Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Nuran Kılıç
Nuran Kılıç
@Zooni16
Ben Gülbeşekeri çok sevdim.
null
378 okur puanı
Ocak 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Neler yaşadın be Şebnem, neler!!!
Ayfer Tunç'un üç kitaplık serisinin ikincisi olan Yeşil Peri Gecesi...
İlk kitap Kapak Kızı'nda Şebnem'in playboy dergilerine kapak olduğunu üç başkarakter üzerinden okumuştuk ve Şebnem ismen vardı sadece. Bu kitapta Şebnem nasıl ve neden kapak kızı oldu? Hayatında neler yaşadı, kimlerle tanıştı onu okuyoruz.
Mutlu mesut bir aileyken babasının geçirdiği kazadan sonra hayatları tepetaklak olur. Şebnem o andan sonra artık çocuk değildir, hayatın sillesini çeşitli şekillerde yiyip sonrasında da hayattan intikam almaya çalışır ama en çok kendi zarar görür yine.
Gerçekten sevilmek, değer görmek isteyen ruhu sancılı bir kadının her defasında 'yok, bu kadar da olmaz!' dedirten acı hikayesi. Kitapta herkese kızıyorsunuz ama anlıyorsunuz da. En çok Şebnem'i anladım ama en büyük nefretim Osman... Üçüncü kitap Osman üzerinden anlatılacak ama Osman pisliğinin nesini anlayacağım, nesini okuyacağım bilmiyorum.
Ayfer Tunç, psikolojik tahlilleri çok başarılı sunan bir yazar, film izler gibi hepsini canlandırıyorsunuz zihninizde. Argo, şiirsellik gibi iki zıt dili çok farklı bir şekilde sentezleyen yazarı okumaya devam edeceğim ama serinin son kitabı Osman'a hemen geçemiyorum sinirim biraz geçsin.
Selam sana, salât sana ya Resûlallah.
Hz.İbrahim döneminden bir bülbülün alemin yaratılış sebebi Hz.Muhammed'i görme konusunda Hz. İbrahim ile anlaşma yapması üzerine başlıyor kitap ve sonrasında bülbülün ağzından efendimizin doğumundan öncesi, doğumu, gençliği, vahiy dönemi, peygamberlik dönemi, İslam yolundaki savaşları ve veda hutbesi anlatılıyor. Roman tadında harika bir siyer kitabı olmuş. İskender Pala'nın hem dini hem edebi bilgisine diyecek sözüm yok yine şaşırtmadı ve güzide bir eserle karşımıza çıkmış.
Okudukça yer yer Hz.Ebubekir olup en yakın dostu olmayı, onu uyandırmamak adına bir yılan tarafından sokulacak kadar onu sevmeyi istedim. Kızı Fatıma olup üstüne pislik attıklarında onu temizleyip herkese karşı korumayı istedim. Hz.Ali olup onun kılığına girmeyi ve onu öldürmek isteyenlerin karşısına korkusuzca çıkmayı istedim. Daha kimlerin kimlerin yerinde olmak istedim de sonra sen kim onların iman ve peygamber aşkı kim diyip haddimi bildim. Ama sonra efendimizin "Beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi görmeyi ne çok isterdim." sözünü hatırlayıp mutlu oldum.
Efendimizin yolunda olup Kuran ve sünnet rehberliğinde hayatımızı yaşamak dileğiyle, hayırlı bayramlar
Nasıl özlemişim Eda Öğretmen'i ve çılgın mı çılgın güzel yürekli sınıfı 8A'yı
Biraz geriden başlayalım. "Hayal Sözleşmesi" olan ilk kitapta Türkçe öğretmeni Eda Öğretmen'in öğrencilerine hayalleri ile ilgili bir yazı yazdırıp sonrasında 8A sınıfı öğrencilerinin bu hayalleri gerçekleştirmeye başlamalarını okumuştuk. İkinci
Okur Takip Önerileri
Ersin, Selda, Bünyamin... Üçünün ortak noktası: Şebnem. Ayın kapak kızı Şebnem.
Bir tren yolculuğu sırasında bu üç kişinin hayatını okuyup ruh hallerinin kapılarının Şebnem'in bir fotoğrafı aracılığıyla açıldığını görüyoruz. Aslında çıplak bir fotoğrafla kişilerin içlerinde saklı kalan yanlarının tüm açıklığı ile ortaya dökülmesini anlatmış yazar.
Ayfer Tunç, kişilerin psikolojilerini çok derin bir şekilde irdeleyip okuyucunun kendinden parçalar bulmasını sağlıyor ve aslında o kadar bizden insanlar ve o kadar bizim yaşadığımız hayal kırıklıkları, öfkeler, şüpheler, gitgeller anlatılıyor ki kendimizden parçalar bulmak zorunda kalıyoruz.
Bir gün bir fotoğrafta yakalar mıyız içimizdeki bilinmezlikleri?
İskender Pala'dan Osmanlı esintili bir aşk hikayesi...
I.Ahmet döneminde Sultanahmet Camii'nin açılışının olduğu günler... Caminin yapımında emeği olan ustalardan Dülger Bahşi birdenbire kalabalık içinde aşina olduğu bir yüze rastlar. Bu yüz yirmi yıldır aradığı sevgilisi: Kaknusia.
Bahşi ile Kaknusia kavuşur mu? Evrennik İhsan ve Gunalia bu hikâyenin neresinde?
İskender Pala bu aşk hikayesinin arka perdesine I.Ahmet dönemini, İstanbul'un en güzel camilerinden Sultanahmet Camii'nin yapılış hikayesini sunmuş.
Kitabı sevdim mi emin değilim. Beklediğim bu muydu bilmiyorum. Tam bir aşk hikayesiydi ama işte ama'larla dolu bir eser oldu benim için.
Aşık dört kişinin de sığındığı tek cümle "Her şey aşktan" cümlesiydi. Kimin aşkı doğru kiminki yanlış bilmiyorum, belki de aşkta doğru yanlış etiketi olmamalı ama kitaptaki dört aşk da beni mutlu etmedi hepsinin sorunlu tarafları vardı.
Aşk beklemek mi?
Aşk aramak mı?
Aşk sabretmek mi?
Aşk köle olmak mı?
Aşk kavuşmamak mı aslında?
Harika bir kitap okudum. Çocukların ön plana konulduğu, güzel ahlakın nahif, komik bir dille yansıtıldığı, ders çıkarılacak, bize insanlığı hatırlatan çok güzel masallar vardı. Çocukların gözüyle bakarsak dünyanın ne kadar iyi ve doğru olduğunu anlatmış yazarımız.
"Bilmezliğin tarlasına bir küçük kültür fidanı diktim."
Böyle ifade ediyor kendini Mustafa Güzelgöz. Kim bu Mustafa Güzelgöz? 1940'lı yıllarda Ürgüp'te kütüphanecilik yaparken insanların kitaplara gelmediğini gören ve o zaman kitapları insanlara götürürüm diyip eşeklerin üzerinde götürdüğü kitaplar sayesinde mucize ve başarılarla dolu bir kitap okuma seferberliğinin fitilini ateşleyen kişidir.
Kitap Yunanlı Dimitrios Katsikas'ın Ürgüp'e gelmesiyle Mustafa Güzelgöz ve ailesi ile yolunun kesişmesi üzerine başlar. Mustafa Güzelgöz'ün köylere, çocuklara, kadınlara kitapları ulaştırma aşkının yanında köylüyü, kasabayı da geliştirme yolunda attığı kıymetli girişimleri okuyoruz kitapta.
Neden kitaplara bu kadar takık bu adam peki? Nedenini yine kendisi "Elimin altındaki kitapları ışık topları gibi, karanlığın hem de karanlıkçıların üstüne fırlatıp fırlatıp atasım geliyor." şeklinde anlatıyor. Bir insanın, ulusun yükselişinin en doğru yolunun okumakla olduğuna inanıyor.
Cahillik ile mücadelesi çetin ama başarılı olan eşekli kütüphaneci bizlere okumanın kıymetini, çocukların ve kadınların okumasının ne kadar önemli olduğunu, toplumu geliştirmenin herkesin görevi olduğunu altı çizilecek sayısız cümle ile göstermiş. Kalbimde ve zihnimde yeri olan harika bir kitap olarak kalacak
Mermedusa: Harika bir serinin sonu...
Son kitapta artık yazarımız seri boyunca halı altına süpürdüğü gizleri açığa çıkarıyor. Olaylardan uzak durmaya çalışıp her defasında olayların merkezinde bulunan kayıp eşyalar sorumlumuz Herbie ile onu olayların merkezine çeken biricik arkadaşı Violet ile son kez buluşuyoruz. Tuhaf kasabamızın dillere dolanan fantastik olaylarını duyan bir yayın ekibi kasabaya gelir ve araştırma süreçleri ile birlikte maceranın da sonu gelir. Serinin ilk kitabındaki Malamander yine ortaya çıkar ve Mermedusa ile kurulan ilgisi ile tüm seri boyunca merak edilenler ortaya çıkar.
Yazarın serinin ilk kitabı ile son kitabını birleştirmesi ve bu arada diğer serilerdeki önemli ayrıntıları da kullanması çok hoş ve zekice olmuş.
İyilerin kazanıp kötülerin kaybetmesi klişe ama mutlu eden bir son olmuş.
Önceki serilere göre çok beğenemedim gibi ama yine de genel olarak baktığımda güzelce hatırlayacağım ve öneri listemde hep olacak bir seri oldu.
Ve söylemekten asla vazgeçmeyeceğim, lütfen bir an önce film serisi gelsin hayalimdeki Tuhaf Denizler Kasabasını sinema ekranında izlemeyi dört gözle bekleyeceğim.
Elveda Herbie... Elveda Violet... Elveda çeşit çeşit efsanevi yaratıklar.... Elveda Erwin... Elveda Kurgeç... Elveda Doktor Deryadeniz... Elveda Fosil Hanım... Elveda Martık'ın yeri... Elveda Kitap Dispanseri... Elveda Büyük Natalius Oteli... Sana bile elveda Sebastian Yılanbalık...
Kişisel gelişim kitapları diyince ilk akla gelen kitaplardan biri: İnsan Olmak...
Birey, toplum, anne baba çocuk, kadın erkek ilişkileri, iç dünyamız...gibi çeşitli konularla ilgili psikiyatrist olan yazarın düşüncelerini, tespitlerini, bilgilerini okuyoruz.
Olumlu olarak bakacak olursam harika tespitleri var yazarın ve bazı yerlerde kendimi, yakınlarımı buldum.
Ortak Yaşam İlişkisi bölümü en keyif aldığım bölüm oldu; yazar, kadın ve erkeklerin davranışlarının kökeni konusunda iyi tespitlerde bulunmuş.
Olumsuz olarak çok da keyif alarak okuduğumu söyleyemeyeceğim. Doğan Cüceloğlu'nun 'Var Mısın?' kitabı örnek olaylarla harmanlanıp sunulduğu için belki de daha çok beğenimi kazandı bu alanda.
Bu tarz kitapları okurken her şeyin temelinin çocukluk dönemi olduğunu görüyorum. O yüzden Aziz Nesin'in sözü hep kulaklarımda: Çocuklarınıza iyi bir dünya bırakmak yerine, dünyaya daha iyi çocuklar bıraksanız sorunlar kendiliğinden çözülecek aslında...
Günde, bir sabah bir de akşam toplamda iki seferi olan hayali bir ada... Herkesin kaçmak istediği ama hapsolduğu bir ada... Kimsenin mutluluğu bulamadığı ada: Körburun...
Bu adanın 1960-1990 yılları arasındaki üç kuşağının hayatlarının, ilişkilerinin aldığı yolu okuyoruz kitapta. Kitap diyorum ama sanki bir dizi izliyor gibiydim. Ada, insanlar
Malamander serisinin dördüncü kitabı...
Bizim iki kafadar Herbie ve Violet yine olayların merkezinde. Sebastian Yılanbalık istemediğin ot burnunda biter hesabı yine ortaya çıkar ve kasabayla bizimkileri mahvetmek için planlarını devreye sokar.
Serinin sonuna yaklaştık. O sebeple yavaş yavaş sırların ortaya çıkması hoşuma gitti. Artık son kitapta Herbie ve Violet'in kasaba ile ilgisinin ortaya çıkacak olmasının merakı ile yakın zamanda onu da okumayı planlıyorum.
Fantastik macera türünde okuyabileceğiniz en iyi seri olduğunu iddia ediyorum ve film serisi halinin çıkacağı umudunu içimde taşıyorum.
Not: Thomas Tyler'in Yılanbalık'a Türk lokumu fırlatma sahnesi çok iyiydi :D Bununla bana göre Türk okuyucularına sizin farkındayım mesajı vermesi çok tatlıydı :)
İskender Pala'dan yine bilgi birikimine, kurgusuna, diline hayran bırakacak bir eser...
Peygamberimizin hicretinden başlayıp Ebu Eyyüp'ü tanıdıktan sonra onun manevi liderliğinde Konstantiniyye'yi fetih macerası anlatılıyor kitapta. Çok önemli başka karakterlerin yolunun Eyüp Sultan'la kesişmelerini de okuyoruz ve bu karakterler ilk bölümlerde olay ve kişilerle bağlantılarını anlatıp kendilerini tanıtarak kitabı iyice özümsememizi sağlıyor.
Manevi anlamda çok doyuma ulaştığım bir eser oldu. İstanbul'un asırlar önce Bizanslılarda olması , Ashabı Kehf'den önemli isimlerin İstanbul için savaşması, Eyüp Sultan'ın İstanbul'la bu kadar özdeşleşmesinin sebebini anlamak İstanbul'a başka gözle bakmamı sağladı.
Sinan Akyüz, Bosna Katliamını eserlerinde anlatıp farkındalık yaratan çok kıymetli bir yazar. İncir Kuşları, Meyra ve serinin son kitabı Ben, Amir...
Önceki kitaplarda yazar, Sırpların kana susamış çetelere dönüşüp Bosnalılara ettikleri zulümleri çarpıcı bir şekilde anlatmıştı. O kitaplarda Bosnalı kadınlar onca zulüm, işkence, tecavüzden sonra bir de o acıların damgasıymış gibi hamile kalıyorlardı. İşte Ben, Amir kitabında da Bosnalı bir kadının Çetnik bir Sırplıdan doğan oğlunun hikayesi anlatılıyor. Amir, 10 yaşında acı gerçeği öğrenir, annesi bildiği kadının kendisini evlatlık aldığını, biyolojik annesinin, kendisi bir Çetnik tohumu olduğu için doğumdan sonra onu bırakıp kaçtığını anlatır. Amir, o andan itibaren artık ruhu yaralı bir çocuk olarak öğrendiklerinin yükü ile büyür. Genç bir adam olduğunda artık bu yük ona fazla gelir ve psikolojik destek almaya karar verir.
Kitap üç bölümden oluşuyor: Amir'in hikâyesi, annesinin hikayesi ve sonuç.
Kitabı sevdim her zamanki Sinan Akyüz akıcılığı hakimdi ama yetmedi bana sanki. Annesinin hikayesinin olduğu bölüm önceki kitaplardan alınmıştı zaten okuduğum bölümleri yine okumuş oldum. Ayrıca Amir'in yüzleşmeleri çok ani ve sıradan oldu. Ben daha çetrefilli, duygusal ve yoğun beklerdim.
Okuyunca yine "Keşke sadece bir kurgu olsaydı yaşananlar." dedim ama geçmişte Bosnalılar, günümüzde de Filistinliler bu acıları yaşadı, yaşıyor ve an acısı da yaşayacak. Birileri üç maymunu oynarken birileri de dua etmekten başka bir şey yapamayacak ve onlar yalnızlıkları ile baş başa kalacaklar...
Monte Cristo Kontu, Üç Silahşörler gibi unutulmaz klasiklerin yazarı Alexandre Dumas'ın adaşı (dünyada isim kalmamış gibi )olan oğlundan bir klasik: Kamelyalı Kadın...
Kamelya çiçeği "kaderim sizin elinizde" anlamına geliyormuş. Kamelyalı Kadın Marguerite de güzelliği ile meşhur olan, kendi kaderini en başta başkalarına teslim eden bir yosma iken hukukçu Armand ile tanışır ve bundan sonra kaderini sadece ona teslim etmek isteyeceği bir aşka yelken açar.
Söz konusu aşk, tutku olunca ama'ların kapı dışarı edilebildiğini okuyorken birdenbire toplum baskısı yine galip çıkar eserde. Armand mı güzel sevdi Marguerite mi güzel sevdi diye bir ayrım yapamayacağım ikisi de bir tatlı söz, bir güzel bakış için ellerinden geleni yaptı. Aşkı yaşadılar bu da onlara yeter.
Marguerite'nin "Erkekler için onurda ilk sırada, saygıda son sıradayız."cümlesi ile birlikte erkeklerin canı istediği gibi kadınlarla vakit geçirebileceğini ama kadının her türlü adının çıkıp kötü olacağını göstermiş oldu.
Kitap fena değildi, tam bir yeşilçam draması hakimdi. Sevdim ama en sevdiğim klasiklerden olmayacağı kesin.
Malamander
Gargantis
Veeee serinin üçüncü kitabı Karakasvet de okunup bitti.
Tuhaf Deniz Kasabası'nda sular hiç durulmuyor. Büyük Natalius Oteli'nin Kayıp Eşyalar Sorumlusu Herbert Limon ve arkadaşı Violet Perma söz konusu ise olaysız bir gün mümkün değil çünkü
Tuhaf Deniz Kasabası her yerde yapılan festivallerden farklı olarak 'Kasvet Gecesi' kutlamaları için hazırlıklara başlar, festivalin onur konuğu olarak sihir yetenekleri ile tanınan Caliastra ve ekibi otele giriş yaparlar ve olaylar bundan sonra alır başını gider. Bu Calistra kimdir? Herbie ile ilişkisi nedir? Kasabanın başına neler getirecektir?
Merak, şaşkınlık, heyecan ögeleri yazarın hayal gücü ile öyle güzel birleşmiş ki kitabın sonuna kadar sürükleyicilik hiç azalmıyor. Fantastik maceranın dibini sıyırabileceğiniz bu kitabı öneririm ama öncesinde serinin ilk iki kitabını okumalısınız ve daha kitabın dördüncüsü var haaaa bir de beşincisi de yoldaymış, bence bir an önce başlayın
Not: Lütfen bu serinin filmi çıksın ya da kitaptaki kasabayı gidip görebileceğimiz bir yer inşa edilsin. Özelikle Tuhaf Kitap Dispanseri'ni deneyimlemek isterdim
