Şehr-i azada vurdukça kaybolan acılarım. Şimdi gökyüzü bir kez daha masmavi. İçimden geçip gidenlere inat mavi hemde. İçimde çocuk sesleri. İçimde senin sesin sevgili...
Tarık Akan’ı saygı ve özlemle anıyorum. Hababamın Damat Ferit’i. Gülen gözlerinle umarım cennetekileri de güldürüyorsundur. Sen bu ülkenin yetiştirdiği gerçek sanatçılardan birisin. Yokluğun hep hissedilecek.
Bir gecenin içinden geçerken; damarlarıma akıtılan ilacında etkisiyle, kontrol amaçlı gelen hemşirenin telefonunda çalan şarkının notalarında seninle ilk tanıştığımız zaman geldi aklıma. Aldım o anı kokladım. Gülüşlerinin olduğu zamanlara çevirdim zihnimi orada durdum seni seyrettim biraz. Sonra çıktım sarılmalarımızın, göğsümde uyuduğun, göğsünde uyuttuğun zamanlara akıttım kendimi. Zihnim ilacında etkisiyle sürüklüyordu beni senli zamanların her yerine. Seni seviyorum dediğin zamana bıraktı en sonunda. Gözümden yaş dökülürken; hemşire bana sordu: “neyin var?”
Diyemedim sevgili... Sensizliği anlatabileceğim bir kelime yoktu çünkü bu lügatta. Hiç dedim sustum...
Bugün bundan 38 yıl önce bu ülke de sadece bir askeri darbe yapılmadı.
Düşüncelere,
Özgürlüğe,
İnsanlığa,
Türk milletinin cesaretine,
Aşk’a,
Ve en önemlisi geleceğe,
Darbe yapıldı.
Asılanlar canlı bedenlerdi bize gösterilen.
Ya gösterilmeyenler?
Kan kusup kızılcık şerbeti içtik diyenlerdendik sevdamızda. Sırtımızda binlerce acı, binlerce yara varken; o geldiğinde dimdik durup derdine derman olmak istedik hep!
Ruhumuza eşgali düşmüştü bir kere. Adı kazınmıştı artık zihnimizin en ücra köşelerine bile.
Sonra gün gelir giderdi sevdiğimiz. Dinlenmiş, yaralarını temizlemiş, zihnini arındırmış
“Yüreğimde hasret çaresiz kaldı!”
Nasıl bir acıdır bu! Nasıl bir söz! Bu sözü yazabilecek kadar yorgun hissetmek nasıldır acaba?
Kimdi bu yokluğun temelindeki kişi?
Biliyor mu ki kendisine söylendiğini?
Yoksa binlerce dize,
Binlerce söz,
Binlerce şarkı gibi tarihe gömülüp gitti mi?
Can yanıklığı,
Ruh kesikliği,
Izdıraplı bir iç kanama,
Yalnızlık...
İşte tam bu söz gibi.
Senden sonra ki ben işte!
Her şeyi geçtim de;
“Yüreğimdeki hasret çaresiz kaldı!”
Yusuf Sezgin Aybey/ şarkı sözüne ithafen!
Siz hiç akşamüstü güneşine doğru sevdanızı içten içe haykırdınız mı?
Ben bir kez yaptım.
Güneş usulca battı.
Yıldızların yavaş yavaş belirdiğini de gördüm.
Anasonun kokusu buram buram geliyordu o vakitlerde.
Arkadan musikiden bir kaç beste çalıyordu.
Oysa ben güftesinde kalırdım her daim.
İşte böyle bir zamanda ,
Masada olan dostlarla mey ederken zamanı.
Onlar olanların olmayanların şerefine,
Ben ise size içiyordum sevgili...
Ne garip değil mi?
Siz sevdanızın hükmünü vermişken arş-ı cihana,
Ben bir garip kul idamımı bekliyordum
Sevdanızın yolunda..
Yusuf Sezgin Aybey/ sevda dizeleri