Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Emre Can

Emre Can
@YaziciEmre
Bu hayatta “Mektup” yazma ve o mektubun cevabını sabırsızlıkla bekleme ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Sevgiyi ve aşkı çok uzaklarda olsa bile hissedebilme ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
%11 (33/288)
·
Beğendi
Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum
Beyinde Ararken Bağırsakta BuldumSerkan Karaismailoğlu
8.7/10 · 6,4bin okunma
Reklam
insanlar durmaları gereken yerleri bilmezken, vurmaları gereken yerleri çok iyi bilirler.. Sen sen ol kimseye yaralarından bahsetme..
Bilgeliğin ya da hikmetin amacı, hayatın anlaşılmazlıklarını açıklamak değil varlığın içinde olduğunu bildiğimiz ama dile getiremediğimiz esrarın sezgisel bilgisine kavuşmaktır. Bu hayatın amacı, yaşamak ya da daha iyi yaşamak değil, tam tersine yaşamın amacı bu hayatı anlamak ve anlamlandırmaktır. 

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsan her zaman belirli çevresel, ekonomik ve toplumsal koşullar altında yaşamak zorundadır fakat tam da bu zorunluluk nedeniyle hayatın anlamını kendi başına bulmalıdır. Geleneklerin ve verili inançların sağladığı anlam konforunun içinde kaldığı sürece haz ve güç istencinin ve arzusunun ötesine geçemeyerek kendi kendisini ‘şeyleştirir’, tek boyutlu hale getirir. Kendi kendini indirger. Çelişkili bir şekilde geleneği ve inancı yaşatmak adına toplumu ve dışsal güçleri tanrılaştırır. İşte bunun için asla elinden alınamayacak bir nihai özgürlüğe, yani koşullara verdiği tepkisini kendi başına belirleme özgürlüğüne sahiptir: “İnsanın özgürlüğü, koşullardan özgür olmak değildir, o, insanın karşılaşabileceği koşullar karşısında tutumunu belirleme özgürlüğüdür.” (Anlam İstenci, s.28).
Hiç kimse hiçbir şeyi yapmak zorunda olduğu için yapmaz; yapmak zorunda olduğuna inandığı için yapar. İnsanın başkalarının kötü niyetlerine tabi olması genellikle kendi hayatının anlamını hissedememesinden kaynaklanır. Anlam bulamama, ya da belli belirsiz bir anlamlar dünyasının içinde yaşasa da kendi anlamını bulamama hemen her zaman tabiiyet getirir. 
Reklam
. Insan bir at görür -ama mükemmel olmyan bir at (mesela at biçiminde bir kurabiye). Bu ruhun bir zamanlar idealar dünyasında görmüş olduğu mükemmel ati belli belirsiz hatırlaması için yeterlidir. Böylece ruh asıl evini özlemeye başlar tabi. Platon bu özleme eros diyordu. Bu sözcüğün anlamı sevgidir. Yani ruh kendi asil kökenine yönelik bir tür
Mezhebimiz genişledikçe aklımız ve fikrimiz daraldı. Kesemizdeki, kasamızdaki, ve bilhassa banka cüzdanımızdaki irileşme beraberinde ahlâk telâkkilerimizdeki cılızlaşmayı getirdi. Millet olarak bir şey olmaktan feragat edip fert olarak her şey olmaya heveslendiğimiz 1980''li yıllardan fert olarak bile varlık kazanabilmek için ancak üstün niteliklere yabancı kalmak suretiyle kârlı çıkacağımız inancıyla yaşadığımız bu günlere kadar içine düştüğümüz her rezalete bir mazeret bulabildik, bir kulp takabildik. İnsan gerçeği öylesine yüzeyden kavrandı ve algılandı ki Türkiye''de yaşayan kalabalıklar için biyologi alanı dışına taşan bir "ölüm" yok bundan böyle. Kimin uğruna can vereceği bir değere sahip olduğu artık merak konusudur. Bu hissiyat ve bu fikriyat içindeki insanlara deprem dediğin, ekonomik kriz dediğin vız geldi tırıs gitti. Fikren dar, ahlâken cılız bir topluluğun başına bu darlıktan, bu cılızlıktan daha kötü bir şey gelmesi mümkün olamazdı. İsmet Özel yeni şafak yazıları - 2001
asıl gerekçe
Uzun bir seferden sonra fethetmek üzere çıktığınız kara parçasında kalmaya kararlısınız. Gemileri bu yüzden yakmış olmalısınız. Halbuki gemileri yakmanın asıl gerekçesi kaçışı önlemek değil, artık kaçacak yerin kalmadığını kabullenmektir. İsmet Özel - yeni şafak yazıları
saklı olan
Seslere aldanmayın! Bazen susmanın en çaresiz hali yüksek sesle konuşmaktır. Yenilginin en fazla can yakanı, itiraf edilemez olandır. Yalanın en yaralayıcı olanı, gerçek bilinip dururken söylenendir. İnsan, en çok kendinde kaybolur. “Bazen düşünürken kendimizle ilgili hiç bilmediğimiz şeylerin farkına varıyoruz” dedi beyaz saçlı adam, “Garip gerçekten, insan onca yıl kendini kendinden nereye saklıyor!” Gökhan özcan
Savaşları karıncalar da yapar, devletleri arılar da kurar, servet ve zenginliğe hamsterlarda da rastlanır. Ama senin ruhunun izleyeceği yol başkadır, ruhunun hakkı yendi de onun zarar görmesi pahasına başarılara ulaşacak oldun mu, mutluluk çiçeklerini asla koklayamazsın. Çünkü ‘mutluluk’ denen şeyi ancak ruh duyumsayabilir, ne akıl, ne karın, ne kafa ne de cüzdan...” Herman Hesse
Reklam
Gidenlerin Arkasından..
Biz kalırız ve gidenlerin gölgesi hiç eksilmez hayatlarımızdan. En çok uzaklaştıkları zaman yakınlaşır bize onlar. En cok bulunmadıkları zamanlarda ararız varlıklarını. Hiç yaşamadıkları olayların bir parçası olurlar. Hiç duymayacakları cümleler fisıldarız yetişsin onlara diye arkalarından. Ne zaman pişman olsak bir şeyden, onları hatırlarız. Ne zaman ertelesek bir şeyi nedensiz, çınlarlar kulağımızda. Çünkü onlar gittikleri andan itibaren artık büyüyen onların yokluklarıdır. Yaşanmamış her şeye verirler isimlerini. Kaçırılmış bütün fırsatlar onların ellerindedir sanki.
kombinasyon
Sadece beş müzik notası var ama bu beşinin kombinasyonları hiç duyulmamış melodilerin ortaya çıkmasını sağlar. Beş ana renk var (mavi, sarı, kırmızı, siyah ve beyaz) ama bir arada hiç görülmemiş renkler üretirler. Sadece beş büyük tat var (ekşi, buruk, acı, tatlı, tuzlu) ama bunların kombinasyonları hiç bitmeyecek kadar çok tat üretir. Savaşta saldırı için sadece iki yöntem vardır: Doğrudan ve dolaylı ama bu ikisinin kombinasyonları sınırsız manevraya izin verir.
Sayfa 26
191 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.