...Sigaraya yiyecekmiş gibi bakıyordum.Herkes birer fırt çekip yanındakine verdi.Dumanı üflerken elleriyle dağıtıyorlardı.Sonunda sıra bana geldi.Sigaraya bi asıldım daha dumanı bırakmadan bir daha asıldım.Sigarayı yan tarafa verdim.Benden sonra bir iki kişiye daha gitmişti ki, mühendis ciddi bir tavırla, "Ayıp ettin Tarık," dedi .
Şaka mı yapıyor, ciddi mi, anlamamıştım.
"Bak burada kırk kişiyiz, sen iki nefes çektin, başkasının hakkını almaya hakkın yok..."
Suratıma tokat yemiş gibi olmuştum.Ne diyeceğimi bilemedim.
Ancak gelin görün ki "size özgürlükten önce ekmek gerek"diyen Batılıya Afrikalı kadının cevabı:
"Konuşma özgürlüğüm olmazsa, ekmeğimi kimin çaldığını nasıl anlatacağım?"olmuştur.
"Seni kim uyuttuysa onun rüyasını görürsün" der Hakan Günday.Yani gördüğümüz rüya bile bize değil, bizi "uyutana" aittir.O yüzden uykudan uyandığımızda zincirlerinizden başka kaybedecek bir şeyiniz de yoktur aslında.
Yeter ki uyanın!
Gülten Akın ne demişti:"Ah kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya!"Kimsenin vakti yok. Çünkü herkes hem kendisini hemde karşısındakini aşağılayan bir hırgürün coşkusuna kapılmış.
Uzun sürgün yıllarından sonra Rusya'ya dönen Dostoyevski,İnsan eski terliklerini nasıl kolayca ayağına geçirirse ,o kadar doğal ve rahat bir şekilde girdim Rusya'ya,der.