Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yeşim Şahin

Yeşim Şahin
@Yesimshin
Saatlerin nihayete ermeden pencerelerini çoğaltmaya bak..
Uyuyor. Tuhaf bir kaderi olmasına rağmen yaşadı Meleğini kaybedince ölüp gitti İşler kendiliğinden olup bitti Tıpkı gündüzün yerini gecenin alması gibi.
Reklam
Düşünen zihinler şu sözleri az kullanırlar: mutlular ve mutsuzlar. Hiç kuşkusuz başka bir dünyanın bekleme odası olan bu dünyada mutlu insan yoktur.
Edebi imgelemin temel kusuru budur: Ötekilerin biz olduğuna inandırır bizi. Ama ne mutlu insanlığa ki, her insan yalnız kendidir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kölelik bu hayatın yasasıdır; başka kural da yoktur zaten, çünkü isyan etmenin de, kaçmanın da mümkün olmadığı, kayıtsız şartsız boyun eğilen yasa budur. Kimileri köle doğar, kimileri sonradan olur, kimileri ise köleleştirilir.
Gerçekten ıstırap çekenler böyle sürüler halinde dolaşmaz, gruplar kurmazlar. Acı denen şey, yalnız başına çekilir.
Reklam
Bütün mesele dünyayı kavrayışımızdan kaynaklanıyor: Dolayısıyla dünyayı kavrayışımızı değiştirirsek dünyayı da kendimiz için değiştirmiş oluruz.
Doğru hisseden, dürüst düşünen bir insan, dünyadaki kötülük ve adaletsizlikten rahatsızsa, gayet doğal olarak bunun önce kendine dokunan kısmını düzeltmeye çalışmalı, yani kendini. Bu zaten bir ömür boyu sürer.
Yanılıyordu Vergilius denen şair. En çok anlamak yoruyor bizi. Yaşamak, düşünmemektir.
Biz aslında insanları sevmeyiz. Sevdiğimiz, bir insan hakkına oluşturduğumuz fikirdir. Kısacası kendi uydurduğumuz bir kavramı - ve sonuç olarak kendimizi sevmekteyizdir.
Ve dostum, bu küçük meselede de bir kez daha gördüm ki, yanlış anlamalar ve ihmaller, dünyaya şerden ve günahkarlıktan çok daha fazla kötülük getiriyor.
Reklam
Eğer köhnemiş insanoğlu -neden böyle olduklarını bir tek Tanrı bilir- ısrarla geçmiş acılarını hatırlamayacak olsa ve o anki sükûnete kendini bıraksa, o zaman çok daha az acı çekerdi.
Hayat tahayyül edebildiğimiz kadardır. Bütün dünyası tarlasından ibaret olan köylünün gözünde, o tarla bir imparatorluktur. Caesar’ın gözünde ise azımsadığı imparatorluğu topu topu bir tarla kadardır. Fakir insanın bir imparatorluğu var, güçlü olanın ise altı üstü bir tarlası.
Duygu şimdiki zamana muhtaçtır; o an geçtikten sonra sayfa kapanır ve hikaye sürer, öykü ise biter.
Hayır, hiçbir hüzün var olmamış şeylerin hüznü kadar işlemez insanın içine!
Çünkü hiçbir şey göründüğü, hatta yaşandığı gibi değil! Her şey hatırlandığı gibi.
Onlara baktım, kardeşlerime. Ellerine, yüzlerine. Yoktan yere bir uzaklık, bir engel aramızda. Birbirimize, birlikte yaşadığımız onca şeyi aşıp yaklaşamayacakmışız gibi; ama öyle de yakınız ki, kapı kapandığında üçümüzün birden eli sıkışıyor.
Reklam
Aslında babam da başka pek çok insan gibi uzağındakilere ve yeni tanıştığı insanlara anlayışlı, iyi davranıyor, yakınlarından bunu esirgiyordu.
Bir felsefeci ölü bulunduğunda akla gelecek ilk şüpheli elbette kafasındaki fikirlerdi.
Kim değersiz hissetmez ki kendisini! Bir soyadının önünde toplanmış duruyoruz: ailemiz. Bir soyadının önünde tek tek isimler…
Babam sonunda konuşmasını bitirdi. Elini kaldırıp omzuma koydu ama ben vuracak sanıp irkildim. Birden o da ben de çok utandık. Çok utandık. Birbirimize bakamadan, başlarımızı eğip öylece kaldık..
Reklam
Ben, genellikle kendi derinliklerimde bile henüz tasarlanmamış eylemlerin, dudaklarımı uzatırken aklıma bile getirmediğim sözcüklerin, tamamına erdirmeyi umursamadığım hayallerin kuyusuyum.
Mutlu insanlar onlar, çünkü salaklığın büyüleyici hayal gücü bahşedilmiş. Ama ya benim gibi, yanılsamasız düşleri olanlar…
İhtiyaç duyduğumuz şeyleri istememiz insanca bir davranıştır, yalnızca gerekli olanı değil, arzulanır bulduğumuz şeyleri istemek de insancadır. Hastalıklı olan, gerekli olan ile arzulanır olanı aynı şiddetle arzu etmek, kusursuzluk özlemi yüzünden, ekmeksiz kalmış gibi acı çekmektir.
Her birimizin içinde bir erkek ve bir kadın olmak üzere iki güç bulunur; erkeğin beyninde erkek, kadından daha baskındır ve kadının beyninde kadın, erkekten daha baskındır. Normal ve rahat varoluş hali, ikisinin ahenk içinde ve ruhen iş birliği yaparak birlikte yaşamasıdır. Eğer kişi erkekse, beyninin kadın tarafı yine de etkin olmalıdır ve kadın da içindeki erkekle ilişki kurmalıdır.
Ve insan heyecanla galeyana gelir ve hatta kitabı, çok değerli bir şey, hayat boyu tutunabileceği bir destekmişçesine, bir çeşit saygıyla kapatır ve rafa geri koyar.
Hayat, hayat olmayan bir şeyle çatışır. Sonra, bu kısmen hayat olduğu için onun hayatın kendisi olduğuna karar veririz.
Reklam
Her iki cinsiyet için de hayat - ve kaldırım boyunca kalabalığı yararak yürürlerken onlara baktım - zahmetliydi, zordu ve sürekli bir mücadeleydi. Devasa cesaret ve kuvvet gerektiriyordu. Belki de her şeyden çok, hayalleri olan yaratıklar olduğumuz için, kendine güven gerektiriyordu. Kendimize güvenimiz olmadığında beşikteki bebekler gibiyiz.