Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Emre Can

Emre Can
@YaziciEmre
Bu hayatta “Mektup” yazma ve o mektubun cevabını sabırsızlıkla bekleme ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Sevgiyi ve aşkı çok uzaklarda olsa bile hissedebilme ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
insanlar durmaları gereken yerleri bilmezken, vurmaları gereken yerleri çok iyi bilirler.. Sen sen ol kimseye yaralarından bahsetme..
Reklam
Bilgeliğin ya da hikmetin amacı, hayatın anlaşılmazlıklarını açıklamak değil varlığın içinde olduğunu bildiğimiz ama dile getiremediğimiz esrarın sezgisel bilgisine kavuşmaktır. Bu hayatın amacı, yaşamak ya da daha iyi yaşamak değil, tam tersine yaşamın amacı bu hayatı anlamak ve anlamlandırmaktır. 
İnsan her zaman belirli çevresel, ekonomik ve toplumsal koşullar altında yaşamak zorundadır fakat tam da bu zorunluluk nedeniyle hayatın anlamını kendi başına bulmalıdır. Geleneklerin ve verili inançların sağladığı anlam konforunun içinde kaldığı sürece haz ve güç istencinin ve arzusunun ötesine geçemeyerek kendi kendisini ‘şeyleştirir’, tek boyutlu hale getirir. Kendi kendini indirger. Çelişkili bir şekilde geleneği ve inancı yaşatmak adına toplumu ve dışsal güçleri tanrılaştırır. İşte bunun için asla elinden alınamayacak bir nihai özgürlüğe, yani koşullara verdiği tepkisini kendi başına belirleme özgürlüğüne sahiptir: “İnsanın özgürlüğü, koşullardan özgür olmak değildir, o, insanın karşılaşabileceği koşullar karşısında tutumunu belirleme özgürlüğüdür.” (Anlam İstenci, s.28).

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hiç kimse hiçbir şeyi yapmak zorunda olduğu için yapmaz; yapmak zorunda olduğuna inandığı için yapar. İnsanın başkalarının kötü niyetlerine tabi olması genellikle kendi hayatının anlamını hissedememesinden kaynaklanır. Anlam bulamama, ya da belli belirsiz bir anlamlar dünyasının içinde yaşasa da kendi anlamını bulamama hemen her zaman tabiiyet getirir. 
Mezhebimiz genişledikçe aklımız ve fikrimiz daraldı. Kesemizdeki, kasamızdaki, ve bilhassa banka cüzdanımızdaki irileşme beraberinde ahlâk telâkkilerimizdeki cılızlaşmayı getirdi. Millet olarak bir şey olmaktan feragat edip fert olarak her şey olmaya heveslendiğimiz 1980''li yıllardan fert olarak bile varlık kazanabilmek için ancak üstün niteliklere yabancı kalmak suretiyle kârlı çıkacağımız inancıyla yaşadığımız bu günlere kadar içine düştüğümüz her rezalete bir mazeret bulabildik, bir kulp takabildik. İnsan gerçeği öylesine yüzeyden kavrandı ve algılandı ki Türkiye''de yaşayan kalabalıklar için biyologi alanı dışına taşan bir "ölüm" yok bundan böyle. Kimin uğruna can vereceği bir değere sahip olduğu artık merak konusudur. Bu hissiyat ve bu fikriyat içindeki insanlara deprem dediğin, ekonomik kriz dediğin vız geldi tırıs gitti. Fikren dar, ahlâken cılız bir topluluğun başına bu darlıktan, bu cılızlıktan daha kötü bir şey gelmesi mümkün olamazdı. İsmet Özel yeni şafak yazıları - 2001
Reklam
asıl gerekçe
Uzun bir seferden sonra fethetmek üzere çıktığınız kara parçasında kalmaya kararlısınız. Gemileri bu yüzden yakmış olmalısınız. Halbuki gemileri yakmanın asıl gerekçesi kaçışı önlemek değil, artık kaçacak yerin kalmadığını kabullenmektir. İsmet Özel - yeni şafak yazıları
saklı olan
Seslere aldanmayın! Bazen susmanın en çaresiz hali yüksek sesle konuşmaktır. Yenilginin en fazla can yakanı, itiraf edilemez olandır. Yalanın en yaralayıcı olanı, gerçek bilinip dururken söylenendir. İnsan, en çok kendinde kaybolur. “Bazen düşünürken kendimizle ilgili hiç bilmediğimiz şeylerin farkına varıyoruz” dedi beyaz saçlı adam, “Garip gerçekten, insan onca yıl kendini kendinden nereye saklıyor!” Gökhan özcan
Savaşları karıncalar da yapar, devletleri arılar da kurar, servet ve zenginliğe hamsterlarda da rastlanır. Ama senin ruhunun izleyeceği yol başkadır, ruhunun hakkı yendi de onun zarar görmesi pahasına başarılara ulaşacak oldun mu, mutluluk çiçeklerini asla koklayamazsın. Çünkü ‘mutluluk’ denen şeyi ancak ruh duyumsayabilir, ne akıl, ne karın, ne kafa ne de cüzdan...” Herman Hesse
Anne, sen hep derdin ya. Çocuk kal sen büyüme diye... ben de üzülürdüm sen böyle söyleyince Büyüdüm anne ve anladım seni. Tüm çoçuklar gibi.. Büyümek daha çok şey bilmek ama daha az mutlu olmakmış, çok kazanmak ama , her saniyeyi kaybetmekmiş aslında.. Büyümek insanları daha çabuk anladığını sanmak ama onları gerçekten. sevememekmiş yükseklere çıkmak ama kalplerden uzaklaşmış büyümek. Büyümek hiç iyi birşey değilmiş anne..
Rüzgar İçerimde koca bir dağ gizlidir, Rüzgar döne döne çıkar mı bilmem. Yarim ince uzun, saz benizlidir, Başımı göğsünde sıkar mı bilmem. Hey...Ne kimsesizdir bu uzun yollar, Gözlerim yollarda birini kollar, Bana kim göklerden bir haber yollar, Gökler susa susa bıkar mı bilmem. İçlensem, içlensem bir hayal kursam, Göklere yaslanıp çığlık savursam, İçimdeki dağı dağlara vursam, Bu vuruş gönlümü yıkar mı bilmem. Necip Fazıl Kısakürek
Reklam
Paragraf Sorusu Herşeyi Cevaplamış Aslında...
Ne çağlarmış! Aşk ve soz, birbirini kuşatan ve besleyen derin sularmış. Edgar Morini dediği gibi, Aşk, yaşam şiirinin bir parçası, şiir yaşam aşkının bir parçasıymış. "Söz'e itimat sonsuzmuş ve aşka... Cömertçe sever ve sevdiğini söylemekten, yazmaktan kaçınmazmis insanlar. Aşk söz kadar temiz, duru ve yalin; söz, aşk kadar derin, dokunaklı ve sınırsızmış. Eyvah ki aşkın sırrının döküldüğü bir çağa kalmışız. Sözün aşkla bağlantısının büsbütün koptuğu zamanlara... Sözün taneleri dağilmış ve aşkın yüce sarayı tarumar olmuş. Görkemli aşk sarayının yerine çarpık, biçimsiz, dayanıksız, gecekondular inşa edilmiş. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
Çiçek Olmayı İstemek
"Hayatın en hüzünlü anı, mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın andır” Vladimir Mayakovski
saçların bir balık ağı gibi yakaladı bedenimi av ve avcı bu kadar yakın olmasaydı yaşamazdık birbirimizi saçların bir gözyaşı gibi ıslatıyor tenimi eğer ben bu kadar susamış olmasaydım belki de içmezdim seni bir kokun var ki hiç bitmiyor saatlerce üstümden uçup gitmiyor günler sonra bile beni terketmiyor saçların bir sarmaşık gibi düğümlüyor ellerimi eğer ben böyle akıllı, deli olmasaydım belki de anlamazdın beni saçların bir ipek böceği gibi örüyor geleceğimi eğer sonuna kadar yaşamak olmasaydı tanımazdık birbirimizi
Kapıları çalan benim kapıları birer birer. Gözünüze görünemem göze görünmez ölüler. Hiroşima’da öleli oluyor bir on yıl kadar. Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar. Saçlarım tutuştu önce, gözlerim yandı kavruldu. Bir avuç kül oluverdim, külüm havaya savruldu. Benim sizden kendim için hiçbir şey istediğim yok. Şeker bile yiyemez ki kaat gibi yanan çocuk. Çalıyorum kapınızı, teyze, amca, bir imza ver. Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler Nazım hikmet
Işık
Hiçbir şey istediği gibi olmuyor insanın. İstemeyi veren de Allah Hiç bir şey akılda kalamıyor. Unutmayı veren de Allah. Güvendiklerin, yaşam yolunda bir bir dökülüyor. Hayırsızları ömrüne veren de Allah. Gecenin karanlığında ışığa meftun umudun. Tüm ışıkların kaynağı Allah EY.
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.