Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Zeynep Güneş
Zeynep Güneş
@Zeynepggg
37 okur puanı
Mart 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Romanın önermesi bence; günahın, kötülüğün cazibelerine kapılmak insanın yaradılışının doğasından da olsa, pişmanlık yaratır.. Ruhunun çürüdüğünü göreBİLEN insan hayata karşı yenilmiş hisseder.
Güzel roman, birazdan filmini de izleyeceğim..
YOKTAN VAR EDİLMİŞ BİR TİRAN
Hitler’in esrarengiz hayatının kör noktalarına ışık tutan Altındal kitapta özellikle, Hitler’in garipliklerle dolu ailesine ve Hitler’i tarih sahnesine sokan Thule tarikatına değiniyor.
Devletlerin kültürel, siyasal, ekonomik politikalarına müdahale eden gizli yer altı örgütlerinin varlığı bilinen bir gerçek…Kitapta da yine o dönemde bu örgütlerin belki de en tehlikelisi olan Thule’ün, Aldolf Hitler’in Führer olmasındaki etkilerinden bahsedilirken, sonradan ismi Nasyonal Sosyalist Alman işçi partisi olacak Alman İşçi partisinin, aristokratlarca, soylu ve varlıklı ailelerce finansal olarak nasıl desteklendiğinden bahsediliyor.
Irkçı, milliyetçi, anti semitik ideolojiyi benimseyenlerin, Hitler dahil birçoğunun Alman ve Aryan olmaması ilginçliklerin sadece biri. Hitler’in Avusturyalı olmasına rağmen ve çürük raporlu olmasına rağmen, Alman ordusunda nasıl yer alabildiği, Alman vatandaşı olmamasına, Almanya’da kimliksiz dolaşmasına rağmen, Almanya’da çeşitli siyasal olaylara nasıl karışabildiği de kitapta altı çizilen konulardan.
Annesi Klara’nın eşine (Adolf Hitler’in babasına) amca diye hitap etmesi de büyüdüğü aile ortamındaki garipliklerden. :( ( Konu ailesi olunca Hitler adına üzülmedim desem yalan söylemiş olurum…) Ensest ilişki, ailesi konu olunca hep üstünde durulan bir kavram. Bu gariplik Hitler için normalleşmiş olsa gerek ki, o da yeğenine aşık oluyor.
Neyse kitapla ilgili çok spoiler verdim…son derece ilgi çekici bu kitabı okumalısınız arkadaşlar.
Gerçekliğe ulaşabilmemiz için bazen hayal gücümüzün sınırlarını zorlamamız gerektiğini, bilim kurgu olarak algıladıklarımızın da aslında bilgi sahibi olduktan sonra bir gerçekliğe işaret ettiğini gösteren, çeviri etiği göz önünde bulundurularak hazırlanmış zihin açıcı bir kitap Kök kitabı.
Klasik anlayışı benimsemiş ve inancının sınırlandırıcı duvarlarını yıkmak istemeyenlere pek uygun bir kitap değil aslında ve zaten zihniniz bu bilgilere açık bir frekansta titreşmiyorsa, bu kitap sizi hiç bulmayabilir de.
İçeriğine gelecek olursak ; geleceğimizin göklerle bağlantısı bir yana, (Tanrının krallığının yeryüzünde de tecelli edeceği vaadi, Mesih’in gelişi, Altın Çağ) geçmişimizin de göklerle, ilahi olanla bağlantısını, (Adem’in Cennette yani gökyüzünde yaratılmış olması, Sirius Yıldız sistemi) ilahi metinlerle, dinin olmadığı tarihlerde de mitolojik öyküler ve efsanelerle açıklıyor Hamza Yardımcıoğlu.
Her öykü ve metin de birbiri ile bu kadar mı tutarlı oluru gördükten sonra senaryo kafanızda şekillenmeye başlıyor ve kişi sonunda fizik ve metafizik aleme yönelik ne kadar az şey bildiğinin farkına varıyor.
Okur Takip Önerileri
Klasik eserlerdeki karakterlerin sağduyulu, erdemli, akıllı, ahlaklı oluşlarına ve soylu idealleri yansıtmalarına hayranım.
Bilge, erdemli karakterlerle zaman geçirmeye benziyor.
Bana göre bi kitap değilmiş, uzun sürede ve sırf bitirmiş olmak için okudum, beni çok açmadı, yine de Murakami dehası diye bir şey var, yadsınamaz.
Kitabın sonlarına doğru, bazı karakterler zihin kontrolüne mi maruz kalmış acaba diye düşündüm, zayıflık ve zihnine bi koyunun girmesi ile intihar eden bir karakter var örneğin, yine de tam emin olamadım..
Nedir bu koyun sevdası arkadaş, okuyan varsa beni aydınlatabilir, istişare edebiliriz..
Yine de bazı cümleler var aklımda kalan... '' Dünyaya kayıtsız biri varsa o da benim işte, yetersiz bahanemdi.'' beni çok iyi tanımlıyor ve bu ve bunun gibi nice cümleler yazara saygımı arttırıyor.
Sanat ve aşk zamanı durdurabilir mi?
Kazuo ishiguro yu günden kalanlar filmi ile tanıdım. Sonra hemen romanı alıp okudum ve o günden beri en sevdiğim yazarlardan.
Günden kalanlardan sonra beni asla bırakmayı okudum ve beni asla bırakma bilim kurgu olarak sınıflandırılsa da bence birçok anlamda gerçekçi bi roman.
Yazar romanını kötümser bulmadığını sevgi ve hayata tutunma gibi insani içgüdü ve duyguların on planda oldugunu soylemiş.
Ben de sevgi temasını gerçekten hissettim, kötümser bulmamakla birlikte kitap bittiğinde yaşadığım duygu hüzündü
Konusuna gelicek olursak. Bence gerçeklikten cok da uzak olmayan bi bilim kurgu. Şöyle ki yalnızca organ bağışlamak amacıyla yetiştirilen hayattaki tek misyonları donör olmak olan çocukların öyküsü. Görevleri tıp bilimine katkı sağlamak olan bu çocukların yetişkinliğe adım attıkları yıllarda varoluş amaçlarını sorgulamaları isyanları ve kendilerini yıkıma sürükleyeceklerini bildikleri halde kaderlerini kabullenmeleri.
Savaş sonrası bi dönemde geçmesi de sağlam bi temele oturtuyor hikayeyi.
Donörlerin klonlanması da eğer romanı bilimkurgu kategorisine sokan buysa olasılığı olmayan bi durummuş gibi gelmedi bana.
Gençlik döneminde yaşanan coşkun duyguların, hastalıklı aşkın, kin, nefret, intikam hırsının, kökleşmiş kötü huy ve alışkanlıkların insan yaşamındaki ve psikolojisindeki tahribatının anlatıldığı şiirsel bir roman. En sevdiğim romanlardan biri oldu. Kurgusuna da hayran kaldım.
Teşekkürler Emily Bronte.
Buck kalp ben
Okuduktan sonra St. Bernard ve İskoç çoban köpeği kırması bi köpek almak istedim resmen.
Harika bi dostluğun,saf sevginin, şefkatin hissedildiği satırların yanı sıra insanlığın kendinden zayıf olana karşı tutumunun zorbalık ve zulmünün de üzücü panoraması gözler önüne seriliyor kitapta.
Kitabın üzerine düşünürken şu söz geldi aklıma. ‘’Bir insanı erdemli yapan bir insana iyi davranması değil, kendinden zayıf birine ya da canlıya karşı nasıl davrandığıdır.
Zalim ve şefkatli olanın da ak ve karanın da varolduğu
Kısacası;
İç acıtan aynı zamanda iç ısıtan olayların karşıtlığıyla hayatın ta kendisini ,yaşam mücadelesini okudum satırlarda. Şiddetle önerilir.
Maus
Arkadaşlar çizgi roman seviyorsanız ve Holokost da ilginizi çekiyorsa okumalısınız. Çizer hakkında birkaç şey söylemem gerekirse Art Spiegelman Holokost’tan kurtulmayı başarmış bir çiftin ikinci çocuğu. Art , annesi ve babası Auschwitz ten kurtulduktan sonra doğuyor ,hiç tanımadığı abisi Richue nun hayaletinin gölgesinde kalıyor kısmen. Bu durum kitapta da görülüyor yer yer. Sonraki yıllarda annesi intihar ediyor. Travmatik bi çocukluk ve gençlik dönemi geçiren Artie sonrasında tüm bu yaşananları bir kitapta toplamak istiyor ve ortaya MAUS çıkıyor. Pulitzer ödüllü bi iş ve Art ın farklı milletten insanları hayvan metaforu ile resmetmesini çok yaratıcı ve çarpıcı buldum.Yahudiler fare(ironi tabii) naziler kedi Amerikalılar köpek ve Polonyalı’lar da domuz metaforuyla verilmiş. Politik hiçbi amaç yok yahudi propogandası hiç değil. Çok gerçekçi. Bu yüzden de harika.
Günden Kalanlar
En sevdiğim romanlardan. Nobel ödüllü bir yazar. Filmi de muazzam.
Uluslarası meseleler ile ilgili kararların aslında ücra köşelerdeki malikanelerde aristokratlarca alındığını, göz önünde yaşanan toplumsal siyasal olaylarınsa bu kararlara hiçbir etkisinin olmadığını,demokrasi gibi kulağa hoş gelen rejimlerin bile çağdışı kaldığını ve iyi işlemediğini gösteren gerçekçi bir roman. 2. Dünya savaşı öncesinde ve sonrasında darlington malikanesinde geçiyor olaylar. Nazilerin, aslında dünya barışı, şeref ,onur gibi çok da soylu idealleri benimseyen İngiliz bi aristokratı kandırması,yanıltması ve bu yanılgının beraberinde getirdiği pişmanlıklar ve hayal kırıklıkları...Malikanenin mesleğine ve ilkelerine aşırı bağlı ,efendi köle hiyerarşisini kanıksamış baş uşağının gözünden anlatılıyor tüm olaylar. Baş uşağın tutumu ve karakteri sebebiyle kendi hayatında kaçırdıkları da bu dramın farklı bi ayağı. Sadece 200 sayfada ne çok duygu ne çok olay gizli. Yazarın dehası da burda kendini belli ediyor bence.
modernizm
Modernizm dönemiyle ve teknolojinin de gelişmesiyle sanallaşan dünyamızda kavramların bile çözüldüğünden bahsediliyor. Örneğin bir şeyi tanımladığımızda bile o kavramın etkisi azalıyor, yitip gidiyor. Ayrıca hiçlik kavramı da üzerinde durulan bir olgu. Hiçlik yaslanabileceğimiz bi kavram ve hiçlik iyi ki var dedirtiyor.
Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi?Jean Baudrillard · Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi · 2012328 okunma
Kızıl Veba
Covidli günlerde okumak manidar oldu. Kitabı 1912de yazmış ve 100 yıl sonrasını yani günümüzü tasvir etmiş London. Hemen hemen 100 yılda bir dünyada salgın hastalık yaşandığı göz önüne alınırsa müthiş bir öngörü değil ama yine de kıyamet sonrası edebiyatının öncülerinden ve çok sevdim kitabı. Salgından kurtulan karakterin ağzından anlatılıyor roman ve salgından yıllar sonra dedenin torunlarıyla gerçekleştirdiği diyaloglardan oluşuyor. 3 torunundan biri yönetici kesimi, (dedesine kulak veren ve anlattıklarını ilgi ile dinleyen tek torunu) bir diğeri mistikleri,büyücüleri,din adamlarını bir diğeri ise barbarları,savaşçıları,şövalyeleri,askerleri temsil ediyor. Dedenin tarih bilgisi olduğu için bir uygarlık kurulurken hangi aşamalardan geçileceğini anlatmaya çalışıyor torunlarına. Dede ilkel olanla uygarlık arasında köprü görevi görüyor bir diğer deyişle ve aslında uygarlığın ne kadar kırılgan olduğu vurgulanıyor kitapta. Bir salgın hastalıkla nüfusun ,bilginin,üretimin hatta dilin yitirilişi..Çok etkileyici.
Felsefe ve psikoloji seviyorsanız çok çok seveceğiniz bir kitap. Ben hayran kaldım Kundera’ya ve tespitlerine. Kitap kavramsal olarak düaliteler üzerine kurulmuş. Hafiflik ağırlık sefillik yücelik gibi karşıtlıklar üzerine kafa yormaya itiyor. Ayrıca aklımda kalan bir bölümü de şöyle. Bir köpekle kurabileceğimiz bağ idilsidir diyor yazar. Çünkü köpek cennetten kovulmamıştır. İnsan zamanı, döngüsel değil düz bir çizgide akar ve hep ileriye doğru gider. İnsan bu yüzden mutlu olamaz. ‘’Mutluluk yinelenmeye duyulan özlemdir’’ diyor Kundera. Aynı bi köpeğin belli bir rutini olması gibi ,insan da bazen farkında olmasa da (kitaptaki hafifliği yüksüzlüğü seçen karakterlerin aynılıktan kaçmaları gibi) mutlu olmak için bi rutine ihtiyaç duyar gizliden gizliye.
