayat raflarına ait kitaplarız,bir dizi dizilen
Bazen okunan,bazen ayaklar altında ezilen,
Ve hepsi sona ermeden yarıda kesilen,
Kimi güzel günlerin üzeri çizilen…
Şehvetli sözcükler satırlardan göz kırpar
Sayfalar bir an önce bitmek için kanat çırpar
Öyle cümleler vardır ki içine hapseder.
Hırpalar da hırpalar…”