Sanırım yaşayabilmenin bir yolu da, kötü alışkanlık denilip yaka silkilen şeylerden kendinize uygun olan birine saplanmak, bir şeyin tiryakisi olmaktır.
Bir balona şekil veren hava gibi, benim de hayatıma şekil verecek bir şeye gereksinimim var. Şu anda bunun ne olabileceğini bile bilmiyorum, belki ancak sevgi diye tanımlanacak bir şey.
Kağıt torbanın bir yüzünde İntihar Dükkanı yazısı var. Öteki yüzünde ise şu yazı okunuyor: Hayatta başarılı olamadınız mı? Bize gelin, ölümünüzü başaracaksınız!
"Gidip kendimizi nihayet evimizde gibi hissedeceğimiz bir yer arayacağız."
"Peki, evimizde gibi hissedeceğimiz yere nihayet geldiğimizi nereden anlayacağız?"
"Çabuksığınların sevildiği bir yere geldiğimizde."
Çabuksığınları tanıyor musunuz? Yok, hayır, haritalara bakmayın, eski atlaslara da, çünkü Çabuksığın diye bir ülke yok. Çabuksığınların evleri her yer ya da hiçbir yer, özellikle de hiçbir yer.
Bir başkası değil de kendim olmayı istedigim için ben çok sık "hayır" dedim.
Hayır diyerek başkalarından uzaklaşırız, kurallara karşı çıkar, yalnızlıkla baş başa kalırız. Ama tüm bunların karşılığında da özgürlüğümüzü kazanırız.
Tek başımayım, bundan şikayet edecek değilim, kendimle baş başayım. Kendimle hiç baş başa kalamayabilirdim, işte o zaman sonsuzlukta kaybolmuş olurdum.